15 Eylül 2011, Perşembe
Yıl 1958… Nurları ilk tanıdığım zamanlar… O zaman rahmetli Sinan Omur tarafından haftalık olarak yayımlanan Hür Adam adında bir gazete vardı.
Fiyatı 25 kuruştu. 4 sayfalık tabldot boyda basılırdı. Üstadımızla ilgili haberleri oradan okurduk. Sinan Omur’un matbaası vardı. Nurlar uzun zaman orada basıldı. Yine o yıllarda Şeyh Şamil’in torunlarının Doğuş ve Ayyıldız matbaaları vardı. Rahmetli Atıf Ural Ağabey, Ankara’nın Ulus semtinde Murat Lokantasının üzerindeki dershanede kalıyordu. Üstadımız (r.h.) Ankara’ya gidenlere “Orada bir tek Atıf’ı bulsan yeter” derdi. Hakikaten yetiyordu. Atıf Ural Ağabeyin cenazesinde bulunmak nasip oldu. O günlerde 1958-60 arası mühim olaylar olduğu zaman Üstadımız Sinan Omur’un gazetesinde yazılar yazar, bizi yönlendirirdi.
Üstadın şehirler arası seyahatleri çoktu. Gittiği her vilayette oteller ve lokantalar dolardı. Konya’ya gittiği zaman etrafı polislerle çevriliydi. Üstad onlara “Siz beni koruyorsunuz, hepinizi talebeliğe kabul ettim” diyordu. O zaman Hamza Emek Ağabey Emirdağ’da oturur, manifaturacılık yapardı. Aynı zamanda Demokrat Parti İlçe başkanıydı. Rahmetli Başvekil Adnan Menderes’i, Üstadımızla görüşmesi için Emirdağ’a dâvet etmişti. Başvekil de dâvete icabet etmişti. Üstadın seyahatleri gazetelerin manşetlerinden yayınlanırdı. Hamza Emek Ağabey bana bizzat anlatmıştı. İlçe Başkanlığı için ilk teklif geldiğinde “Üstadıma sorayım” diyor. Telgraf çekerek sormak için postaneye giderken yolda bir de bakıyor ki postacı elinde Üstadından bir telgrafla geliyor. Telgrafta “Kardeşim, Demokratların teklifini reddetme, kabul et” diyor. Hamza Emek Ağabey daha sormadan cevabını Isparta’da bulunan Üstaddan almış oluyor.
Rahmetli Atıf Ural Ağabey Hukuk Fakültesi’nde talebe iken 10 liraya Ulucanlar’da bir ev tutmuştu. Matbaalarda tab edilen Risâle formalarını kucağına alır, bu gecekonduya getirir, orada formalar bir araya getirilir, daha sonra kitap halinde piyasaya arz edilirdi. Ben o zaman öğrenciydim, kitaplar gelirdi, biz de alırdık. Mektubat 22 lira, sözler 25 lira idi. İlk aldığım kitap Mektûbât olmuştu. Onu hatıra olarak saklarım. Üniversitede okuyan öğrenciler Atıf Ağabeyi ziyarete gelirdi. O da onların gecekonduda içmeleri için bir avuç pirinci suya koyarak çorba yapardı. Talebeler koltuklarında ekmekle çorba içmeye gelirlerdi. Atıf Ağabey gelenlere, sandalye olmadığından oturmaları için sebze-meyve kasalarını sandalye yerine takdim ederdi.
Gecekondunun 10 lira olan kirasını ödeyemeyince, bir gece yorganını sırtına alarak taşınırken gece bekçileri merhumu yakalıyor. “Bunu nereden çaldın delikanlı?” diye soruyorlar. O da “Ben Hukuk talebesiyim, kiramı ödeyemedim, o yüzden taşınıyorum” diyor, kimliğini gösterip öyle kurtulabiliyordu. O günlerde Nurları yeni tanımış 20 yaşında bir gençtik. Aradan yıllar geçti, çok öğrenci yetiştirdik…
Üstadın vefatında kırmızı toprak yağmıştı. Bizim köy yüksek dağlarla çevrilidir. Karlı dağların üzerinde kırmızı toprak gördük. Askere gittiğimiz için Üstadımızın cenazesine yetişemedik.
Okunma Sayısı: 1780
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.