Risale-i Nur’da, hakperestlik (Allah’a kulluk) temel bir konu olup, insanın yaratılış amacına uygun bir hayat tarzını ve fikrî bir bakış açısını ifade eder.
Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur’da Allah’a olan kulluğun en yüksek ve gerçek anlamda nasıl olabileceğini detaylı bir şekilde izah eder. Bu kulluğun temel ilkelerini iman, ibadet, ahlâk gibi unsurlarla şekillendirir.
1. Hakperestlik: Hakperestlik, “hakikatlere ve hak olana bağlı olmak, inancının hakkını vermek” anlamına gelir. “Hak” (Allah), onun mutlak gerçeği ve yaratıcısıdır. Hakperestlik, bir insanın Allah’a olan tam teslimiyetini, O’nun emirlerine uyma çabasını ve her şeyin O’na dayandığını idrak etmesini gerektirir.
Risale-i Nur’da Allah’a kulluk, yalnızca ibadetle sınırlı bir kavram değil, tüm hayatı kuşatan bir anlayış olarak ele alınır. Bediüzzaman Said Nursî, insanın kalbinin ve aklının Allah’a yönelmesinin, O’na her yönden itaat eden bir kişiye gerçek huzuru ve mutluluğu sağlayacağını vurgular. Kulluğun gerçek manası ise Allah’a gönülden bağlanmak ve O’nun her şeydeki varlığını ve kudretini derinlemesine idrak etmektir.
Risale-i Nur, insanların temellerini sağlamlaştırmak, kalplerini özgürleştirmek ve zulme karşı durmaya teşvik etmek üzerine derin bir mesaj taşır. Bu anlayışlarla, hakka olan bağlılık sadece bir ideoloji değil, yaşam tarzı haline gelir. Risale-i Nur’dan gerçekten beslenen biri; her zaman ve her şartta hakkı tutar, hakka taraftar olur ve doğruyu söyler. Hiçbir şekilde zulme karşı suskun kalmaz.
2. Kulluk ve Teslimiyet: Risale-i Nur’da izah edilen hakperestlik, “teslimiyet”in bir parçasıdır. İman eden bir insan, Allah’ın iradesine teslim olur, O’nun emirlerine uygun yaşar. Bu teslimiyet, hem kalbî hem de aklî bir kabul ile başlar. Allah’a dayanmak ve O’nun hükmüne razı olmak, gerçek kulluğa mazhar olmayı sağlar.
“Onlar, iman eden ve kalpleri de daima Allah'ı hatırlayıp anmakla tatmin olan ve huzura eren kimselerdir. Haberiniz olsun ki, kalpler ancak Allah'ı hatırlayıp anmakla tatmin olur ve huzura erer.”1 Bu ayet, insanın kalbinin yalnızca Allah’a yönelmesi ve O’nun kulluğunun genişlemesine işaret eder. Risale-i Nur’da da kalbin hakikate yönelmesi ve her türlü şirkten arınması gerektiği vurgulanır. Kalp, Allah’a aittir ve O’na yönelmek, insanın iç huzurunu sağlar.
"Bütün göklerde ve yerde ne varsa, O'na aittir. O, her şey üzerinde güçlüdür."2 Bu ayet, Allah’ın her şeyin sahibi olduğunu ve insanın da bu hakikate uygun bir şekilde yaşaması gerektiğini ifade eder. Allah’ın kudretini ve büyüklüğünü idrak etmek, gerçek kulluk bilincinin temellerinden biridir.
3. İbadet ve Amel: İbadet, hakperestliğin pratiğe bakan yönleridir. Risale-i Nur’da, ibadetlerin sadece farz ibadetlerle sınırlı olmadığı, aynı zamanda insanın her türlü davranışının, niyetinin ve amacının Allah rızasına yönelmesi gerektiği şeklinde anlatılır. Onun için, her iş Allah’ın rızası gözetilerek yapılmalı ve her türlü fiilde O’nun kudreti görülmeye çalışılmalıdır.
“Ameller niyetlere göredir.”3
Dipnotlar: 1- Hadid Suresi: 3; 2- Ra’d Suresi: 28; 3- Buhârî, İman, 1; Müslim, İman, 1.