Asâ-yı Mûsa - page 229

şeye kadîr, her şeye alîm, her şeyi görür ve her şeyi işi-
tir bir zattır. senin gibi sersem âcizin parmağı onun sa-
natına karışamaz, zerre miktar müdahale edemez.”
o şeriklerin vekili, bedende dahi parmak karıştıracak
yer bulamaz. gider, insanın nev’ine rast gelir. kalbinden
der ki: “Belki bu dağınık, karma karışık olan cemaat için-
de, şeytan onların ef’al-i ihtiyariye ve içtimaiyelerine ka-
rıştığı gibi, belki ben de ahval-i vücudiye ve fıtriyelerine
karışabileceğim ve parmak karıştıracak bir yer bulaca-
ğım. Ve onda bir yol bulup, beni tart eden bedene ve be-
den hüceyresine hükmümü icra ederim.”
onun için, beşerin nev’ine yine sağır tabiat ve sersem
felsefe lisanıyla der ki: “siz çok karışık bir şey görünü-
yorsunuz. Ben size rab ve malikim. Veyahut hissedarım”
der.
o vakit, nev-i insan, hak ve hakikat lisanıyla, hikmet
ve intizamın diliyle der ki:
“eğer bütün küre-i arza giydirilen ve nev’imiz gibi
bütün hayvanat ve nebatatın yüz bin envaından rengâ-
renk atkı ve iplerden kemal-i hikmetle dokunan ve dikilen
gömleği ve yeryüzüne serilen ve yüz bin zîhayat en-
vaından nesç olunan ve gayet nak›fll› bir surette icat edilen
haliçeyi yapacak ve her vakit kemal-i hikmetle tecdit edip
tazelendirecek bir kudret ve hikmet sende varsa; hem,
e€er biz meyve oldu€umuz küre-i arza ve çekirdek ol-
du€umuz âlemde tasarruf edecek ve hayat›m›za lâz›m
maddeleri mizan-› hikmetle aktâr-› âlemden bize
AsA-yı MûsA
i
kinci
H
üccet
-
i
i
ManiYe
| 229 |
32. sÖZ / BirinCi mevkIf
malik:
sahip.
mizan-ı hikmet:
hikmet terazisi.
müdahale:
karışma.
nakış:
süs.
nebatat:
bitkiler.
nesç:
dokuma.
nev:
çeşit.
nev-i insan:
insan nev’i.
rab:
yaratan, terbiye eden, idare
eden.
sersem:
aptal, dengesiz.
suret:
biçim, tarz, şekil.
şerik:
ortak.
şeytan:
sapkın, iblis.
tabiat:
maddî âlem.
tart:
kovmak, uzaklaştırma.
tasarruf:
kullanma, kullanım hak-
kı.
tecdit:
yenilenme.
vakit:
zaman.
vekil:
başkasının yerine ve adına
hareket eden, konuşan, bakan.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi Allah.
zerre:
maddenin en küçük parça-
sı.
zîhayat:
hayat sahibi, canlı.
âciz:
zayıf, güçsüz.
ahval-i vücut:.
aktâr-ı âlem:
âlemin her tara-
fı.
âlem:
dünya, cihan.
alîm:
her şeyi hakkıyla bilen
Allah.
beden:
vücut.
beşer:
insanlık.
cemaat:
topluluk.
ef’al-i ihtiyari:
kişinin kendi is-
teğiyle yaptığı işler.
enva:
çeşitler, türler.
felsefe:
madde ve hayatı baş-
langıç ve gaye bakımından in-
celeyen ilim.
gayet:
çok, son derece.
hak:
doğru.
hakikat:
gerçek.
haliçe:
ince dokunmuş küçük
halı.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
her şeyin belirli gaye-
lere yönelik olarak, manalı,
faydalı ve tam yerli yerinde ol-
ması.
hissedar:
hisse sahibi, ortak.
hüceyre:
hücrecik.
hüküm:
emir, kudret.
icat:
meydana getirme, yap-
ma.
icra:
uygulatma.
içtimaiye:.
intizam:
düzgün olma.
kadîr:
kudret sahibi olan ve
her şeye gücü yeten Allah.
kemal-i hikmet:
mükemmel
hikmet ve gaye.
kudret:
kuvvet, iktidar.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
lâzım:
gerekli.
lisan:
dil.
1...,219,220,221,222,223,224,225,226,227,228 230,231,232,233,234,235,236,237,238,239,...570
Powered by FlippingBook