Geçen yılın güzünde, 2019’un hemen başında açıklanacağı duyurulan, ama yine aylarca sürüncemede kalan Yargı Reformu Strateji Belgesi yarın nihayet açıklanıyor.
Bizzat Erdoğan tarafından.
Belgenin hazırlanma sürecinde en yetkili isimlerce seslendirilen “itiraf” niteliğindeki özeleştirilerden bazılarını hatırlayalım mı?
Yargıtay Başkanı: “İddianameler eksik soruşturmayla özensiz hazırlanıyor. Kaliteli hukuk sistemi için iyi uygulamacılar lâzım.”
Danıştay Başkanı: “Hukuk devletinin temel özelliklerinden biri, âdil yargılanma hakkının teminat altına alması ve bunu sağlayacak düzenlemelere yer vermesidir.”
Adalet Bakanı: “Temel hak ve özgürlüklere orantısız müdahaleler, uzun süren soruşturmalar, açılmayan davalar, haklı eleştirilere neden olabiliyor. Güven veren adalet, pardon sözünün yargının lûgatinden silinmesi, başta tutuklama tedbiri olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında terazi hassasiyetinin gözetilmesidir.”
Adalet Bakanlığı Müsteşarı: “Hukuk ilkelerine bağlı, vatansever, âdil ve güzel ahlâk sahibi hâkim ve savcılara ihtiyacımız var.”
Bu fazlasıyla gecikmeli tesbit ve ikrarlarda dile getirilen yakıcı sorunlar hâlâ sürüyor.
20 Temmuz OHAL sürecinde zirve yapan hak ihlâlleri hâlâ devam ederken, gün geçmiyor ki, bunlara yenileri ilave edilmesin.
Her fırsatta “Biz getirdik” diye övünerek tekrarlanan “lekelenmeme hakkı”nı ayaklar altına alan operasyonların sonu gelmiyor.
“Evrensel hukuku uygulayan bir ülkeyiz” diyen Bakana soruyoruz: Yargıladığı sanığa “Yemişim AİHM içtihadını” veya “Getirdiğin belgelerin hükmü yok, ben MİT listesine bakarım” diyen ve görevini tutuklama memurluğuna dönüştüren kimi “hâkim”lerle mi?
Böyle bir ortamda Bakan, Yargı Reformu Belgesi için “Adım adım demokrasinin daha da geliştiği, hak ve özgürlüklerin daha da güvenceye alındığı bir yol haritası” diyor.
Umarız, öyle olur. Ama “adım adım” beklemeye tahammülü olmayan ve âcil müdahale ile hemen sonlandırılması gereken çok ağır ihlaller sürüyor. İktidar medyası “görmese” de sosyal medya bu haberlerle çalkalanıyor.
Bunlar için şimdiye dek ısrarla sürdürülen duyarsızlık daha ne kadar devam edecek?