12 Mart 2011, Cumartesi
Mısır’da büyük gösteriler devam ederken, televizyonlarda, internet sitelerinde ve sokaklarda Mübarek’in görevi bırakacağına dair fısıltılar dolaşıyordu.
Bu haber duyulur duyulmaz, herkesin içinde büyük umutlar yeşerdi ve kalplerinde mutluluğu hissettiler. Tabiî ki o sırada bu haber henüz resmî kanallardan gelmiyordu, ama en büyük gazeteler bile bu söylentiden bahsetmekteydi. Bu sebeple bütün Mısırlılar ve yabancı ülke vatandaşları da Mübarek’in tarihî konuşmasını yapmasını merakla bekliyordu. Sokaklar coşku doluydu, herkes istifa haberini bekliyordu. Telefonlar hep meşguldü, herkes birbirini arıyor, facebook’ta, twitter’da, Skype’da insanlar birbirlerine milyonlarca mesaj yolluyordu.
Sonra birden “İstifa etmeyecek” haberi geldi. Berbat bir andı o. Herkes şok içinde, hayal kırıklığına uğramış, öfkeli, kafası karışık ve üzgün bir haldeydi. Bir kaç dakika geçmemişti ki, Tahrir Meydanındaki herkes avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. İnsanlardaki öfkeyi hissedebiliyordunuz, yüzlerinden rahatça okunuyordu. Mısır için oldukça korkunç bir andı. Gerçekten bir devlet başkanının kendi halkını bu derece üzmesi anlaşılır gibi değildi. Bunun sebebi aslında çok açıktı, güç ve hükmetme hırsı... Oynadığı çok çirkin bir oyundu Mübarek’in... Hurghada’da sokaklardaydık, hüznü hissettim. İnsanların yüzlerinden okudum bunu ve bu anı ömrüm boyunca unutamam. Mısırlıların kalbi oldukça kırılmıştı. İnsanlar bu öfke ve kırgınlıkla meydanlarda sabahladı. Allah’a hamdolsun ki, insanlarda oldukça fazla cesaret vardı ve meydanlarda kalıp diktatör Mübarek’e karşı savaşlarını sürdürdüler. Bu pek tabiî ki kolay bir savaş olmadı. Cehennem gibi bir ortamda, insanların kafasında binlerce istifham vardı. Herkes Mübarek ne yapmak istiyor diye birbirine soruyordu. O gece ben de dahil hiç kimse uyumadı. Ben de oldukça üzgündüm ve kafam karmakarışıktı. Anlatamayacağım derecede çok garip ve hüzünlü hissediyordum. Kendimi tam bir Mısırlı gibi hissetmiştim o anda. İnsanları, ülkeyi, iyisiyle kötüsüyle çok sevdiğimin farkına vardım. Ertesi gün, 11 Şubat’ta, herkes bir önceki gecenin kritiğini yapmaktaydı. Tahrir’deki gösteriler öncekinden çok daha kuvvetli bir şekilde devam etti. Fakat Mısırlı insanlar oldukça barışçıl olduklarını ispatladılar. Kimseyle kavga etmediler. Orduyla el ele verdikleri görüntü harikaydı. Ordu da, halka karşı oldukça dost canlısı davrandı. İnsanlara ellerinden geldiğince yardımcı oldular zira artık polisler ortada yoktu. Polis ise insanlara çok kötü eziyetler yapmıştı. Gösterilerde birçok insanı polisler öldürmüştü. Bu sebeple insanların orduya karşı güveni arttı ve bu sevindirici bir gelişmeydi. 11 Şubat’ta, bütün gün insanlar aynı heyecanla, sloganlar attılar, yürüyüşler yaptılar. Ve işte o gece olan olmuştu. Mübarek istifayı bastı!
Benim için de, bir çok insan için de bu beklenmedik bir gelişmeydi. Zira önceki gün görevinin başında olduğuna dair çok kararlı bir konuşma yapan aynı Mübarek’ti… Ama işte oldu… Harika bir şeydi bu… Mutluluk, özgürlük hissi… İnsanlar havalara uçmuştu sevinçten. Bu görülmesi gereken bir manzaraydı. Bu mutluluk tablosu karşısında gözyaşlarımı tutamadım. Bu insanlar için, 18 gün ve gece Tahrir Meydanı’nda yatıp kalkan bu insanlar için çok sevinçliydim. Bu kahraman insanlara büyük bir saygı duyuyorum. Gerçekten de, Hollanda’ya kaçıp gitmediğim, Mısır’da kalmayı tercih ettiğim ve Mısır’ı kendi ülkem gibi gördüğüm için oldukça gururluydum. İşte şimdi kendimi tam onlar gibi hissettim. Bunun böyle olacağı hiç aklımın ucundan bile geçmezdi.
Mübarek’in istifa haberi geldiği andan itibaren Hurghada’da sokaklarda kutlamalara başlandı. Hurghada, Kahire gibi değildi. Turistik bir şehir olduğu için, insanlar daha rahattı. Ama ne yazık ki, olaylar dolayısıyla turistlerin çoğunluğu ülkelerine gitmişlerdi. Bu sebeple Hurghada, Şarm El Şeyh, Dahab, Luxor ve Aswan gibi şehirler neredeyse boşalmıştı. Binlerce Mısırlı da bu sebeple işsiz ve gelirsiz kaldı. Zira bu şehirlerde yaşayan insanların çoğunluğu geçimlerini turizmden kazanıyor. Şimdi ise otellerin çoğu kapılarını kapatmış durumda. Bizler ise internet kanallarını kullanarak Mısır’ın bu bölgelerinin oldukça güvenli olduğunu anlatmaya ve böylece turistlerin geri gelmesini sağlamaya çalıştık. Fakat ne yazık ki uluslar arası medya tam tersini yapıyordu. Gerçi ortalıkta hiç polisin olmadığı doğruydu, ama onun yerine askerler her yerdeydi. Dolayısıyla nisbeten güvenli bir ortam vardı ve turistlerin geri gelmesi gerekiyordu. Çünkü Mısırlı milyonlarca kişinin buna ihtiyacı var… Geçtiğimiz hafta, çok şükür, Avrupa’dan Mısır’a ilk uçaklar havalanmaya başladı. Fakat hâlâ turizmi canlandırmaya yetecek bir hareketlilik yok. Bu sebeple de, Mısırlılar karmaşık duygular yaşıyor. Bir yandan özgürlüğün sevinci varken, öteki tarafta ise işsiz kalmanın acısı yaşanıyor. Şüphesiz Mübarek gittiği için herkes sevinçli, fakat bunun yanı sıra onlarca olumsuz şeyler yaşanıyordu. İş yok, güç yok… Nasıl bir akıbet onları bekliyor? Yeni hükümet, yeni yasalar, demokratik bir ülke… Sorular sorular…
Gerçekten de bu Mısır için yepyeni bir başlangıç oluyor. Mutluyuz ama, unutmamamız gerekir ki, çok çok zor günler bizleri bekliyor. Bu yeni hayat şartlarıyla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Şüphesiz bu zaman alacaktır. Fakat ben umutlu ve iyimserim. Mısır’ın yeniden harika bir ülke olacağına eminim. Şimdi insanlar her anlamda bu güzel ülkeyi temizlemeye başladılar. Sokakları gönüllü olarak süpüren ve ekip halinde çalışan vatandaşlar var. Sözgelimi Hurghada’yı hiç bu kadar temiz ve düzenli görmemiştim.
Bütün bunlar olurken, televizyonlardan Bahreyn, Libya ve diğer Arap ülkelerinde yaşanan gelişmeleri de takip ediyoruz. Oralarda da devrim hareketlerinin yaşanması bizi sevindiriyor. Tam bu hengâmda ben de artık Kahire’ye gitmenin zamanının geldiğini hissediyorum. Böylece otobüse atladım ve Tahrir Meydanı’na 10 dakika yürüyüş mesafesindeki sevimli bir otele yerleştim. Cuma namazından hemen sonra Tahrir’e gittim ve binlerce insan yine her zaman olduğu gibi ellerinde bayraklarla meydandaydı. Oldukça renkli bir görüntüydü. Bu kalabalığın içine dalmak ve orada kaybolmak, onlardan biri olmak istedim. Bu barışçıl ve dost canlısı insanların arasına karıştım. Herkes öylesine mutluluk sarhoşuydu ki, Mısırlı kadınlar bana sarılıyor, öpüyor, çocuklar boynuma atlıyordu. Onlardaki sevgi ve heyecanı hissetmek harikaydı. Her halimle bir yabancı olduğum ortadayken, onlar beni kendilerinden kabul etmişlerdi. Sokaklardaki onlarca insanla konuştum. Güvenlik için bekleyen askerlerle sohbet ettim. Meydanda neredeyse benden başka hiçbir turist yoktu. Önce tedirgin oldum. Acaba olumsuz bir tepkiyle karşılaşır mıyım diye endişe ettim. Fakat Allah’a şükür çok güzel karşılandım ve Kahire’de olduğum için binlerce şükrettim.
Eminim hayatımda böylesi özel ve güzel bir anı bir daha yaşayamam. Allah’a hamdolsun ki, böyle bir fırsatı bana verdi. İnsanların özgürlükleri için savaşmalarına şahit oldum ve zaferlerini beraber kutladım. Şimdi ise Tahrir Meydanı’nda, elimde Mısır bayrağıyla, bu muzaffer insanların arasındaydım. Rabbimden niyazım şudur ki, Mısır bundan sonra çok daha güzel bir ülke olsun ve demokratik ve harika bir hayata sahip olsun. Amin…
Okunma Sayısı: 966
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.