Zaman zaman hatıralarımızı sizlerle paylaşıyoruz. Yine maziden bir demet sunalım:
1962 tarihinde askerlikten terhis olunca Ankara’ya gitmiştim.
Orada bir dostumu aradım. Akşama kadar uğraşarak sonunda buldum. Bu arkadaşım bir dergi çıkartıyordu. Ben de onun yanında uzun süre çalıştım. O zamanlar Ankara’da sıkıyönetim vardı. Biz de bu yönetim altında faaliyetlerimizi zorakî yürütmeye çalışıyorduk. Camiâ olarak çok çile çektik. Bu çile içinde “Böyle olmayacak, türlü bahanelerle vatandaşları ve özellikle de biz dindarları ezen idareye karşı tepkimizi müsbet manada ortaya koymamız gerekiyor. Bunun için de bir gazeteye ihtiyacımız var” fikri doğmaya başlamıştı.
O zaman ki şartlarda “İhlâs” adlı bir haftalık gazete çıkmaya başladı. Fiyatı 25 kuruştu. Biz dağıtım yapardık. Arta kalanları da çıkıp kendi elimizle halka satardık. Fakat gazetemiz o zamanki baskılardan kurtulamadı. Zaman zaman yazı işleri müdürümüzü hapse atarlardı. Biz de yenisini devreye koyardık! Yine o günlerde, Risâle-i Nur’da yer alan şu ifadeyi gazetenin manşetine taşımıştık: “Ey âlem-i İslâm! Uyan, Kur’ân’a Sarıl” Sıkı Yönetim Başkanı buna kızmış, “Kim bunlar? Çağırın yazı işleri müdürünü!” demiş. Biz de o zaman, yazı işleri müdürümüz (rahmetli) İsmail Ambarlı’yı ziyarete göndermiştik. Paşa sormuş: “Siz kim oluyorsunuz da İslâm âlemini uyandırmaya kalkıyorsunuz? Sizi hapse atarım.” demiş. O da; “Paşam hazırım; atarsanız atın!” diye cevap vermiş. Ne diyorsa çekinmeden cevabını vermiş. O da “Çek buradan git; zaten gazetenizi kapatacağım.” demiş. Zaten o zamanlar emir, paşanın iki dudağı arasından çıkıyor ve uygulanıyordu. Nitekim gazetemiz kapandı.
Biz bu defa İzmir’e gittik. Zülfikar diye bir gazete çıkardık. Basında aleyhimizde yazılar çıkıyordu. Bu yazıları okuyan savcılar hakkımızda takibat açıyordu. Mahkeme oluyor, fakat biz yine durmuyorduk. Bir ara yapılan saldırılara cevaplar verdik. Zülfikar da kapandı. Onun yerine Uhuvvet adlı bir gazete çıkardık...
Daha sonra da İttihad çıkmaya başladı. İttihad yüz bin tiraja ulaşmıştı. Saldırıları rahat göğüsledik. Böylece 1971 yılına kadar geldik. Mart Muhtırasının verilmesine az zaman kalmıştı. Nihayet günlük gazete çıkarmaya karar verildi. Ve Yeni Asya gazetesi doğdu. 6 ay sonra resmî ilâna kavuşacaktık. Genel yayın müdürümüz rahmetli Mustafa Polat’tı. Biz de Ankara bürosunda çalışıyorduk o zamanlar. Yapılan hücumlara oradan cevaplar vermeye çalışıyorduk. Bugüne geldiğimizde, elhamdülillah, bu camiânın yayıncılık noktasında çok hizmetler verdiğini söyleyebiliriz. Gazeteye ilâveten kitap yayıncılığı (Yeni Asya Neşriyat), Köprü, Can Kardeş, Bizim Aile ve Genç Yaklaşım gibi dergiler yayınlandı. Hamdolsun şimdi ‘Bizim Radyo’muz da var.
Nur hizmetleri çeşitli sahalarda hâlâ devam ediyor. Çileler mazide kaldı. İnşâallah bundan sonra sıkıntılar yaşanmaz ve cennetâsâ baharı tadarız.