"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

MİT’in Seyyid Kutup açılımı

Kâzım GÜLEÇYÜZ
25 Mayıs 2013, Cumartesi
Türkiye’de İslamcılık düşüncesinin tartışıldığı sempozyumda Hamza Türkmen, çok ilginç bir noktaya temas etmiş.

Seyyid Kutup’un Türkiyeli Müslümanların gündemine—Salih Özcan’ın kurduğu—Hilal Yayınları tarafından basılan “Din Dediğin Budur” kitabıyla girdiğini belirten Türkmen, şöyle demiş:
“O zaman şu bilgiye ulaştık: 61 Anayasasından sonra Türkiye’de sol Marksist hareketler yaygınlaşıyor. Sistemin bunlara cevap vermesi lazım. O zaman MİT’in başındaki Doğu Bey (Fuat Doğu mu?) özellikle çare arıyor. Çare olarak Seyyid Kutup’un ‘İslamda Sosyal Adalet’ diye bir kitabının haberini alıyor. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısına gidiyor. (Türkçü) Cağaloğlu Yayınlarından bastırılıyor. Türkiye gündemine Seyyid Kutup ilk defa böyle bir formatta giriyor.” (Star, 20.5.13)
Bu anekdottan çıkarabileceğimiz sonuçlar:
* Gençliğinde Bediüzzaman’a ziyaretlerde bulunan ve lâhikalarda Seyyid Salih olarak adı geçen Özcan, daha sonra genelde münferit olarak çalışmış, Arap dünyasındaki İslamî hareketlerle irtibatlar kurmuş, sahibi olduğu Hilal Yayınevi ve Hilal dergisi vasıtasıyla Seyyid Kutup ve Mevdudî gibi isimlerin eserlerini Türkçeye tercüme ederek yayınlamış bir isim. Risale-i Nur’un dahilî ve haricî bilumum cereyanlardan bağımsız ve orijinal hizmet metoduyla pek örtüşmeyen bu yaklaşımın, Özcan’la Zübeyir Gündüzalp başta olmak üzere önde gelen Nur talebeleri arasında yol açtığı ihtilâfa dair bilgiler ilgili kaynaklarda mevcut.
* Hilal Yayınlarında doğrudan/dolaylı bir “derin yönlendirme” olup olmadığı konusu, bu açıklamalar muvacehesinde değerlendirilebilir mi?
* Demokratları deviren Kemalistlerin hazırladığı 61 Anayasası solun önünü açmış. Bu durum Kemalist sistem tarafından bir tehdit olarak algılanma aşamasına gelindiğinde de çare, İslamı ideolojik yaklaşımlarla yorumlayıp “önce devlet” vurgusu yapan cereyanların MİT organizasyonu ile topluma lanse edilmesinde aranmış. Hedef, solcu, komünist, Marksist hareketin dizginlenmesi.
* Ama “sosyal adalet”le sınırlanan “Seyyid Kutup açılımı,” aynı yazarın “irtica” bağlamında görülen diğer eserlerinden esirgenmiş, tam tersine o kitapların çevirileri takibat konusu yapılmış.
* Ancak olay, rejimin “İslamcı ideoloji”yi de kendi amacı için kullanmakta beis görmediğinin örneği.
* 12 Eylül sonrasında, derin bağlantıları olan bir şahsa kurdurulan PKK’nın “kontrol”den çık(arıl)ıp “tehdit” haline ge(tiri)lmesi üzerine, ona karşı Hizbullah’ın teşkilatlandırılması hadisesi de aynı mantığı gözler önüne seren bir diğer örnek değil mi?
* Peki, 27 Mayıs’tan sonra bir numaralı düşman olarak Risale-i Nur hareketini görüp “Nurculukla mücadele komiteleri” kurduran, Ankara İlahiyat Fakültesinin bazı profesörlerini, hattâ Diyanet’i bu maksatla yönlendirip organize etmeye ve kullanmaya çalışan malûm zihniyetin, Seyyid Kutup’un kitabını pazarlamasına ne demek lâzım!
* Demek ki, her hal ve şartta Kemalist sistemin asıl korkusu Risale-i Nur. Sırf onun önünü kesebilmek için, bulabildiği her yola tevessül ediyor.
Ama beyhude... Hak yine yerini buluyor.

Okunma Sayısı: 5573
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • sahici

    18.6.2013 00:00:00

    yaılarınızı okuyorum hele bu yazınız bana cok banal geldi daha bir akademik içerikli olmasısını dilerim

  • Alpaslan Öytoprak

    28.5.2013 00:00:00

    Allah razi olsun
    saygilarimla

  • TAHSİN PATIR

    28.5.2013 00:00:00

    1961 den sonra siyasal islam fikrinim türkiyeye devlet eliyle sokulması manidar. 1969 da da siyasl islamcılar MİLlİ NİZAM PARTİSİ adı altında dindar demokratlara karşı mücadeleye başlıyorlar. yeniasya bütün oyunları bozmuş ve bozmaya devam ediyor. ve kıyamete kadar da devam edecektir.ebediyete kadar var ŞANLI YENİASYAM.

  • Faruk Soylu

    25.5.2013 00:00:00

    Kazım Ağabey, Çok makul ve haklı gerekçeleri olan bir değerlendirme ve çıkarımlar yapmışsınız. İdeolojik kaygılarla hareket eden bir derin devlet yapısının neler yapabileceğine ve lokal/dar görüşlü amaç ve gayelerle hareket eden kişi ve grupların nasıl zalimlerin satranç oyunlarına gelebileceğine güzel bir misal.
    Başkalarına çuvaldızı batırırken arasıra iğneyi kendimizden esirgememek gerektiğini ve aynı hassasiyeti camia olarak kendi tutum ve davranışlarımızda da göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. Kendi bahçemizde aydınlık fidanlarını ekip sularken aynı duruma mı düştük diye düşünmeden edemiyorum. selam ve saygılarımla.

  • h.h.k

    25.5.2013 00:00:00

    Teşekkürler..Harika bir makale..Nifak perdesi altında,süfyaniyet en yakınlarımızı bile acib bir şekilde kullandığı anlaşılıyor..Risale-i Nurun gerçek bir çizgisi olan Zübeyri bir çizgiye camaat her zaman muhtaçdır..Bu zamanda bu çizgi azami bir şekilde Yeni asya camiasınca takip edildiği, ortaya çıkan bu hadiselerle daha iyi anlaşılmaktadır.Birileri ısrarlı bir şekilde şahısları ortaya çıkararak ve o şahısları parlatarak,şahsi maneviyi oluşturan meşvereti de ortadan kaldırarak pis emellerini gerçekleştirmeye çalışmışlardır ve halen de çalışmaktalardır..Bu tarihi hadiselerden gereken dersi alarak tarihin tekerrür etmemesi için şuraya daha fazla güç vermemiz gerekmektedir.
       

  • ekrem öz

    25.5.2013 00:00:00

    güneş balçıkla sıvanmaz..

  • M. Emin

    25.5.2013 00:00:00


    Hakikaten Yeni Asya ile iftihar ediyoruz.

    ALLAH, Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır. müjdesine mâsadak eylesin. Âmin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı