Eski Saîd Dönemi Eserleri - page 317

fenalıkların ve haram lezzetlerin içinde manevî elîm
elemleri gösterip, hasenat ve güzel hasletlerde ve haka-
ik-ı şeriatın amelinde cennet lezaizi gibi manevî lezzetler
bulunduğunu ispat ediyor. sefahat ehlini ve dalâlete dü-
şenleri, o cihetle, aklı başında olanlarını kurtarıyor. Çün-
kü, bu zamanda iki dehşetli hâl var:
BİRİNCİSİ
Akıbeti görmeyen ve bir dirhem hazır lezzeti ileride bir
batman lezzetlere tercih eden hissiyat-ı insaniye akıl ve
fikre galebe ettiğinden, ehl-i sefahati sefahatinden kur-
tarmanın çare-i yegânesi, aynı lezzetinde elemi gösterip
hissini mağlûp etmektir. Ve
(1)
Én
`«r
f t
ódG n
Iƒ '
`«n
?r
G n
¿
ƒ t
Ñp
ën
à° r
ùn
j
aye-
tinin işaretiyle, bu zamanda ahiretin elmas gibi nimetle-
rini, lezzetlerini bildiği hâlde, dünyevî kırılacak şişe par-
çalarını onlara tercih etmek, ehl-i iman iken ehl-i dalâle-
te o hubb-i dünya ve o sır için tâbi olmak tehlikesinden
kurtarmanın çare-i yegânesi, dünyada dahi Cehennem
azabı gibi elemleri göstermekle olur ki, risale-i nur o
meslekten gidiyor. Yoksa, bu zamandaki küfr-i mutlakın
ve fenden gelen dalâletin ve sefahatten gelen tiryakiliğin
inadı karşısında, Cenab-ı Hakkı tanıttırdıktan sonra ve
Cehennemin vücudunu ispatla ve onun azabıyla insanla-
rı fenalıktan, seyyiattan vazgeçirmek; ondan, belki de
yirmiden birisi ders alabilir. ders aldıktan sonra da, “Ce-
nab-ı Hak gafurü’r-rahîm’dir, hem Cehennem pek
uzaktır” der, sefahatine devam edebilir. kalbi, ruhu his-
siyatına mağlûp olur.
sahipleri, ‹slâm dinini kabul eden-
ler.
ehl-i sefahat:
yasak şeylere, zevk
ve e€lenceye aşırı derecede düş-
künlük gösterenler.
elem:
maddî-manevî ıztırap.
elîm:
çok dert ve keder veren, çok
acı verici.
elmas:
kıymetli taş; mücevher.
fenalık:
kötülük.
fikir:
düşünme, düşünce.
Gafurü’r-rahîm:
sonsuz merha-
met ve şefkat sahibi olan, affı se-
ven ve diledi€ini affeden Allah.
galebe etmek:
galip gelmek, üs-
tün gelmek.
hakaik-ı şeriat:
‹slâmiyetin ger-
çekleri.
hâl:
durum.
haram:
dinen yasaklanan işler.
hasenat:
iyi işler, hayırlar.
haslet:
insanın yaratılışından ge-
len huy, mizaç, tabiat.
his:
duygu.
hissiyat:
hisler, duygular.
hissiyat-ı insaniye:
insanda bulu-
nan hisler, duygular.
hubb-i dünya:
dünya sevgisi; dün-
yaya ba€lılık.
inat:
bir konuda, bir hususta ısrarlı
olma.
işaret:
bildirme.
ispat:
kanıtlama.
ispat etmek:
kanıtlamak.
küfr-i mutlak:
hiç bir imanî hük-
mü, delili, hakikati kabul etmeme,
kesin ve tam bir inkâr.
lezaiz:
tatlı şeyler, zevk alınacak
şeyler; zevkler, lezzetler.
ma€lûp etmek:
yenmek, üstün
gelmek.
ma€lûp olmak:
yenilmek.
manevî:
ruha ve içe ait olan, ruhî;
fikrî, hissî.
meslek:
gidiş, usul, tarz.
nimet:
Allah’ın ba€ışladı€ı maddî
ve manevî lütuf ve ikramlar.
ruh:
yaratılış, karakter, tıynet.
sefahat:
yasak şeylere, zevk ve
e€lenceye aşırı derecede düşkün-
lük.
sefahat ehli:
yasak şeylere, zevk
ve e€lenceye aşırı derecede düş-
künlük gösterenler.
seyyiat:
suçlar, günahlar.
sır:
insanın aklının erişemedi€i ‹lâ-
hî hikmet.
şişe:
sıvıların konuldu€u camdan
yapılmış, dar a€ızlı uzunca kap;
gaz lâmbasının fitil çevresi ve geçi-
rilen cam koruyucu.
tâbi olmak:
boyun e€mek, uy-
mak, itaat etmek, ba€lanmak.
tercih etmek:
bir şeyi di€erlerin-
den üstün tutmak, seçmek, daha
çok be€enmek.
tiryakilik:
alışkanlık, ba€ımlılık.
vücut:
var olma, var oluş, varlık.
ahiret:
ölümden sonra dirile-
rek sonsuz devam edecek
olan ikinci hayat.
akıbet:
sonuç, netice.
amel:
fiil, iş, oluş.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi,
Kur’ân’ın surelerini oluşturan
‹lâhî söz.
azap:
günahlara karşı ahirette
çekilecek ceza; büyük sıkıntı.
batman:
eski a€ırlık ölçülerin-
den (6 kıyye = 1 batman =
7,544 kg)
belki:
hatta; umulur, ihtimal,
olabilir.
çare-i yegâne:
tek çare, tek çı-
kar yol.
Cenab-ı Hak:
Allah; do€ru, ger-
çek, Hakkın tâ kendisi olan, şe-
ref ve azamet sahibi yüce Al-
lah.
cihet:
vesile, sebep.
dalâlet:
hile, hilekârlık.
dalâlete düşmek:
iman ve ‹s-
lâmiyetten ayrılmak, azmak.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ders:
ö€üt, nasihat; bir olay-
dan çıkarılan ibret.
dirhem:
eski okkanın dört
yüzde biri, yetmiş tane bu€da-
yın a€ırlı€ı.
dünyevî:
dünya hayatına ait.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; yol-
dan çıkanlar, azgın ve sapkın
kimseler.
ehl-i iman:
inananlar, iman
Eski said dönEmi EsErlEri
| 317 |
H
uTBe
-
i
Ş
amiYe
1.
Onlar dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler. (İbrahim Suresi: 3.)
1...,307,308,309,310,311,312,313,314,315,316 318,319,320,321,322,323,324,325,326,327,...790
Powered by FlippingBook