“Mallarınızı aranızda batıl yollardan elde edip yemeyiniz” âyeti, İslâm kazanç sisteminin temelini oluşturur. İslâmda kazanılan malın helâl olması istenir ve teşvik edilir.
İSLÂM EKONOMİSİNİN İŞÇİYE VE İŞVERENE BAKIŞ AÇISI -2-
Kapitalist sistemde ana fikir; ‘Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” anlayışıdır.
Vergisini veren kimse nereden kazanırsa kazansın çok da mühim değildir. Bu yollarla kazanılan para, toplumda ahlâksızlıkların artmasına da sebep olmaktadır. 5 Bu durumlara bakıldığında ise ekonomik üstünlüğü sağlayan esasların İslâm’ın içinde bulunduğu görülmektedir.
Diğer bir ifadeyle, “Mallarınızı aranızda batıl yollardan elde edip yemeyiniz.” 6 âyeti, İslâm kazanç sisteminin temelini oluşturmaktadır. İslâm yasalarında uygun düşmeyen her türlü kazanç yolu, bu âyetin içine girmektedir. Yani ekonomi alanında hak yoldan çıkmış olmaktır. İslâm’da kazanılan malın helâl olması istenir ve teşvik edilir. İslâm’ın bu konuda koyduğu esaslar incelendiğinde herkes kendi yeteneklerine göre bir işle meşgul olup kazanç sağlamalı, ancak kazancını meşrû yollardan temin etmelidir. Yine Peygamber Efendimiz (asm) konu ile alâkalı, “Alıcı ile satıcı doğru söyleyip birbirine nasihat ettikleri zaman, alış verişleri bereketlenir. Malın kusurunu gizleyip yalan söyledikleri zaman alış verişlerinin bereketi kalkar” 7 diyerek 14 asır öncesinden İslâm ekonomisinin sınırlarını belirlemiş ve özelliklerini söylemiştir. Bu konu ile ilgili sadece Peygamber Efendimiz (asm) değil, o zamandan bu zamana kadar gelen bazı iktisatçılarda İslâm ekonomisini diğer ekonomilerden ayıracak tanımlar yapmışlardır.
1.3. İktisatçıların İslâm Ekonomisi Tanımları
Pakistanlı iktisatçı Muhammed Abdulmannan bir kitabında, İslâm insanı, ekonomik ve ahlâkî yükselmeyi amaçlar ve ferdî, sosyal ve ortak sorumluluk sahibi olduğunu, İslâm insanı olmadan, İslâm’ın sosyo-ekonomik çerçevenin oluşamayacağını ifade etmektedir. Böylece Abdulmannan’ın üstünde durduğu ‘İslâm insanı’ ve bu insandan meydana gelen İslâm toplumu, kâinatın ortak iyiliği ve bütün yaratılmışların refahı için ahlâkî ilkeler temelinde iktisadî faaliyetlerde bulunan bir yapı oluşturur. Muhammed Bakır es-Sadr’a göre İslâm, ne kapitalist ekonominin yaptığı gibi kişilerin sonsuz hürriyetini savunmakta, ne de sosyalizmin yaptığı gibi aşırı kısıtlamalara gitmektedir. İslâm ekonomisi, belirli ahlâkî ve manevî değerlerle sınırlı olmak şartıyla iktisadî hürriyet sağlamayı temel yapmıştır. Sadr, İslâm’ın sosyal dayanışmaya yaptığı vurguyu da konu edinmektedir. İslâm bir yandan genel dayanışma ilkesi, diğer yandan ise sosyal adalet ilkesi ile Müslüman ferdi ve toplumu, yeryüzünde kibirli davranışlardan uzak tutmaktadır. Cidde’de İslâm ekonomisi Profesörü Dr. Refik Yunus el-Mısrî ise iktisadı, “İnsan davranışlarını; kıt kaynakların yönetimi, geliştirilmesi ve ihtiyacı için kullanmaya yönelik faaliyetler” olarak tanımlanmaktadır. Bakıldığında, Mısrî’nin yaptığı tanımın en önemli kısmını insan davranışları oluşturmaktadır. İnsan, yaptığı davranışlarla ekonomik seyri belirlemekte ve kıt kaynaklara yön vermektedir. Buna göre insan, fıtratıyla ekonomik girişimlerde bulunurken riayet edeceği ilkeler vardır: Meşveret, hürriyet, sabır, tevekkül, ferdî sorumluluk. Müslüman ferdler bu ilkeleri takip etmeleri ve toplumun refahını sağlamaları esastır. Mısrî’ye göre, bahsedilen ilkeler ile ekonomik faaliyetlerde dağıtım sırasında adalet tesis edilirken, yeniden dağılım esnasında ise ihsan gerçekleşmiş olur. Müslüman bir kişi de kamu menfaatini önceleyerek ve haset etmekten uzak durarak mülk edinme, rekabet gibi ekonomik hürriyetlerden faydalanabilmektedir. 8
Çok geniş tanımlara sahip İslâm ekonomisinde asıl olan, dinin çizdiği sınırlar içerinde hareket etmektir. Bu kadar çok ekonominin ön planda olduğu çağımızda ahlâk faktörü ihmal edildiğinde gelir dağılımındaki adalet ve diğer önemli hususlar olumsuz etkilenir. Her türlü menfi haller, istismara müsait bir içtimaî yapı ortaya çıkar. Bu açıdan ahlâkî ve manevî değerleri toplumların ekonomik meselelerine de yön veren içtimaî birer dayanışma sebebi olarak kabul etmek gerekir. Bu sebepler için, ekonomik hayatı, ahlâkî bir ahenk ve gerçek bir kalkınma çerçevesi içinde korumak için, muhafaza edilmesi gereken değerler mevcuttur. İslâm âlimleri de bu değerlerin en büyük kaynağını din olarak görmüştür. 9 Bir İslâm âlimi, “Dünyada tedennimizin (geri kalmışlık) sebebi, dinimize riayetsizliktir. … Dünya için din feda olunmaz. Biz vatanı, din için severiz. Dünyayı da din için imar ederiz” 10 diyerek maddî ihtiyaçları elde etmenin ve ekonomik çareleri aramanın dinin bir vecibesi olduğunu vurgulamıştır.
İktisat sistemi ahlâktan güç almalıdır. Zira hukuk ya da diğer alanlar gibi iktisatta ahlâkın tamamlayıcı bir unsurudur. Millî gelirin artmasına veya üretim artışına katkıda bulunmak bu açıdan önemlidir. Katkıda bulunamadığımız ve geri kaldığımız her alan için dinden uzaklaşmışız demektir.
İKİNCİ BÖLÜM İŞ HUKUKUNUN İNCELENMESİ
2. 1. İslâm’da Çalışma Hayatının Esasları
Asıl konuya giriş yapmadan çalışma hayatının esaslarını kısaca belirtmek büyük önem arz etmektedir. Bir toplumun kalkınması için, toplum hayatını düzenleyici ve ekonomik hayatı güçlendirici tedbirlerin alınması ve bulunması gerekmektedir. Bunun için de çalışma hayatının belli esaslara bağlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ekonomide kalkınma hamlesinin başarılı bir şekilde devam etmesi için, olmazsa olmaz prensipler vardır. Bunlar, mesailerin tanzimi yani düzenlenmesi, emniyetin yani güvenliğin tesis edilmesi ve yardımlaşma düsturunun kolaylaştırılması, açığa çıkarılmasıdır. Bu esasların tatbik edilebilmesi için ancak, İslâm’ın yaşanması emredilen kutsî emirlerine uymak ve hiçbir karşılık beklemeden sırf çalışmanın ibadet olduğunu bilmek ve bu noktadaki azamî sadâkat ve teslimiyeti göstermek ile cemiyete mal edebilir.11
2. 2. İslâm Ekonomisinde Üretim Faktörleri
Ekonominin temel prensiplerini oluşturan ana unsurlar bulunmaktadır. Bunlar üretim faktörleri olarak da geçmektedir;
- Emek
- Sermaye
- Tabiî Kaynaklar
- Girişimci
Bu üretim faktörlerine bakıldığında İslâm hepsine ayrı değerler biçmektedir.
Üretim ve gelir bu faktörlerin olmasıyla gerçekleşmektedir. Bu bakış açısında bir yandan teşebbüs ve organizasyon emek kavramı içinde ele alınırken, diğer yandan sermaye ve tabiî kaynaklar mal kavramı içinde ele alınmıştır. 12
Genel olarak, İslâm dininde en aktif, kazancın ve zenginliğin de en önemlisi emektir. Zira gelir ve kazanç ya emek mahsulü olmalı ya da bir girişimci, bir risk ve tehlikeyi göze alma karşılığında elde edilmelidir. 13
İslâm, diğer üretim faktöründen olan toprağın istihdamına da büyük ölçüde önem vermektedir. Peygamber Efendimiz (asm), “Kim ölü bir araziyi diriltirse ona sevap vardır, şayet ondan insanlar veya hayvanlar istifade ederse bu bir sadâkadır.” 14 diyerek toprağın işlettirilip âtıl bırakılmamasına büyük önem vermiştir. Ana hatlarıyla İslâm ekonomisinin temellerini, onu diğer ekonomi kavramlarından ayıran tanımlara baktıktan sonra, ekonomik çerçeveyi genişletip asıl konumuz olan işçi ve işveren tanımlarına geçerken karşımıza 2 husus çıkmaktadır. Bunlardan biri iş hukuku diğeri ise iş akdidir.
2. 3. İş Hukuku
2. 3. 1. İş Hukukunun Konusu ve Tanımı
İş hukuku kavramı sadece bu dönem de kullanılan bir kavram değil, uzun bir geçmişi olan kavramdır. Konusuna bakıldığında temel unsurun işçi olduğu görülmektedir. Zira işçi ile işveren arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar iş hukukunun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. 15 İş hukuku hem ferdî manada hem toplu manada işçileri konu edinip bunların işverenle ilişkilerini düzenler ve bu tür konularla ilgilenir.
Özetleyecek olursak iş hukuku genel çerçevede, çalışma hayatı ile ilgili kanuna dayalı emredici hükümler ihtiva eden hukukî işleyişin bütünüdür. İşçiye ve işverene de yani 2 taraflı olarak sorumluluk yüklemektedir. Öyle ki bu ikili dışında devrede devlette bulunmaktadır. O halde ayrıca işçi, işveren ve devlet arasındaki ilişkiyi de düzenlemektedir.
—Devam edecek—
Dipnotlar:
7 - Buhârî, Büyû, 19; Müslim, Büyû, 47; Ebû Dâvud, Büyû, 1; Tirmizî, Büyû, 6; Nesâî, Büyû, 4.
8- Bünyamin Esen, İslam ve Ekonomik İnsan, https://www.haksozhaber.net/okul/islamve-ekonomik-insan-2725yy.htm (14.12.2020)
9- Safâ Mürsel, Bediüzzaman Said Nursi ve Devlet Felsefesi, Yeni Asya Neşriyat, 1976, s.572
10- Bediüzzaman Said Nursi, Eski Said Dönemi Eserleri, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2012, s.62
11- Mürsel, a.g.e., s.570.
12- Ali Abdurrasûl, El-Mebâdiu’l-İktisâdiyye fi’l- İslâm, Kahire, 1968.
13- Adem Esen vd., “İslam Ekonomisinin Temelleri”, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Dergisi, No:6, s.46
14- İbn Ebi Şeybe, Ebu Bekr Abdullah b. Muhammed, el-Musannafu fi’l-ehâdisi ve’-âsâr,(tahk.: Kemal Yusuf el-Hût) Riyad, 1409. c.IV, s.487.
15- Kenan Ören, Bireysel ve Toplu İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara, 2017, s.4.