Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 395

Nokta
(1)
o¬ od nÓnL s?nL $G pá napôr©ne pQƒ of røpe
Kırk beş sene evvel telif edilmiş
bir risalenin bir kısmıdır.
İfade-i Meram
B
iR BAHÇeye
girsem iyisini intihap ederim. kopar-
masından zahmet çeksem hoşlanırım. Çürüğünü,
yetişmemişini görsem, “Huz mâ safâ” derim. muhatap-
larımı da öyle arzu ederim.
derler: “Sözlerin iyi anlaşılmıyor.”
Bilirim ki, kâh minare başında, kâh kuyu dibinde ko-
nuşuyorum. neyleyeyim, zuhurat öyle.
ŞUAAt
ve şu ki-
tapta mütekellim âciz kalbimdir, muhatap asi nefsimdir,
müstemi müteharri-i hakikat bir Japondur; temaşa eden
bunu düşünmeli. Gayatü’l-gayat olan marifetullahın bir
bürhanı olan marifetü’n-nebîyi
Şuaat
’ta bir nebze beyan
ettik. Şu risalede maksud-i bizzat olan tevhidin lâyühad
berahininden yalnız dört muazzam bürhanına işaret ede-
ceğiz. Hem, nazar-ı aklîyi hads-i kalbî ile birleştirmek için
melâike ve haşrin bir kısım delâiline ima ederek, imanın
altı rüknünden dördünün birer lem’asını fehm-i kàsırım-
la göstermek isterim.
marifetullah:
Allah’ı tanıma, an-
lama, bilme.
marifetü’n-nebî:
peygamberi ta-
nıma, bilme ve anlama.
melâike:
melekler.
muazzam:
çok büyük, ulu, yüce.
muhatap:
kendisine hitap olunan,
söz söylenilen kimse.
müstemi:
dinleyen, dinleyici, işi-
ten.
müteharri-i hakikat:
hakikatleri,
do€ruları ve gerçekleri araştıran.
mütekellim:
söyleyen, konuşan,
birinci şahıs.
nazar-ı aklî:
aklî, mantıkî bakış.
nebze:
bir parça, az miktar.
nefis:
kötü vasıfları kendisinde
toplayan hayırlı işlerden alıkoyan
güç.
rükün:
bir şeyi meydana getiren
unsurlardan her biri, esas.
şuaat:
şualar, ışınlar, parıltılar.
telif:
eser yazma.
temaşa:
hayretle ve dikkatle bak-
ma, seyretme.
tevhid:
Allah’ın bir oldu€una inan-
ma, birleme.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşakkat.
zuhurat:
kalbe do€an manalar,
birden oluveren şeyler.
âciz:
zayıf, güçsüz, zavallı.
asi:
isyan eden, başkaldıran.
berahin:
deliller, hüccetler,
bürhanlar.
beyan:
açıklama, bildirme,
izah.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
delâil:
deliller, bürhanlar, ispat
vasıtaları.
evvel:
önce.
fehm-i kàsır:
noksan anlayış-
lı, anlayışsız, anlayışı noksan,
kısa kavrayışlı.
gayatü’l-gayât:
en son gaye,
nihaî maksat.
hads-i kalbî:
insanın kalbin-
den geçen ve ona göre do€ru
olan sezgi.
haşir:
kıyametten sonra bü-
tün insanların bir yere toplan-
maları, Allah’ın ölüleri diriltip
mahşere çıkarması.
huz mâ safa:
temiz olanı, sa€-
lamını al.
ifade-i meram:
dilek ve mak-
sadı ifade etme; kitaplara ya-
zılan ön söz.
ima:
işaretle anlatma, üstü ka-
palı ifade etme.
iman:
inanç, itikat.
intihap:
seçme.
kâh:
zaman olur, bazen.
lâyühad:
hadsiz, sınırsız.
lem’a:
parıltı.
maksud-i bizzat:
kendi mak-
sadı, şahsî gaye, şahsî amaç.
Eski said dönEmi EsErlEri
| 395 |
n
okTa
1.
Marifetullah (Allah Celle Celâlühûyu bilme ve tanıma) nurundan [bir nokta].
1...,385,386,387,388,389,390,391,392,393,394 396,397,398,399,400,401,402,403,404,405,...790
Powered by FlippingBook