En başta şunu ifade edelim ki; kalemimiz kopyala-yapıştır hazırcılığına alışık değildir.
Böylesi kıssadan hisselerin devamını isteyen okurlarımızın hatırına; bazı kıssadan hisseleri kendi üslûbumuza uyarladıktan ve gazetemiz sayfasına lâyık hâle getirdikten sonra köşemize alıyoruz.
Mısır Hidivi İsmail Paşa, Ezher Şeyhini (Ezher Üniversitesi Rektörünü) ziyaret eder.
Paşa içeri girince Şeyh ayağa kalkmadığı gibi, ayağını bile toplamaz.
Biraz sohbetten sonra Paşa ayrılır.
Arkadaşları şeyhe çıkışırlar…
-Koca Paşa geldi, sen hiç kımıldamadın, doğru mu bu davranış?
-”Arkadaşlar, bir âlim asla yalakalık yapmaz, yapmamalıdır…”
Sonrasında, Paşa da Ezher Şeyhine bir ders vermek ister. Bir adamıyla bir kese altın gönderir. Fakat görevli altınla geri döner.
-“Altını niçin vermedin?”
“Almadı Efendim…”
-“Size selâm ve hürmetlerini iletti.
Bir de şöyle söylememi rica etti:
“Elini uzatan, ayağını uzatamaz..”
DERS: “İlim adamı, servet ve kudret sahiplerine karşı minnetsiz olmalıdır.”
ÇEŞMENİN SUYUNDAN İÇENLER
Bir zaman bir âlime rüyasında; köyün çeşmesinden su içenlerin delireceği gösterilir. Köylüye duyurur ama onlar gülüp geçerler. Üstelik zaman geçtikçe içenler, içmeyenlere “deli” demeye başlar. O zat da evinin avlusunda bir su kuyusu kazdırıp, çok zaruret olmadıkça dışarıya çıkmazlar. Gel zaman git zaman, o çeşmeden içmeyen tek aile olduklarında ahali, o evi sararak “deli, deli” diye bağırmışlar. Ne zaman ki, o ev halkının dayanma gücü kalmayıp çeşmeye koşarak o sudan içtiklerinde, rahatlamışlar ve deliren toplumun “normal(!)” insanları arasına karışmışlar.
MUHTEŞEM DÜĞÜN
Kanunî Sultan Süleyman, büyük ve muhteşem bir sünnet düğünü yapmıştı. Bu düğün uzun müddet dillere destan oldu. Bundan evvel de veziri İbrahim Paşa, evlendiği zaman büyük bir düğün yapmış ve Kanunî’yi de davet etmişti..
Bir gün Sultan Süleyman, Paşa’ya;
-”Paşa! Senin düğünün mü, benim düğünüm mü daha muhteşem oldu?” diye sordu.
Paşa, “Benim düğünüm” diye cevap verdi.
Sultan Süleyman üzülerek ve hiddetlenerek sordu:
-Neden?
-Zira efendim, benim düğünüme dünyanın en büyük padişahı geldi. Sizin düğününüze ise böyle bir kimse gelmedi.
ULEMA VE ÜMERA
“İran’ın âdil padişahlarından Nûşirevân-ı Âdil’in veziri, akılca meşhur âlim olan Büzürcmehr’den (Büzürg-Mihr) sormuşlar: Neden ulema, ümerâ kapısında görünüyor da, ümera ulema kapısında görünmüyor? Halbuki, ilim emâretin fevkındedir. Cevaben demiş ki: Ulemanın ilminden, ümeranın cehlindendir. Yani, ümera, cehlinden ilmin kıymetini bilmiyorlar ki, ulemanın kapısına gidip ilmi arasınlar. Ulema ise, marifetlerinden, mallarının kıymetini dahi bildikleri için, ümera kapısında arıyorlar. İşte Büzürcmehr, ulemanın arasında fakr ve zilletlerine sebep olan zekâvetlerinin neticesi bulunan hırslarını zarif bir surette tevil ederek nazikâne cevap vermiştir.”1
Dipnot
1-Lem’alar, On Dokuzuncu Lem’a, s. 149., Yeni Tanzim: s. 364.