saraydaki mevcut taşlar, topraklar, ağaçlar, her bir şey,
birer fail-i muhtar gibi bütün âlemin nizamat-ı külliyesini
gözetip ona göre tevfik-ı hareket ediyor. Birbirinden en
uzak şeyler birbirinin imdadına koşuyor.
İşte, bak: gaipten acip bir kafile
(HaşİYe 1)
çıkıp geliyor.
Merkepleri ağaçlara, nebatlara, dağlara benzerler. Baş-
larında birer tabla-i erzak taşıyorlar. İşte, bak, bu tarafta
bekleyen muhtelif hayvanatın erzaklarını getiriyorlar.
Hem de bak, bu kubbede o azîm elektrik lâmbası,
(Ha-
şİYe 2)
onlara ışık verdiği gibi, bütün taamlarını öyle güzel
pişiriyor! Yalnız, pişirilecek taamlar, bir dest-i gaybî tara-
fından birer ipe takılıp
(HaşİYe 3)
ona karşı tutuluyor.
Bu tarafa da bak: Bu bîçare zayıf, nahif, kuvvetsiz hay-
vancıklar; nasıl onların başı önünde, lâtif gıda ile dolu iki
tulumbacık
(HaşİYe 4)
takılmış. İki çeşme gibi, yalnız o kuv-
vetsiz mahlûk, onu ağzına yapıştırması kâfidir.
Elhâsıl
: Bütün bu âlemin bütün eşyası, birbirine bakar
gibi birbirine yardım eder, birbirini görür gibi birbirine el
ele verir; birbirinin işini tekmil için birbirine omuz omu-
za veriyor, bel bele verip beraber çalışıyorlar. Her şeyi
buna kıyas et; tadat ile bitmez.
HaşİYe 1:
Umum hayvanatın erzakını taşıyan nebatat ve eşcar kafilele-
ridir.
HaşİYe 2:
o azîm elektrik lâmbası güneşe işarettir.
HaşİYe 3:
İp ve ipe takılan taam ise, ağacın ince dalları ve leziz meyve-
leridir.
HaşİYe 4:
İki tulumbacık ise, validelerin memelerine işarettir.
acip:
hayret veren.
âlem:
dünya.
azîm:
büyük.
bîçare:
çaresiz.
dest-i gaybî:
görünmeyen el.
elhâsıl:
sonuç olarak.
erzak:
rızıklar, yiyecek ve içecek-
ler.
eşcar:
ağaçlar.
fail-i muhtar:
kendi istek ve irade-
si ile iş gören.
gaipten:
görünmeyen âlem-
den.
haşiye:
açıklayıcı not.
hayvanat:
hayvanlar.
imdat:
yardım.
kâfi:
yeterli.
kafile:
topluluk.
kubbe:
gökyüzü; yarım küre.
kıyas:
karşılaştırma.
lâtif:
hoş, güzel.
leziz:
lezzetli.
mahlûk:
yaratılmış, yaratık.
merkep:
binek.
mevcut:
var olan.
muhtelif:
çeşitli, farklı.
nahif:
zayıf.
nebat:
bitki.
nebatat:
bitkiler.
nizamat-ı külliye:
her yerde
geçerli olan düzenler.
taam:
yiyecek.
tabla-i erzak:
yiyecek tablası.
tadat:
sayma.
tekmil:
tamamlama.
tevfik-î hareket:
uygun hare-
ket.
tulumbacık:
annelerin süt ve-
ren memeleri.
umum:
bütün.
valide:
ana, anne.
22. sÖZÜn BirinCi makamI
| 390 |
o
n
B
iRinci
H
üccet
-
i
i
ManiYe
AsA-yı MûsA