Risale-i Nur dersleri ve prensipleriyle imana ve Kur’ân’a hizmetin esasları ve temel düsturları, Üstad Bediüzzaman’ın bizzat kendi hayatıyla temsil edilmiştir. Bu düstûrların en önemlileri de; (diğerlerine atıflarda bulunularak) 1934 yılında “İhlâs Risalesi” olarak yazılmıştır.
İhlâs Risaleleri; Yirminci Lem’a ve Yirmi Birinci Lem’a olarak Lem’âlar kitabında yerlerini almışlardır.
Yirminci Lem’a; bir ayet-i kerîme ile bir hadis-i şerifin tefsiri sadedinde, İslâmiyet’te ihlâs en mühim bir esas olduğunun sırrını, hadsiz nüktelerinden beş nokta ile tefsir ve izah eder.
Yirmi Birinci Lem’a ise; bazı ayetlerin tefsiri sadedinde, ihlâsta ve hakta olan kuvveti delilleriyle ispat eder. Risale-i Nur talebelerinin bu düsturlar muvacehesinde hizmete dahil olmalarını va’z eder.
Üstad’ın bu Risale’ye verdiği gayet fazla ehemmiyet; yüz otuz parça eserinden yalnız İhlâs Risalesi’nin başına, “Laakal her on beş günde bir defa okunmalı.” kaydını koymasından da anlaşılıyor.
Yirmi Birinci Lem’a’da “İkinci Düsturunuz”da, çok “özellik” arz eden bir hitap vardır. Bu hitabın muhatapları, yoruma imkân vermeyecek kadar da açık ve nettir. O zaman Üstad, kalbine ilham olunan bu ihlâs derslerini, yanında bulunan talebeleriyle talim ederken, bir noktaya gelir ve şöyle hitap eder:
“İşte ey Risale-i Nur şakirdleri ve Kur’ân’ın hizmetkârları!” Aman ya Rabbim. Bu ne kadar güzel ve ne kadar özel ve ne kadar saadetli bir hitap!
Belki de ancak, Kastamonu Lâhikası’nda “Ahirzamandan haber veren mühim bir hadis”in izahında tarif edilen taifenin muhatap olabileceği bir hitap!
Böyle bir hitabın muhatabı olmayı kim istemez ki...
Bu risalenin üçüncü düsturunda ise asıl kuvvetin malda, parada, makamda ve siyasette olmadığının kesin bir ifadesi olarak şöyle deniyor:
“Bütün kuvvetinizi ihlâsta ve hakta bilmelisiniz. Evet, kuvvet haktadır ve ihlâstadır. Haksızlar dahi, haksızlıkları içinde gösterdikleri ihlâs ve samimiyet yüzünden kuvvet kazanıyorlar. (…) Bilirsiniz ki, Hazret-i Ali (ra) o mu’cizevarî kerametiyle ve Hazret-i Gavs-ı A’zam (ks), o harika keramet-i gaybiyesiyle, sizlere bu sırr-ı ihlâsa binaen iltifat ediyorlar ve himayetkârane teselli verip hizmetinizi manen alkışlıyorlar. Evet hiç şübhe etmeyiniz ki, bu teveccühleri, ihlâsa binaen gelir.”
Tatihçe-i Hayat’ın “Önsöz”ünü kaleme alan mühim bir âlim Ali Ulvi Kurucu’nun şu tesbiti de çok dikkat çekicidir:
“İmam-ı Gazalî’nin bundan dokuz yüz sene evvel ahlâk ve fazilet sahasında yapmış olduğu fütuhatı, bu asırda Bediüzzaman, iman ve ihlâs vadisinde başarmıştır.”