Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 401

derk etmediğinden neş’et ediyor. eğer nefsini ikna et-
mek suretinde kasten ve bizzat ona müteveccih olursa,
muhaliyetine ve makul olmadığına hükmedecektir. Fara-
za kabul etse de, tegafül-i ani’s-sâni sebebiyle hâsıl olan
ıztırar ile kabul edilebilir. dalâlet ne kadar aciptir! zat-ı
zülcelâl’in lâzım-ı zarurîsi olan ezeliyeti ve hassası olan
icadı aklına sığıştırmayan, nasıl oluyor ki gayr-i mütena-
hi zerrata ve âciz şeylere veriyor?
evet, meşhurdur ki, hilâl-i ıyde bakarlardı. kimse bir
şey görmedi. İhtiyar bir zat yemin etti: “Hilâli gördüm.”
Hâlbuki gördüğü hilâl, kirpiğinin takavvüs etmiş beyaz
bir kılı idi. kıl nerede, kamer nerede? Harekât-ı zerrat
nerede, sebeb-i teşkil-i enva nerede?
insan fıtraten mükerrem olduğundan hakkı arıyor. Ba-
zen batıl eline gelir; hak zannederek koynunda saklar.
Hakikati kazarken, ihtiyârsız dalâlet başına düşer; haki-
kat zannederek başına giydirir.
Sual:
nedir şu tabiat, kavanin, kuva ki; onlar ile ken-
dilerini aldatıyorlar?
Cevap:
tabiat, âlem-i şahadet denilen cesed-i hilkatin
anasır ve azasının ef’alini intizam ve rapt altına alan bir şe-
riat-ı kübra-i İlâhiyedir. İşte şu şeriat-ı fıtriyedir ki, sünne-
tullah ve tabiat ile müsemmadır, hilkat-i kâinatta cari olan
kavanin-i itibariyesinin mecmu ve muhassalasından ibaret-
tir. kuva dedikleri şey, her biri şu şeriatın birer hükmüdür.
Ve kavanin dedikleri şey, her biri şu şeriatın birer mese-
lesidir. Fakat, o şeriattaki ahkâmın yeknesak istimrarına
inanca varmak.
hüküm:
emir, buyruk.
ıztırar:
mecburiyet, zorunluluk.
ibaret:
meydana gelen, oluşan.
icat:
vücuda getirme, var etme.
ihtiyârsız:
irade ve istem dışı.
ikna:
bir fikri, düşünceyi aklî delil-
lerle kabul ettirme, inandırma.
intizam:
düzenlilik, düzgünlük.
istimrar:
sürme, sürüp gitme, uza-
yıp gitme.
kamer:
ay.
kavanin:
kanunlar, yasalar.
kavanin-i itibariye:
itibarî kanun-
lar, görünmeyen manevî kanun-
ların tümü.
kuva:
duygular, hisler.
lâzım-ı zarurî:
zarurat derecesin-
de lazım olan.
makul:
akla uygun.
mecmu:
toplam, tüm.
muhaliyet:
imkânsızlık, imkânsız
oluş.
muhassala:
sonuç, toplam; elde
edilmiş olanların hepsi.
mükerrem:
aziz, saygıde€er.
müsemma:
isimlendirilmiş.
müteveccih:
yönelmiş.
nefis:
kişinin kendisi, iyili€e de kö-
tülü€e de meyli olan duygu.
neş’et:
meydana gelme, oluşma,
çıkma.
rabt:
ba€lama, ba€lanma, iliştir-
me.
sebeb-i teşkil-i enva:
tür ve cins-
leri oluşturan sebep, güç, faaliyet.
şeriat:
kurallar ve kanunlar bütü-
nü; anayasa.
şeriat-ı fıtriye:
kâinatta düzeni ve
ahengi sa€layan, bütün varlıkların
uymak zorunda oldu€u kanun ve
kuralların tamamı.
şeriat-ı kübra-i ilâhiye:
Cenab-ı
Hakka ait büyük, geniş kanun ve
kurallar bütünü.
sünnetullah:
Allah’ın tabiata koy-
du€u yaratılışa ait kurallar.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tabiat:
görünen tüm yaratıkların
tâbi oldu€u kural ve kanunların
tümü.
takavvüs:
kavisleşme, yay gibi e€-
ri olma, yay biçimine girme.
tegafül-i ani’s-sâni:
her şeyi son-
suz bir sanatla yaratan Allah’tan
gaflet etme, Onu göz ardı etme.
yeknesak:
tek düzen, de€işmez.
Zat-ı Zülcelâl:
sonsuz büyüklük ve
haşmet sahibi olan zat, Allah.
zerrat:
zerreler, atomlar.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
âciz:
zayıf, güçsüz, zavallı.
ahkâm:
dinî hükümler, emir-
ler.
âlem-i şahadet:
gözle gördü-
€ümüz, şahit oldu€umuz
âlem, kâinat.
anasır:
unsurlar, esaslar.
aza:
organ, uzuv.
batıl:
boş ve manasız olan,
gerçe€e uymayan, do€ru ve
haklı olmayan.
cari:
cereyan eden, akan, işle-
yen.
cesed-i hilkat:
yaratılış bede-
ni, vücudu.
dalâlet:
hak ve hakikatten
sapma, do€ru yoldan ayrılma,
azma; iman ve İslâmiyetten
ayrılmak, azmak.
derk:
anlama, kavrama.
ef’al:
fiiller, işler.
ezeliyet:
geçmiş ve gelecek
zamanı birden içine alıp, za-
manla sınırlı olmamak.
faraza:
farz edelim ki, öyle sa-
yalım ki, söz gelişi.
fıtraten:
fıtrî olarak, yaratılış-
tan, yaratılış itibarıyla.
gayr-i mütenahi:
sonsuz, so-
nu olmayan, nihayetsiz.
harekât-ı zerrat:
zerrelerin,
atomların hareketleri.
hâsıl:
meydana gelme, ortaya
çıkma.
hassa:
özellik.
hilâl:
yay şeklinde görülen her
yeni ay ve her ayın üçüncü
gecesine kadar olan ay.
hilâl-i ıyd:
bayram hilâli, bay-
ram edilece€inin anlaşılması-
na sebep olan hilâl.
hilkat-i kâinat:
kâinatın yara-
tılışı.
hükmetme:
karar vermek,
Eski said dönEmi EsErlEri
| 401 |
n
okTa
1...,391,392,393,394,395,396,397,398,399,400 402,403,404,405,406,407,408,409,410,411,...790
Powered by FlippingBook