Bizler fânî olduğumuz gibi, etrafımızda gördüğümüz varlıkların, şahısların, eşyaların da belirli bir ömrü vardır.
Varlığı sonsuz olan sadece Allah’tır. Ömrümüz hem az, hem de çabuk geçmektedir. Bel bağladığımız, sevdiğimiz ne varsa hayatımızdan çekip gitmektedir. Şu zamanlarda bu duyguyu daha derinden hissedebiliyoruz. Virüs tehdidi, anne-babadan, evlâttan, kardeşten, dostlardan ayrı düşürdü. İnsanın hoşuna giden, dünyayı süslü, cazip gösteren ne varsa hepsiyle irtibatını bir anda kesmiş oldu. Demek ki, hayatımızın merkezine koyup muhabbet ettiklerimizin hepsi bugün var, yarın yok imiş.
Terk edilmenin provasını yaşadığımız bu günler, bir gün gerçek olacak. En yakınlarımız ve dünya bizi terk edecek, yapayalnız kabre girmiş olacağız. Öyle ise, o mahbuplar bizi terk etmeden biz onları terk ederek, kalbimizdeki sonsuz sevgiyi hakikî sahibine yöneltmeli, “Yalnız Sen Bâkîsin, her şey Senin ile var, yoksa kalbin alâkasına lâyık değiller” demeli.
İnsan muhabbet duygusunu yanlış kullandığı zaman, muhabbetin suistimalinin cezası firak ve ayrılık acısıdır. Bu fani ömrümüzü, her an bizi gözeten, hiç bırakıp gitmeyen, varlığı ebedî olan, Kayyum-u Bâkî yolunda sarf etmeli ki, böylece fânîlikten kurtulup bâkîye inkılâp etsin. “Yâ Bâkî entel Bâkî” yani, “Bâkî olan ancak Sensin” duâsı, muhabbet duygusunun suistimalinin açtığı yaralara karşı manevî bir cerrahi müdahalede bulunuyor. İki kez arka arkaya tekrarının sırrı da, birinci cümlede mânen bir neşter vuruyor. İkinci kez “Yâ Bâkî entel Bâkî” dediğimizde ise, tedavi gören o hadsiz yaralara mânen bir merhem sürülmüş oluyor.
Bünyemizin bu tedaviyi kabul etmesi ve olumlu cevap verebilmesi için kendimize şimdiye kadar en çok neleri sevdiğimizi sorabiliriz. Daha sonra sevdiklerimizin üzerindeki fânilik damgalarını okuyarak onların ölümlü olduğunu görebiliriz. Bunu gördükten sonra da, hakîkî ve ebedî Sevgili olan Cenab-ı Hakk’ın dergâhına yönelip, el açarak “Allah’ım herşey fâni, Bâkî olan sadece Sensin” diye O’nun rahmetine sığınmalıyız. Yüzümüzü Hâlıkımıza çevirip, fâni ömrü bâkiye tebdil etmenin çaresini aramalı, sayılı dakikalarımızı ahirette bâki meyveler verecek işlere sarf etmeliyiz.