Şüphe yok ki, Mısır halkı devrimin başarıya ulaşmasından dolayı oldukça mutludur. Ancak şimdi akıllardaki esas soru yeni Mısır’ı nasıl inşa edecekleri ve gelecekte ne olacağıdır... Bu şüphesiz uzun ve çetin bir yol. Şu ana kadar yaşananlar bile yeterince inanılmazdı. Ülkede asayiş yoktu ve herkes dilediğini yapıyordu.
Gerek kendi gözlerimle şahit olduklarım, gerekse Kahire’deki dostlarımın anlattığı olaylar karşısında hem üzüldük, hem de şok olduk. Avrupalı bir kadın olarak bu yaşananlar benim için oldukça zordu ve insanların birbirlerine öldürmeye kadar varan zararlar verebiliyor olması kafamı oldukça kurcaladı. Geçtiğimiz hafta Port Said’de ahlâksız bir adam, gencecik bir kıza saldırmış. Genç kız bir binanın girişinde elleri ve ayakları iplerle bağlı bir şekilde bulunmuş... Kızı o halde bulan adam, ellerindeki ve ayaklarındaki bağları çözüp kıza yardım etmeye çalışırken, oradan geçen bir grup, bu adamın kıza saldırmış olduğunu düşünerek, hiç sorgulamadan dövmeye başlamışlar. Kız da olanları anlatamayacak kadar bitkin ve baygın bir halde olduğundan, bu masum adam linç edilmekten kurtulamamış. Neticede ağır yaralı ve bir eli kesik halde olaydan kurtulmuş. Bu gerçekten tüyler ürpertici bir olay. Olay bu şekilde vuku bulduktan sonra, kız hastanede kendine gelmiş ve dövülen bu adamın ona saldıran kişi değil, bilâkis yardım eden kişi olduğunu söylemiş. Ama tabiî ki iş işten geçmiş... Bu olayı neden anlattım. Çünkü böylesi bir olay ancak güvenlik güçleri caddelerde yoksa vuku bulabilir. Nitekim Mısır’da polis caddeleri terk edeli çok oldu. Şimdi güvenliği sadece ordu sağlamaya çalışıyor, ancak onların da her yerde güvenliği sağlayacak kadar adamı yok.
Bu anlattığımız onlarca acı hikâyeden sadece bir tanesi. Kahire’de halen, arabaların yollarını kesen eşkıyalar ortalıkta kol geziyor. Bunlar size bir bıçak yahut bulabilmişlerse bir silâh doğrultarak, arabanızı onlara sattığınıza dair bir kâğıt imzalatıyorlar. Neticede arabayı ve bütün paranızı alıp sizi beş parasız ortalıkta bırakıp gidiyorlar. Bu türden olaylar Kahire’de artık hergün olmaya başladı. Şimdi Mısır’da kirlenmiş emniyet güçleri ve bürokratlar bütün bilgi ve belgeleri yakıyorlar. Yıllarca kendilerini büyük adam görüp, ülkeyi soyup soğana çeviren bu kişiler Kahire’de, Port Said’de, İskenderiye’de Süveyş’te, Hurghada’da ve Mısır’ın diğer yerlerinde çok kirli işler yapmışlar. Şimdi ise bütün delilleri yok ediyorlar. Bunlar zamanında insanlara işkence yapan ve öldüren kimselerdi. Polisin işkencelerine dair bir videoyu kendi gözlerimle görmüştüm. İnsanlık adına dehşete kapılmış, utanmış ve izleyememiştim. Şimdilerde bu tür suçlara dair yeni yeni deliller ortaya çıkmaya başladı. Bu sebeple herkesi bir telâş sardı. Halkın kesinlikle emniyet güçlerine ve bürokratlara güveni kalmadı. Ancak işin acı tarafı şu ki, başınıza birşey geldiğinde veya bir ihtiyacınız olduğunda, korunmaya muhtaç kaldığınızda bu ülkede arayacak artık hiç kimseniz yok. Bu oldukça dehşet verici bir duygu. Şimdi geceleri arabamızla seyrederken, kapılarımızı sıkı sıkı kilitliyoruz. Camları asla açmıyoruz. Hiç durmuyor ve hızlıca gideceğimiz yerlere gidiyoruz. Yollarda giderken bazen yardıma muhtaç insanlar görüyoruz. Önceleri olsa, her gördüğüm insan için durur, muhakkak yardım ederdim. Ancak şimdi cesaret edemiyorum. Zira kime güvenip, kime güvenmeyeceğiniz hiç belli değil.
Bu yaşananlar beni üzüyor ve bunaltıyor. Benim gibi Mısır halkı da oldukça büyük bir bunalımda. Bu sebeple insanlar silâhlarla dolaşıyor. Herkes kendi güvenliğini kendisi sağlamaya çalışıyor. Çok şükür ki, geçtiğimiz haftadan itibaren, güvenlik güçleri yavaş yavaş yeniden teşkilâtlanmaya başladı. Bazı sokak ve caddelerde kontrol noktaları oluşturuldu. Arabaları durdurup, herşeyi kontrol ediyorlar. Silâh, uyuşturucu veya başka suç materyalleri olup olmadığını araştırıyorlar. Şüphesiz bu iyi bir gelişme gibi, ama bazen kendimi bir muz cumhuriyetinde hissediyorum. Sanki bir vahşi batı filmindeymişiz gibi.
Mısır’da turizm neredeyse tamamen durma noktasına geldi. İnsanların çoğu bu sebeple işsiz kaldı. Para yok, yemek yok... Bir çok genç arkadaşımız ne yazık ki artık kiralarını ödeyemeyecek duruma gelmiş. Bu sebeple oldukça ümitsizler. Bazı insanlar da bu sebeple hırsızlık yapıyor ne yazık ki. Biraz şanslı olup da, hâlâ bir işi olanlar ise maaşlarının ancak yarısını alabiliyorlarsa şükrediyorlar. Buna rağmen daha çok çalışmak durumunda kalıyorlar. Bu gibi durumlar beni oldukça üzüyor. Biliyorum ki, yeni bir sistem kurmak ve yenilenmek zaman ister. Biliyorum ki, bu Mısır için en doğru seçimdi. Fakat her gece, ellerimi açıp insanlarımıza yardım etmesi için Allah’a duâ ediyorum.
Sadece Mısır halkı için değil... Sözgelimi Japonya’da büyük bir felâket yaşayan insanlar için de aynı duâyı ediyorum.
Orada yaşanan deprem, benim açımdan kesinlikle Allah’tan gelen bir uyarı ve ikazdır. Çünkü biz insanlar bu dünyaya iyi bakmıyoruz. Tek düşündüğümüz daha fazla güç ve daha fazla para... Bu şüphesiz bu dünyaya geliş amacımız değil. Bu dünya bir imtihan dünyasıdır bizim için. Burada bir arada sevgi ve saygı içinde yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Fakat bunun yerine ne yapıyoruz? Adına dünya denilen, kendi büyük evimizi yok ediyoruz. Bu dünyaya iyi bakmamız lâzımdı, ama bunu yapmadık. Bu gibi ikazlarla aklımızı başımıza almamız gerekiyor. İnşallah, çok geç kalmamışızdır ve hatalarımızı telâfi edecek zamanımız vardır. Korkum odur ki, dünya için artık geri dönülmez bir yola girmiş olmayalım ve hatalarımızı telâfi edecek fırsatı bulamayalım...
İnşallah insanlık olarak bir ders alırız ve hepimiz için değişimi başarırız. Amin...
Tercüme: Umut Yavuz