Hakperestlik; Aleyhine de olsa haktan ve doğrudan yana olmak, (Nisa, 4/135) kim olursa olsun, isterse muhalif olsun haklı olanı savunmak; Akraba ve dostlar tarafından yapılsa dahi batıla, yanlışa karşı çıkmak, onu yapanı münasip bir dil ve üslûpla uyarmaktır.
Tarafgirlik ise, haklı–haksız oluşuna bakmadan yakın uzak akrabalara, hüsn-ü zan beslenilen kişilere veya mensup olunan gruplara körü körüne destek vermek, doğrularıyla birlikte onların hata ve yanlışlarını müdafaa etmek veya yanlış işlere sessiz kalıp onları zımnen tasdik etmektir.
Tarafgirlik aslında bir maraz, yani manevî bir hastalıktır. Bu işi yapanlar, hakikatin gizlenmesine, taraftar oldukları şahısların çok hata yapmalarına yol açar. “Bir işe sebep olan onu yapmış gibidir” prensibi gereğince, her iki taraf, hataların neticesinde hâsıl olan manevî mesuliyette ortaktırlar.
Nur Talebesi, Üstadından ve Risale-i Nur’dan aldığı ihlâs ve terbiye gereğince hakperest olur. O olaylara Risale-i Nur’un penceresinden bakar, hadiseleri Nur’un ölçüleriyle değerlendirir. Düşüncesine ve kimliğine bakmaksızın doğru yapanları ve doğru yapılanları tasdik eder, onları takdir ve tebrik eder.
Nur Talebesi, asla tarafgir olmaz, körü körüne kimseye biat etmez. O muhakkik / araştırıcıdır. Mihenge vurmadan bir hüküm sahibi olmaz. Nur’un ölçülerine göre babası da yanlış yapsa, “Bu yanlıştır” diye ona karşı çıkar. O yanlışı nazikâne, nezihâne ve kavl-i leyyin ile tashih etmeye çalışır.
Risale-i Nur hakperest olmayı, hakka, adalete, meşverete ve meşrûtiyete (Demokrasiye) taraf olmayı, haksızlığa, zulme, istibdada karşı çıkmayı tavsiye ederken, ne yazık ki Risalelerden beslenen önemli bir kitle, gözleriyle müşahede ettikleri zalimane icraatları ve onları yapan siyasîleri açıkça müdafaa ederek veya onlara oy vererek destekledikleri müşahede edilmektedir.
Risale-i Nur şahıslara değil, şahs-ı manevîye, meşveretlere ve Nurlar’daki meslek ve meşrep ölçülerine bağlanmayı tavsiye ederken, Nur dairesinde bazıları, temayüz etmiş bir kısım şahıslara veya gruplara tahkik etmeksizin biat etmektedirler, biat edilenlerin Nur’un ölçülerine mugayir olan tavırlarına ve yanlışlarına açık veya gizli destek vermektedirler.
Bu durum yanlış yapan kişilerin daha çok tahribat yapmasına, ihlâs, uhuvvet ve tesanüdün bozulmasına, dolayısıyla iman hizmetinin zarar görmesine sebep olmaktadır.
Yanlış hatt-ı harekette giden, zararlı hali olan bir kimseye her zaman “İyi gidiyorsun” demek, onu gaflete düşürmek ve ona zulmetmek olur. (Altın Prensipler, s. 85)
Son söz: Hakkın ve doğrunun hayata hâkim olması, haksızlığın önlenmesi, Allah’ın yardım ve rahmetinin celbi, iman hizmetinin selâmet ve muvaffakiyeti için, Nur Talebeleri olarak hep beraber kim yaparsa yapsın hakka ve doğruya destek vermeli, meslek ve meşrebimize mugayir olan yanlış işlere karşı çıkmalı, bu işleri yapanları usûlüne uygun bir şekilde uyarmalıyız.
Aksi halde bu işten hem biz, hem de hizmetimiz zarar görür.