Türkiye’de uzun yıllar “Reisülkurrâ”lık hizmetini deruhte eden, Sultanahmed Camii’nin emektar imam-hatibi Gönenli Hafız Mehmed Efendi, 2 Ocak 1991’de vefat etti. Mezarı, Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği’nde.
Cenâb-ı Hak, ona rahmet eylesin ve ondan ebeden razı olsun. (NOT: Reisü’l-Kurrâ, Kurân talebesi yetiştirenlerin, hafızların reisi, başı ve büyüğü anlamında kullanılır.)
* * *
1901 Gönen doğumlu olan Hafız Mehmed, Kırım kökenli Selâmetoğulları’ndan Osman Efendi ile Fatıma Hanımın evlâd-ı şerifidir.
İlk mektep tahsiliyle birlikte, Kurân derslerini de aldı. Ardından hafızlık eğitimine başladı ve 12 yaşlarında iken hıfzını tamamladı.
Halis bir Kurân talebesi olan Hafız Mehmed Efendi, hayatının tamamını tecvid, kıraat başta olmak üzere, Kurân’a dair bütün dersleri hem alıp öğrenmeye, hem de başkalarına öğretip talebe yetiştirmeye adadı. Bu yöndeki halis niyet ve arzusuna mükâfaten, Cenâb-ı Hak, son nefesine kadar onu bu istikamette muhafaza ve istihdam eyledi.
Soyadı Kànunu (1934) çıkınca “Öğütçü” soyadını alan Hafız Mehmed, doğduğu yere nispetle hep “Gönenli Hoca” diye anılmaya devam etti.
Askere gitmeden önce, hocalık ve imamlık vazifesini memleketi Gönen’deki Merkez (Çarşı) Camii’nde sürdürüyordu. 1930’lu yıllarda askerlik müddeti üç sene idi. Üç yıl vatanî görevini (yedeksubay) tamamladıktan sonra, İstanbul’da Hacı Kaftanî, Dülgerzâde ve Hacı Hasan Camileri’nde imamlık vazifesini ifâ etti.
Denizli Medrese-i Yusufiyesi’nde
Gönenli Mehmed Efendi, Üstad Bediüzzaman’a dost olduğu şikâyeti ve Nur Risâleleri’ni okuduğu gerekçesiyle, 1943’te derdest edilerek Denizli Ağırceza Mahkemesi’ne sevk edildi.
Aralarında Hafız Şefik Efendi’nin de bulunduğu İstanbul’dan 4-5 kişi ile birlikte Denizli Hapsi’ne gönderildi. Kendisi zaten “Kurân hafızı” olduğu gibi, Üstad Bediüzzaman’ın nazarında da o bir “Kahraman Hoca” idi.
Denizli Hapishanesi’nde, kendisine “Hangi koğuşta kalmak istersiniz?” diye sorulduğunda “İdamlıkların koğuşuna!” şeklinde karşılık verdiği rivâyet edilir.
Beylerbeyi Süleyman Hünkâr gibi o zamanın görgü şahitlerinden doğrudan aldığım bir bilgi de şudur: 1943-44 senelerinde, Üstad Bediüzzaman ile birlikte hapis yatan 124 talebenin içinde yedisi hafızü’l-Kurân olan talebe vardı. Meselâ, Hafız Ali ve Gönenli Hafız Mehmed Efendi gibi...
Üstad, onlara “24 saat münavebeli şekilde Kurân’ı tilâvet etmeleri” tavsiyesinde bulundu. Denizli halkı, zamanla bu tatbikatı duydu ve bazen (bilhassa ezan vakti) gelip hafızların hapishane penceresinden dışarıya doğru yankılanan seslerini gözyaşları ile dinler, adeta hasret giderirlerdi.
* * *
Gönenli Hafız Mehmed Hocaefendi, 1954 senesinde Sultanahmed Camii’ne imam-hatip olarak atandı. İşte, bu tarihten itibaren, onun ismi bu cami ile birlikte de anılır oldu. Zira, tam 28 sene müddetle bu camide hizmet etti. Öyle ki, 1982 senesinde, resmî olarak emekliye ayrıldığı halde, buradaki hizmetini meccânen de olsa ara ara sürdürmeye gayret gösterdi.
Bu arada, Reisülkurrâ Üsküdarlı Ali Efendinin vefatı üzerine, kendisi 1976 senesinde Reisülkurrâ makamına vâsıl oldu. Ayrıca, 1940-1980 seneleri arasında pek çok Kurân Kursunun açılmasına öncülük etti; birçok kursta vazife yaptı. Talebe bulmanın zor olduğu zamanlarda, onların masraflarının karşılanmasında büyük gayret gösterdi.
1979’dan tâ vefatına yakın bir tarihe kadar, zaman zaman Sultanahmed Camii’ne giderek bu mübarek zatın arkasında namaz kıldık, vaaz ve hutbelerini dinledik. Birkaç kez Süleyman Demirel’in de onun hutbesini dinlemeye geldiğine şahit oldum. Araları gayet iyi idi. Gönenli Hoca “Üstad Bediüzzaman için Menderes ne idi ise, benim için de Süleyman Demirel odur” derdi.
Cenâb-ı Hak, hepsine ganî ganî rahmet ve mağfiret eylesin.