Asâ-yı Mûsa - page 228

“eğer bütün emsalimiz ve yüzümüzdeki sikke-i kudret
ve turra-i fıtrat bir olan bütün insanların bedenlerine ha-
kikî mutasarrıf olacak bir kudret ve ilim sende varsa,
hem sudan ve havadan tut, tâ nebatat ve hayvanata ka-
dar benim erzakımın mahzenlerine malik olacak bir ser-
vetin ve bir hâkimiyetin varsa, hem ben kılıf olduğum ga-
yet geniş ve yüksek olan ruh, kalp, akıl gibi letaif-i ma-
neviyeyi benim gibi dar, süflî bir zarfta yerleştirerek, ke-
mal-i hikmetle istihdam edip ibadet ettirecek, sende ni-
hayetsiz bir kudret, hadsiz bir hikmet varsa, göster. son-
ra ‘Ben seni yaptım’ de. Yoksa, sus!
“Hem, bendeki intizam-ı ekmelin şahadetiyle ve yü-
zümdeki sikke-i vahdetin delâletiyle, benim sâniim her
münasebet-i şedideyi müvellidülhumuza ile karbona vermiş ki; o iki un-
sur birbirine yakın olduğu vakit, o kanun-i İlâhî ile, o iki unsur imtizaç
ederler. Fennen sabittir ki, imtizaçtan hararet hâsıl olur. Çünkü, imti-
zaç, bir nevi ihtiraktır. Şu sırrın hikmeti şudur ki:
o iki unsurun, her birisinin zerrelerinin ayrı ayrı hareketleri var. İmti-
zaç vaktinde her iki zerre, yani onun zerresi, bunun zerresiyle imtizaç
eder; bir tek hareketle hareket eder. Bir hareket muallâk kalır. Çünkü,
imtizaçtan evvel iki hareket idi; şimdi, iki zerre bir oldu. Her iki zerre,
bir zerre hükmünde bir hareket aldı. diğer hareket, sâni-i Hakîm’in bir
kanunu ile, hararete inkılâp eder. zaten, “Hareket, harareti tevlit eder”
bir kanun-i mukarreredir.
İşte bu sırra binaen, beden-i insaniyedeki hararet-i gariziye, bu im-
tizac-ı kimyeviye ile temin edildiği gibi; kandaki karbon alındığı için,
kan dahi safî olur. İşte, nefes dahile girdiği vakit, vücudun hem âb-ı ha-
yatını temizliyor, hem nâr-ı hayatı iş’al ediyor. Çıktığı vakit, ağızda,
mu’cizat-ı kudret-i İlâhiye olan kelime meyvelerini veriyor.
1
o
?ƒo
?o
©r
dG p
¬p
©r
æ°o
U /
‘ n
ôs
«`n
ën
J r
øn
e n
¿Én
ër
Ñ°o
ùn
a
delâlet:
alâmet, işaret, delil olma.
emsal:
örnekler, benzer.
erzak:
yiyecek, azıklar.
gayet:
çok, son derece.
hadsiz:
sınırsız.
hakikî:
gerçek.
hâkimiyet:
hâkim olma hâli, hük-
mediş.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
her şeyin belirli gayelere
yönelik olarak, manalı, faydalı ve
tam yerli yerinde olması.
ibadet:
Allah’a karşı kulluk va-
zifesini yapma.
ilim:
bilgi, marifet.
intizam-ı ekmel:
son derece
mükemmel intizam, düzgün-
lük, düzen, düzenlilik.
istihdam:
hizmet ettirme, ça-
lıştırma.
kemal-i hikmet:
mükemmel
hikmet ve gaye.
kılıf:
mahfaza.
kudret:
kuvvet, iktidar.
letaif-i manevi:.
mahzen:
içinde eşya saklana-
cak yer, depo.
malik:
sahip.
mutasarrıf:
kendinde kullan-
ma hakkı ve salâhiyeti bulu-
nan, her şeyin sahibi.
nebatat:
bitkiler.
nihayetsiz:
sonsuz.
ruh:
can.
sâni:
yapan, yaratan Allah.
servet:
zenginlik.
sikke-i kudret:
kuvvet, güç
mührü.
sikke-i vahdet:
birlik mührü,
etiketi.
süflî:
aşağı, bayağı.
şahadet:
şahitlik, işaret.
turra-i fıtrat:
yaratılış mührü.
zarf:
kap.
BirinCi mevkIf / 32. sÖZ
| 228 |
i
kinci
H
üccet
-
i
i
ManiYe
AsA-yı MûsA
1.
Sanatında akılların hayrete düştüğü Allah, her türlü kusur ve noksandan uzaktır.
1...,218,219,220,221,222,223,224,225,226,227 229,230,231,232,233,234,235,236,237,238,...570
Powered by FlippingBook