Birinci Mevkıfın Küçük Bir Zeyli
Festemi ayet:
(1)
...Én
gÉs
æs
jn
Rn
h Én
gÉn
æ r
«n
æn
H n
?r
«`n
c
r
º o
¡n
b r
ƒ n
a p
ABÉ n
ª s
°ùdG n
‹p
G BGho
ôo
¶r
æn
j r
º n
? n
an
G
ilâahirilayet.
k
án
cn
ôn
M , m
án
fƒo
µo
°S
p
‘ Ék
Jƒo
µ o
°S …'
ôn
J n
?r
«n
c p
ABÉ n
ªs
°ùdG p
¬r
Ln
h '
‹p
G r
ôo
¶r
fG s
ºo
K
p
án
?r
?p
ÿr
G p
?Én
¶ p
àr
f p
G n
™n
e ,m
án
æj
p
R
p
‘ Ék
ªt
°ùn
Ñn
J ,m
án
ªr
°ûn
M
p
‘ k
CÓo
`` r
Än
?n
J , m
án
ªr
µp
M
p
‘
oD
ƒo
?r
Än
?n
J Én
¡p
MÉn
Ñr
°üp
e o
?o
¡r
?n
¡n
J Én
¡p
LGn
ôp
°S o
™o
°ûr
©n
°ûn
J .p
án
©r
æs
°üdG p
¿Gn
õu
Jp
G n
™n
e
(2)
m
ABÉ n
¡ p
àr
f p
G n
BÓp
H k
án
æn
£r
?n
°S Én
¡ t
ædG p
?r
gn
’ p
o
øp
?r
©o
J Én
¡p
eƒo
éo
f
...Én
gÉs
æs
jn
Rn
h Én
gÉn
ær
«n
æn
H n
?r
«n
c r
ºo
¡n
br
ƒn
a p
ABÉ n
ªs
°ùdG n
‹p
G BGho
ôo
¶r
æn
j r
ºn
?n
an
G
ilâahiri’l-ayet. Bu ayetin bir nevi tercümesi olan
m
án
fƒ o
µ° o
S
p
‘ Ék
Jƒ o
µ° o
S …'
ôn
J n
? r
«n
c
p
ABÉ n
ª s
°ùdG p
¬ r
Ln
h '
‹p
G r
ô o
¶r
fG s
º o
K
tercümesidir:
Yani, ayet-i kerîme, nazar-ı dikkati semanın ziynetli ve
güzel yüzüne çeviriyor. tâ, dikkat-i nazar ile, semanın
yüzünde fevkalâde sükûnet içinde bir sükûtu görüp, bir
kadîr-i Mutlak’ın emir ve teshiriyle o vaziyeti aldığını
anlasın. Yoksa, eğer başıboş olsa idiler, birbiri içinde o
dehşetli hadsiz ecram, o gayet büyük küreler ve gayet
sür’atli hareketleriyle öyle bir velveleyi çıkarmak lâzım idi
ki, kâinatın kulağını sağır edecekti. Hem, öyle bir zelzele-i
hercümerç içinde karışıklık olacaktı ki, kâinatı dağıtacaktı.
Yirmi camus birbiri içinde hareket etse, ne kadar
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’ın ayeti.
bina:
yapı.
camus:
manda.
dikkat-i nazar:
inceden inceye
düşünme ve bakma.
ecram:
gezegenler.
festemi:
dinleyin, işitin, manasın-
da Arabca bir ifade.
fevkalâde:
olağanüstü.
gayet:
çok, son derece.
hadsiz:
sınırsız.
haşmet:
ihtişam, heybet, görkem,
şaşaa.
hikmet:
her şeyin belirli gayelere
yönelik olarak, manalı, faydalı ve
tam yerli yerinde olması.
intizam-i hilkat:
yaratılıştaki dü-
zen ve tertip.
ittizan-ı sanat:
ölçülü sanat.
izah:
açıklama yapma.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kayıt ve
şarta tâbi olmaksızın her şeye gü-
cü yeten sonsuz kudret sahibi, Al-
lah.
kâinat:
bütün âlemler, varlıklar.
kandil:
aydınlatma kabı.
küre:
yuvarlak.
meal:
anlam.
nazar-i dikkat:
dikkatli bakış.
nev:
çeşit.
saltanat:
sultanlık, hükümdarlık.
sema:
gökyüzü.
sükûnet:
durgunluk, sessizlik.
sükût:
susma, sessizlik.
sür’at:
hız.
tebessüm:
gülümseme.
tefsir:
Kur’ân’ın mana bakı-
mından izahı.
teshir:
cezp etme, emri altına
alma.
vaziyet:
durum.
velvele:
gürültü, patırtı.
zelzele-i hercümerç:
her şeyi
allak bullak edip karıştıran yı-
kıcı sarsıntı.
zeyil:
ek.
ziynet:
süs.
BirinCi mevkIf / 32. sÖZ
| 238 |
i
kinci
H
üccet
-
i
i
ManiYe
AsA-yı MûsA
1.
Üstlerindeki göğe bakmazlar mı, onu nasıl bina edip süsledik… (Kaf Suresi: 6.)
2.
Bu parça, ayetin Üstat tarafından yapılmış Arapça tefsiri olup, izahı altında yapılmıştır. Özet
meali ise şöyledir:
Sonra göğün yüzüne bak, nasıl sükûnet içerisinde bir sessizlik, hikmet içerisinde bir ha-
reket, haşmet içerisinde bir parıldama, ziynet içerisinde bir tebessüm göreceksin. Bunlar
intizam-ı hilkat, ittizan-ı sanat ile beraber olmaktadır. Kandilinin parlaması, lâmbasının ışık
vermesi, yıldızlarının parıldamaları akıl sahiplerine sonsuz bir saltanatın varlığını ilân eder.