"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu meydan-ı imtihanda olanlar, başıboş değiller

Risale-i Nur'dan
19 Ağustos 2024, Pazartesi
BEŞİNCİ SURET

Bak, bu işler içinde görünüyor ki o misilsiz zatın pek büyük bir şefkati vardır. Çünkü her musibetzedenin imdadına koşturuyor, her suâle ve matluba cevap veriyor. Hatta bak, en edna bir hâcet, en edna bir raiyetten görse, şefkatle kaza ediyor. Bir çobanın bir koyunu, bir ayağı incinse, ya merhem, ya baytar gönderiyor.

Şimdi gel, gidelim. Şu adada büyük bir içtima var; bütün memleket eşrafı orada toplanmışlar. Bak, pek büyük bir nişanı taşıyan bir yaver-i ekrem, bir nutuk okuyor. O şefkatli padişahından bir şeyler istiyor. Bütün ahali, “Evet, evet! Biz de istiyoruz” diyorlar. Onu tasdik ve te’yid ediyorlar. Şimdi dinle, bu padişahın sevgilisi diyor ki:

“Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster ve bizi makarr-ı saltanatına celb et. Bizi bu çöllerde mahvettirme; bizi huzuruna al, bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zeval ve teb’id ile tâzib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu mutî raiyetini başıboş bırakıp idam etme” diyor ve pek çok yalvarıyor; sen de işitiyorsun.

Acaba bu kadar şefkatli ve kudretli bir padişah, hiç mümkün müdür ki, en edna bir adamın en edna bir meramını ehemmiyetle yerine getirsin, en sevgili bir yaver-i ekreminin en güzel bir maksudunu yerine getirmesin? Hâlbuki o sevgilinin maksudu umumun da maksududur; hem padişahın marzîsi, hem merhamet ve adaletinin muktezasıdır, hem ona rahattır, ağır değil. 

Bu misafirhanelerdeki muvakkat nüzhetgâhlar kadar ağır gelmez. Madem numunelerini göstermek için beş altı gün seyrangâhlara bu kadar masraf ediyor, bu memleketi kurdu; elbette hakikî hazinelerini, kemâlâtını, hünerlerini makarr-ı saltanatında öyle bir tarzda gösterecek, öyle seyrangâhlar açacak ki, akılları hayrette bırakacak.

Demek bu meydan-ı imtihanda olanlar, başıboş değiller; saadet sarayları ve zindanlar onları bekliyorlar.

Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 70

LÛ­GAT­ÇE:

baytar: veteriner.

edna: en basit.

içtima: toplantı, bir araya gelme.

makarr-ı saltanat: saltanat merkezi.

marzî: razı olunan, istenilen şey.

matlub: istenilen, arzu edilen şey.

meydan-ı imtihan: imtihan meydanı.

misilsiz: eşi benzeri olmayan.

mutî: itaatkâr.

nüzhetgâh: dinlenme, gezinti yeri.

perverde: besleme; donatma.

raiyet: bir idarenin altında bulunan halk.

seyrangâh: gezinti yeri, mesire yeri.

tâzib: azap etme.

teb’id: uzaklaştırma, ayrı bırakma.

yaver-i ekrem: en değerli ve en şerefli memur.

zeval: sona erme, bitiş.

Okunma Sayısı: 1290
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    19.8.2024 16:34:53

    "Acaba bu kadar şefkatli ve kudretli bir padişah, hiç mümkün müdür ki, en edna bir adamın en edna bir meramını ehemmiyetle yerine getirsin, en sevgili bir yaver-i ekreminin en güzel bir maksudunu yerine getirmesin? Hâlbuki o sevgilinin maksudu umumun da maksududur; hem padişahın marzîsi, hem merhamet ve adaletinin muktezasıdır, hem ona rahattır, ağır değil." Rabbimizin şefkati sonsuzdur. En küçük mevcudata dahi şefkat eden bir Sultan hiç mümkün müdür ki kendisini kul olmaya çalışan,gayret edenlere bu şefkatini esirgesin? Haşa...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı