"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kur’ân-ı Hakîm cin ve inse mürşiddir

Risale-i Nur'dan
02 Ağustos 2024, Cuma
Şeytan döndü ve dedi: “Kur’ân beşer kelâmına benziyor; onların muhaveresi tarzındadır. Demek, beşer kelâmıdır. Eğer, Allah’ın kelâmı olsa, Ona yakışacak, her cihetçe harikulâde bir tarzı olacaktı. Onun sanatı nasıl beşer sanatına benzemiyor; kelâmı da benzememeli.”

Cevaben dedim: Nasıl ki, Peygamberimiz (asm) mu’cizatından ve hasaisinden başka, ef’âl ve ahvâl ve etvarında beşeriyette kalıp, beşer gibi, âdet-i İlâhiyeye ve evâmir-i tekvîniyesine münkad ve mutî olmuş; o da soğuk çeker, elem çeker, ve hakeza... Her bir ahvâl ve etvarında harikulâde bir vaziyet verilmemiş; tâ ki, ümmetine ef’âliyle imam olsun, etvarıyla rehber olsun, umum harekâtıyla ders versin. Eğer, her etvarında harikulâde olsa idi, bizzat her cihetçe imam olamazdı, herkese mürşid-i mutlak olamazdı, bütün ahvâliyle “Rahmeten Lil-Âlemîn” olamazdı.

Aynen öyle de, Kur’ân-ı Hakîm, ehl-i şuura imamdır, cin ve inse mürşiddir, ehl-i kemâle rehberdir, ehl-i hakikate muallimdir. Öyle ise, beşerin muhaveratı ve üslûbu tarzında olmak zarurî ve kat’îdir. Çünkü cin ve ins münâcâtını ondan alıyor, duasını ondan öğreniyor, mesâilini onun lisanıyla zikrediyor, edeb-i muaşeretini ondan taallüm ediyor, ve hakeza, herkes onu merci yapıyor. Öyle ise, eğer Hazret-i Mûsa Aleyhisselâmın Tur-u Sina’da işittiği kelâmullah tarzında olsa idi, beşer bunu dinlemekte, işitmekte tahammül edemezdi ve merci edemezdi. Hazret-i Mûsa Aleyhisselâm gibi bir ulü’l-azm, ancak birkaç kelâmı işitmeye tahammül etmiştir. Mûsa Aleyhisselâm demiş: “Senin konuşman böyle midir?” Allah buyurdu: “Bütün dillerin kuvveti benimdir.”

Sözler, 15. Söz, YAN-2023, s. 212

LÛ­GAT­ÇE:

ahvâl: hâller, durumlar.

edeb-i muaşeret: görgü ve ahlâk kuralı.

ef’âl: fiiller.

ehl-i şuur: şuur sahipleri.

etvar: tavırlar, hareketler.

evâmir-i tekvîniye: yaratma içeren emirler.

hasais: vasıflar, özellikler.

kelâmullah: Allah’ın kelâmı.

mesâil: meseleler.

mu’cizat: mu’cizeler.

muhavere: konuşma.

mutî: itaat eden, emre uyan.

münâcât: dua.

münkad: boyun eğen.

mürşid-i mutlak: gerçek irşad edici.

Rahmeten Lil-Âlemîn: bütün âlemlere rahmet olan.

taallüm: öğrenme.

ulü’l-azm: üstün azim ve irade sahipleri. Bu özelliklere sahip Hz. Muhammed, Hz. İsa, Hz. Mûsa, Hz. İbrahim, Hz. Nuh aleyhimessalâtü vesselâm.

Okunma Sayısı: 1523
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    2.8.2024 11:48:17

    "Nasıl ki, Peygamberimiz (asm) mu’cizatından ve hasaisinden başka, ef’âl ve ahvâl ve etvarında beşeriyette kalıp, beşer gibi, âdet-i İlâhiyeye ve evâmir-i tekvîniyesine münkad ve mutî olmuş; o da soğuk çeker, elem çeker, ve hakeza... Her bir ahvâl ve etvarında harikulâde bir vaziyet verilmemiş; tâ ki, ümmetine ef’âliyle imam olsun, etvarıyla rehber olsun, umum harekâtıyla ders versin. Eğer, her etvarında harikulâde olsa idi, bizzat her cihetçe imam olamazdı, herkese mürşid-i mutlak olamazdı, bütün ahvâliyle “Rahmeten Lil-Âlemîn” olamazdı. " Soruya verilen cevaptaki mantık, sebep-sonuç ilişkisi müthiş bir iknaya vesile oluyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı