Mevlana Celale’d-Din-i Rumi’nin 746. Vuslat Gecesi olması nedeniyle Gözümüzü bir kere daha Bediüzzaman’la, Risale-i Nurlar’la ve Mesnev-i Şerifile olan alakasına çevirdik.
Mevlana Celaleddin-i Rumî (H. 604–672/ M. 1207–1273) yılları arsında yaşamış ve Hadis-i şerifte belirtildiği gibi her asırda gelecek olan müceddidler içinde 7. Sırada kabul edilen ve Din Müceddidi olan bir zattır. Evvela bu gerçeği tespit edelim.
Bediüzzaman Said Nursî. (H. 1293 – 1380 / M. 1876–1960) yılları arasında yaşamış ve Mevlana Halid’den sonra gelen ve en son Müceddid.
Toplum içinde çıkan bidatlara karşı koyacak, dine yapılan saldırılar karşısında dini savunacak, yeni meselelere bir çözüm bulabilecek ve Müslümanlara yeniden dinlerini öğretip onları yönlendirecek şahsiyetlere de bu ölçüde ihtiyaç hissedilir ki, peygamberlik müessesesi sona erdiğinden ve bundan sonra artık peygamber gelmeyeceğinden bu görev Peygamberimizin ümmetinden çıkan alimlere düşmektedir. Bu alimlere dini literatürde müceddid denilmektedir.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz ki, Allah her yüz yılın başında bu ümmete dini işlerini yenileyecek bir müceddid gönderecektir.”1Asıl mesele insanların hayatında dinle irtibatlarını güçlendirmektir.
Müceddidin ana görevi, sarsılan Tevhid inancını yeniden onarmaktır. Müceddidlerin hemen hepsinin Tevhid öncelikli vazifelerle geldiklerini görüyoruz. Çünkü Tevhid dini için, Tevhid esasının ve inancının sağlamlığı önemli bir hususiyettir. Müceddidler çağlarındaki dinin yıpratılma çabalarının ağırlığına göre bazen kalbi bir yol açarak tasavvuf sahasında; bazen akıl, ilim ve hikmet yoluyla fıkıh veya kelam sahasında tecdid ve içtihad vazifelerini yürütmüşlerdir. Kendilerinden önceki müceddidin fikirlerini tasdik ve teyid etmekle beraber, İslamiyetin farklı bir yönünü keşfetmişler, Kur’an’ı ve hadisleri yeni bir anlayışla yorumlamışlardır.
Bundan dolayı Risale-i nur ile Mesnevi arasında bir benzerlik kurulmuş Ve Bediüzzaman şöyle ifade etmiştir:
“Hazret-i Mevlana benim zamanımda gelseydi, Risale-i Nur’u yazardı. Ben Hazret-i Mevlana zamanında gelseydim, Mesnevi’yi yazardım. O zaman hizmet Mesnevi tarzındaydı. Şimdi Risale-i Nur tarzındadır.”2
Dipnotlar:
1-Ebu Davud, Melahim, 1.
2-Nursi, Said; Mesnevi-i Nuriye, s.7.