"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çağları aşan sağlık iksiri: Keçiboynuzu

Mustafa Gökmen
09 Ekim 2012, Salı
Keçiboynuzu denilince bir çoğumuzun aklına bir Nasrettin Hoca fıkrası gelir. Bir gün Hoca’nın dostları faydalarını anlatıp, “Keçiboynuzu sever misiniz?” diye sorar. Hoca da, “Efendim ben bir dirhem bal için bir çeki odunu kemiremem!” der. Memleketten getirdiğim keçiboynuzu meyvelerini ikram ettiğim dostlarım istisnasız tebessüm ederek meyveleri aldıktan sonra bu fıkrayı hatırlatırlar. Ben de tebessümle karşılık verip geçerim.
PROF. DR. SARAÇOĞLU'NA GÖRE KEÇİBOYNUZU VE PEKMEZİNİN FAYDALARI
 
BİTKİLER üzerine yaptığı bilimsel çalışmalarla tanınan kimya uzmanı Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu’nun tespitlerine göre keçiboynuzu diğer adıyla harnup yeryüzünün en eski bitkilerinden olup anavatanı olarak Güney Anadolu, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan, İspanya, Fas, Tunus, Cezayir, Filistin ve Libya olup memleketimizde, Antalya, Mersin, Silifke, Datça dolaylarında yaklaşık 1500 km’lik sahil şeridinde yetişmektedir. Saraçoğlu’na göre keçiboynuzu olarak bilinen harnup, en güçlü besin kaynaklarından biri. Prof. Saraçoğlu, “Keçiboynuzunun içerdiği gallik asiti insan sağlığı üzerinde öylesine çok yönlü özellikleri olan bir maddedir ki, insan hayatında bu maddelerin önemi öğrenince mutfağından keçiboynuzunu ve pekmezini eksik etmek istemiyor. Gallik asit çok yönlü bir maddedir. Bu maddenin belirtilen bu özelliklerini arttıran ve takviye eden keçiboynuzunda bulunan promotor maddelerdir” diyor.
Saraçoğlu, gallik asitin özelliklerini ise şöyle sıralıyor: ”Ağrı kesici, alerjiye karşı, astıma karşı, bakteri yok edici, bronşite karşı, karaciğeri toksinden arındırıcı, serbest radikalleri yok edici, bağışıklık sistemini güçlendirici, mikroplara karşı, antiseptik,  kansere karşı koruyucu, nitrozamin yok edici, bronş genişletici, çocuk felçine karşı...”
Saraçoğlu, günümüz hayat şartlarında maruz kaldığımız eletromanyetik kirlilikle vücuda giren radyasyonu dışarı atma özelliğine sahip keçiboynuzunun, 7’den 70’e herkesin günlük vitamin ihtiyacını karşılama özelliğine sahip olduğuna dikkat çekerek, “Akciğer ödemine karşı keçiboynuzunun desteği bulunmaz bir imkân. Balgam söktürücü gücü ve astıma karşı olan tedavi edici gücü çok fazladır. Sigara içenler keçiboynuzuna başladıktan bir iki gün sonra nasıl balgam çıkardıklarını hayretle gözleyeceklerdir” diyor.
 
SÜTÜN 3 KATI KALSİYUM İHTİVA EDİYOR
 
Uzmanlar, keçiboynuzunun enerji değeri yüksek bir gıda olduğunu belirtirken potasyum ve kalsiyum içermesi sebebiyle çocukların zekâ ve kemik gelişimine katkıda bulunduğunu da vurguluyor. 1 kg. pekmezde: 8069 mg. potasyum, 698 mg. kalsiyum, 565 mg. fosfor, 147 mg. sodyum, 383 mg. magnezyum, 35,4 mg. demir,  2,4 mg. bakır, 3,2 mg. çinko, 3,9 mg. mangan bulunur. Kalsiyum bakımından çok zengin (sütün 3 katı.) İçindeki E vitamini sayesinde; öksürük, grip, kemik erimesi ve kansızlık durumlarında vücuda yardımcı. Balgam söktürmeye, göğsü yumuşatmaya, bronşları açmada etkili. Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide şişkinliğini giderir, Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizliyor. Mideye kuvvet veriyor. Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri bulunuyor. Yüksek tabii şekerler, zengin mineraller (özellikle çinko) ve vitaminler (A, B, B2, B3, D) içeriği dolayısıyla doğal güç ve besin kaynağı. Yüksek sodyum ve potasyum içeriği sayesinde tansiyon, karaciğer ve akciğer rahatsızlıklarında vücuda yardımcı oluyor. Kandaki zehirli maddeleri temizliyor. Kalp rahatsızlıklarında tabiî destekleyici bir ürün. Uzmanlara göre keçiboynuzu tabiî bir dopingdir. Keçiboynuzunun herhangi bir yan tesiri bulunmuyor. Dengeli ve sağlıklı beslenme için herkes kullanabilir. Keçiboynuzunda kolestrol bulunmaması ayrı bir avantajdır.
 
LOKMAN HEKİM VE KEÇİBOYNUZU
Keçiboynuzu ile ilgili ilginç bir rivayet ise şöyledir: Lokman Hekim, günlerden birinde Anadolu’nun güneyindeki insanların dertleriyle ilgilenmek üzere yola çıkar. Toros Dağlarından aşağıya inip Akdeniz’e doğru ilerlerken limon ağaçlarını görür. Orada yaşayan insanların daha sağlıklı olabileceğini düşünerek ilerlerken yolunun sağının solunun keçiboynuzu ağaçlarıyla örtülü olduğunu görür. Orada durup yanındakilere “Buranın insanlarının bana ihtiyacı olmaz” deyip geri döner. Bu rivayet de bizlere keçiboynuzunun sağlığa faydaları konusunda ip ucu vemektedir.

YAKUP PEYGAMBERİN (A.S.) EKMEĞİ
Keçiboynuzu/ harnup  ya da bilimsel adıyla Ceratonia siliqua; Baklagiller familyasından tabiî olarak Akdeniz ikliminde yetişen ve baklaları yenen her daim yeşil kalan maki türü bir ağaç. İngilizcesi “carob” ise de, genelde “St.Johns Bread” olarak bilinir. Almanca'sı da “johannisbrot” dur. Her iki lisanda da “Yakup Peygamberin Ekmeği” anlamına gelir. Yakup Peygamberin çölde ekmek yerine tükettiği bir meyvedir. 

AKDENİZ İKLİMİNİN ÖNEMLİ BİR BİTKİSİ
Keçiboynuzu diğer ismiyle harnup Akdeniz iklim kuşağının önemli bir bitkisidir. Bu bitkinin en kaliteli yetişme yörelerinden biri de, Antalya’nın Kaş ilçesinin sahil köyleridir. Kaş’a bağlı köyüm Sahil Kılınçlı Köyü de bu köylerden birisidir. Keçiboynuzu (harnup) bitkisi buranın eskiden önemli bir geçim kaynağıydı. Son yıllarda bu özelliği azalsa da köylüler yine keçiboynuzu meyvesi toplamayı sürdüyor. Keçiboynuzu meyvesinin hasat zamanı Ağustos ortalarında başlar Aralık ayına kadar devam eder. Büyük şehirlerde kilosu  8 ile 10 liraya satılan bu meyve, köylünün elinden 1 liraya bile nadiren çıkabilmektedir.

HASAT ARTIK DAHA KOLAY
Antalya’nın Kaş ilçesinde dağlık taşlık kıraç arazilerde yetişen ve köylünün önemli bir gelir kaynağı olan keçiboynuzu hasadı bu günlerde sürüyor. Eskiden bu iş çok zahmetli ve zor bir işti. Çocukluk yıllarımdan hatırımda kalan keçiboynuzu hasadı şöyleydi: Uzunca bir sırık alınıp sıcağın altında hasada başlanırdı. Hele bir de dalın ucunda kopmak bilmeyen inatçı, eğrice bir meyveye denk gelmişsen “Allah  kolaylık versin” demekten başka söz yoktu. Sen sırıkla dokundukça o kopmamakta direnirdi. Elindeki sırıkla vura vura daldaki yaprakları ağacın dibine dökersin, ama o eğrice meyve daldan kopmamakta inat ederdi. Keçiboynuzu hasadı eskiden zor işlerdendi. Şimdilerde bulunan yeni tekniklerle hasat bir hayli kolaylaşmış. Eskiden tek tek elle yere düşürüldükten sonra toplanan meyveler günümüzde artık çok basit bir şekilde toplanıyor. Ağacın dibine serilen naylonlardan sonra ağacın başındaki meyveler sırıkla vurularak düşürülüyor. Düşen meyveler naylonla bir hamlede kolayca toplanıp çuvallara doldurulup depolara taşınıyor.

GEÇ HASAT MAKBUL
Keçiboynuzunda erken hasadın hem yararı vardır, hem de zararı. Erken hasadın başta gelen sebebi ürün kaybını en aza indirmek. Zira olgunlaşan meyvveler şiddetli esen rüzgârlarda ağaçların dibine dökülür. Bu ürünleri de gerek yabanî, gerekse evcil hayvanlar yemeye başlar. Yedikleriyle de kalmaz kırarak ufacık hale getirir. Daha sonra kırılan parçaları toplamak çok zordur. Köylü bu sebeple ürün olgunlaşmaya başlar başlamaz hasadı da başlatır. Aslında makbul olanı ürünü geç hasat etmektir. Çünkü geç hasatta ürün iyice olgunlaşır. Ballanır. Ballanan meyveleri yemeye doyum olmaz...

HER ŞEYİN TAZESİ Mİ GÜZEL OLUR?
Nasrettin Hoca’dan sonra Antalya’nın Batı ilçelerini kapsayan Teke Yarımadası’nda keçiboynuzu ile ilgili anlatılan bir Yörük fıkrasını da paylaşmak istiyorum. Vakti zamanında yayla köylerinden birinde yaşayan  köylü bir Yörük, bir önceki yıldan kalma eski keçiboynuzunun birini eline geçirmiş ve yarısı dökülmüş dişleriyle ucundan kemirmeye başlamış. Tabiî keçiboynuzunun tadını beğenmesine beğenmiş, ama sert ve yemesi de bir hayli zor olduğundan adamcağız, “Ah seni gök iken (taze ve yeşil) elime geçirsem bi yerdim ki!” demiş. Zavallı adam nereden bilsin ki bu meyvenin yeşil hâli yenmez. Adamın ağzını büzer acıtır.
Bu hikâyeyi Teke yöresinin sahil kesiminde yaşayan yörükler, gülerek ve zevkle anlatır. Çünkü keçiboynuzu bir sahil meyvesidir. Sahilli olanlar yaylada yaşayanlardan farklı bir şeyler bilmenin ayrıcalığının tadını çıkarır. Fakat adamı “Hor görüp küçümsemezler!”  Bu hikâyeyi anlatırken “bir şeyin mahiyetini bilmemenin ne kadar zor olduğunu” anlatmaya çalışırlar.
Buradan bakınca keçiboynuzu, bize hayatla ilgili önemli felsefi bir ders de verir...  Keçiboynuzu illa ki her şeyin tazesinin güzel olmayacağını bize öğretir. Bazen mükemmelle ulaşmak için kuruyup kendinden geçmek gerekiyor. En önemlisi de  dış görünüşe hiç aldanmamamız gerekiyor. Bir iş yaparken içinde bir dirhem tatlılık da olsa onu görebilmektir asıl maharet. Keçiboynuzu bir yönüyle bize bunları da öğretir....

HİÇ BİR TARAFI ÇÖPE ATILMIYOR
Günümüzün bencil, çıkarcı insanları; hadiselere menfaat penceresinden baktığı bir zamanda, karşılaştığı her şeyin sadece işine yarayan kısmıyla ilgilenip, işine yarayan kısmını aldıktan sonrasını ise çöpe atma eğiliminde. Ancak keçiboynuzu, hiçbir tarafı çöpe atılmayan değerli bir ürün. Çekirdekleri bile ilâç ve kozmetik sanayiinin hammaddesi. Pekmez yapımında kullanıldıktan sonra çıkan atık kısmı yem fabrikalarında değerlendiriliyor. Hiçbir katkı maddesi içermeyen yüzde yüz tabiat şartlarında yetişen bu güzel ve değerli meyvenin kültüre alınma çalışmaları bazı üniversitelerimizde devam ediyor. Gübre gibi her hangi bir masraf çıkarmayan, fazla bakım gerektirmeyen bu ağaçların elverişli bölgelerimizde yetiştirilmesi ülke ekonomisi adına faydalı olacaktır.

ÇOCUĞU OLMAYAN BABA ADAYLARINA İLAÇ
Uzmanlar keçiboynuzunun aynı zamanda sperm sayısını arttıran özelliğine de dikkat çekerek, aktif sperm sayısı az olan ve az sperm sayısından dolayı çocuğu olmama riski yüksek baba adaylarının kullanmasında büyük fayda bulunduğunu belirterek keçiboynuzu tavsiye etmektedirler. Fosfor ve kalsiyum bakımından zengindir. Bu nedenle osteoporoz rahatsızlığı olanlara kalsiyum ihtiyaçlarının karşılanmasında çok iyi bir destekleyicidir. Ayrıca gıda maddelerinde E410 ile gösterilen kıvam artırıcı katkı maddesi olarak kullanılır. Keçiboynuzu ve çekirdekleri öğütülerek sütle ve balla sütlü kahve veya neskafe pişirir gibi pişirilerek de tüketilebilir. Kafein ve theobromine içermediği için de tansiyon problemi olanlar da rahatlıkla tüketebilir.

ÇEKİRDEKLERİNİN AĞIRLIĞI DEĞİŞMİYOR
 Keçiboynuzu meyvesinin içinde 10-15 çekirdek bulunur.  Keçiboynuzu çekirdeği tabiatta ağırlığı değişmeyen tek tohum. 4 tanesi bir dirhem! Bir dirhem ise 3 gr. Bu çekirdeklerin ağırlığının önemi çok büyüktür ve neden sorusunun cevabı eski çağlara kadar dayanır. Antikçağda ve daha öncesinde altın ve kıymetli taşları hassas olarak tartabilmek için keçiboynuzunun çekirdekleri kullanılmıştır. Yabanî keçiboynuzu tohumlarına kırat veya karat adı verilir. (0,2 gram 1 karat) Karat ölçüsü buradan gelmektedir. Özellikle elmas için kullanıldığından “karat” deniliyor.  Günümüzde elmasların değerini anlatan "krat" ifadesi buradan gelmektedir. Eskiden bir satıcı, iki dirhemlik (8 çekirdek) bir şey satarken, eğer bir çekirdek fazladan atarsa, malı alan için bu büyük itibar demekmiş. Eğer alıcı iyi giyimli biriyse, satıcı ona saygı olarak -iki dirhem karşılığı koyduğu 8 çekirdeğe ek olarak- “Bu da benden” diye bir çekirdek eklermiş. İşte bu yüzden iyi giyinenlere “İki dirhem bir çekirdek” denirmiş. Bazı kaynaklarda keçiboynuzu çekirdeği’nin para bulunmadan önceki devirlerde alış verişlerde para yerine kullandığı şeklinde bilgilerde vardır.

YILLIK ÜRETİMİMİZ 15 BİN TON
Yaklaşık 5000 yıldan beri bilinmektedir. Birkaç yüzyıl öncesine kadar şeker yerine veya yapılan tatlılarda ağırlıklı olarak harnup kullanılırdı. Günümüzdeki beyaz şeker üretiminin başlaması ile bu kültür ve sağlıklı beslenme yapısı yok olmuştur. Harnup ağacı ilk 15 yıl hiç meyve vermeyen bir ağaçtır. Yetişkin bir ağaç 1.000 kiloya (1 ton) kadar meyve verebilmektedir. Tohumlarından zamk elde ediliyor ve yurt dışına ihraç ediliyor. Kâğıt ve mobilya sanayiinde kullanılıyor. Keçiboynuzu meyveleri önce yeşil tam olgunlaştıktan sonra parlak kahverengi alır. Meyveleri Temmuz'da olgunlaştıktan sonra Ağustos ayında hasadı yapılır. Keçiboynuzu ağacı ekonomik verime 10-15 yıl içinde ulaşır ve sonra her sene verimini daha da arttırır. En fazla İspanya'da üretilen keçiboynuzu İtalya, Fas, ABD, Güney Afrika'da da yetiştirilmektedir. Dünya yıllık keçiboynuzu üretimi yaklaşık 150 bin tondur. Bunun %10'u ülkemizde gerçekleştirilir. Yani Türkiye’de 15 bin ton yıllık üretim yapılabilmektedir.

SICAK RÜZGÂRLAR REKOLTEYİ DÜŞÜRDÜ
Ülkemizde Mersin, Antalya, Muğla/Datça'da keçiboynuzu üretimi yapılmaktadır. Antalya Kaş’ta meyve veren keçiboynuzu ağaçlarıyla ilgili bir envanter yok. Keçiboynuzu yıllık 850 ton civarında elde ediliyor. Ayrıca zeytinde olduğu gibi hava şartlarına bağlı olarak “var yıl,” “yok yıl” da yaşanıyor. Ancak bu yıl, yaz başında esen sıcak rüzgârların rekolteyi düşürdüğü ifade ediliyor. Üreticiler, bu yaz başı meyvelerin olgunlaşmaya başladığı günlerde sıcak esen rüzgâr nedeniyle keçiboynuzu meyvesinin dolgunlaşmadığını söylediler. Geçen yıl çerezlik-sofralık harnupu, kilosu 1.5 TL, sanayi tipi harnupu 60-75 Krş’tan sattıklarını belirten üreticiler, bu yıl hasat mevsiminin sonuna yaklaşılmasına rağmen fiyatların oluşmadığını belirttiler. Üreticiler, sanayi tipi harnupun kilogramını 70-80 kuruştan satmayı umut ettiklerini de kaydettiler. Şehirlerde keçiboynuzu meyvesinin kilosu 5-10 lira, pekmezinin kilosu 8 liradan satılıyor.

HİÇBİR KATKI MADDESİ KULLANMADAN İŞLENİYOR
Şekerin bilinmediği yıllar öncesinde tatlandırıcı olarak kullanılan ve sayısız hastalığa şifa kaynağı olduğu ifade edilen keçiboynuzu (harnup) meyvesinin son yıllarda ’’afrodizyak’’ özelliği ile ön plâna çıkması bu meyveye ilgiyi arttırdı. Keçiboynuzunnun meyve olarak tüketilmesinin yanı sıra son yıllarda pekmezi de önemli bir ticaret ürünü olarak çok sayıda marka ile marketlerdeki yerini almaya başladı. Keçiboynuzunun, akciğer kanseri riskini azaltması başta olmak üzere sayısız hastalığa şifa kaynağı olmasına rağmen ’’afrodizyak’’ özelliğiyle ön plana çıktı.
Fabrikalar köylülerden satın aldığı keçiboynuzunu tesislerde hiçbir katkı maddesi kullanmadan işliyor. İşlediği keçiboynuzundan un da yapıyor. Hatta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek Fabrikası, ürettiği “altın ekmeğin” içine bu unlardan ilâve ediyor. Fabrikalar pekmez üretiminden arta kalan posasını ise yem sanayisinde değerlendiriyor. Şifayı tabiî yollardan arayanların öncelikli tercihi de keçiboynuzu. Çünkü, yüzyıllardır bilinen bu meyvenin sağlığa faydaları artık doktorlar tarafından da kabul ediliyor. Üretilen tonlarca keçiboynuzu pekmezi son yıllarda İngiltere, İtalya gibi Avrupa ülkelerinin yanında Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan gibi Arap ülkelerine de ihraç ediliyor.

Mustafa Gökmen
[email protected]
Okunma Sayısı: 55479
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • akif ceylan

    9.10.2012 00:00:00

    4 tanesi bir dirhem değil, bir gram geliyor.bir düzine çekirdek bir dirhemdir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı