“Eğer kullarım sana Benim hakkımda sorular sorarsa (bilsinler ki) Ben çok yakınım; duâ edenin yakarışlarına her zaman karşılık veririm.”
(Bakara Sûresi: 186. âyet)
Bu hafta sonu, iki ayda bitirecek şekilde fasılalara ayırıp, okumaya niyet ettiğim ve sayfalarını çevirmeye başladığım Kur’ân Tefsirini Bakara Sûresi 186. âyetini okuyarak kapatıyorum. Kapatıyorum kapatmasına da, 186. âyet açılmak için zorluyor zihnimi.
“Kullarım” diyerek bizi kendine nispet eden Rabbimin hitabıyla heyecanlanıyorum, şaşırıyorum, hayretler içinde kalıyorum.
Bu ne büyük bir şeref, bu ne güzel bir ünsiyet. “Allahım! Seni seviyorum. Rabbimsin benim” diyorum huzur ve sevinç içerisinde.
“Benim hakkımda sorular soracak olurlarsa” diye lütufta bulunuyor, kendisini tanıtmak, tanışmak ve dost olmak için kendine mahsus bir lisanla ve kelâmı olan mübarek Kur’ân ile muhatap alıp bize aracısız hitapta bulunuyor.
“(Bilsinler ki) Ben çok Yakınım”
Yakınım... Düşünüyorum, Allah bize yer ve mekân olarak yakın olmaktan münezzeh olduğuna göre bu ‘yakın’lık nasıl bir yakınlık?
Başımız sıkışsa, biri bize bulaşsa gücüne güvendiğimiz birisine dayanarak “Benimle uğraşma, falanca ‘yakınım’dır” deriz.
Bir iş başvurusu yapsak etrafı geniş bir ‘yakın’ımızı referans veririz. Sevdiklerimizin, dostlarımızın ‘yakını’ olduğumuzdan onların dertleri bizi ilgilendirir, istek ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırız.
Peki Allah bize nasıl Yakın’dır?
“Bize şah damarımızdan daha yakın”, “Her nerede olursak olalım bizimle beraber” olan Rabbimiz bu ‘yakın’lığın ipucunu veriyor...
“Duâ edenin yakarışına her zaman karşılık veririm.”
Duâ ve duâya karşılık vaadi ve ‘yakınlığımızı’ pekiştiren en büyük, en küllî duâ “Bismillahirrahmanirrahim”.
Rabbimizin hediyesi her kapıyı açan, her müşkülü halleden bir kartvizit.
Başımız mı sıkıştı, güçsüz müyüz, ihtiyacımız mı, isteklerimiz mi oluyor, derdimiz mi var, aciz miyiz?
Allah’tan başka, herşeye gücü yeten Yakın’ınımız mı var?
Okutalım kartvizitimizi “Bismillahirrahmanirrahim”
“Kart hamili yakınımdır”