"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hazret-i Sultan Mehmed Fatih'in emaneti: Risâle-i Nur’da Ayasofya Camii...

01 Şubat 2018, Perşembe 22:20
Binlerce işçinin çalışmasıyla altı yılda yapılan Hagia Sophia (Ayasofya) Kilisesi imparatorun katılımıyla 27 Aralık 537 günü muhteşem bir törenle açılmıştı.

Mabede girdiği zaman çok heyecanlanan Bizans imparatoru, haykırarak “Böyle bir eseri meydana getirmeye muvaffak olduğumdan dolayı Allah’ım sana şükürler olsun” demişti. Daha sonraki asırlarda Ayasofya’da Katolik ve Ortodoks mezheplerinin birleştirilmesi için toplantılar düzenlenmişti. Bu toplantılarda İstanbul patriğinin söylediği “Ayasofya kürsüsünde Müslüman sarığı görmek, kardinal külahı görmekten evlâdır” şeklindeki sözü meşhurdur.

***

Ayasofya, Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrilmiş ve 1 Şubat 1935’de müze olarak, yerli ve yabancı ziyaretçilere açılmıştır. 1936 tarihli tapu senedine göre, Ayasofya “57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmed Vakfı adına Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseden oluşan Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi” adına tapuludur. ((http://ayasofyamuzesi.gov.tr))

***

İstanbul’un fethinden sonra şehrin en büyük mabedi olan Hagia Sophia, Fatih tarafından Ayasofya adıyla fethin sembolü olarak camiye çevrilmiş ve ilk Cuma namazı da burada kılınmıştı. Bu sebeple daha sonra fethedilen diğer şehirlerdeki kiliseler camiye çevrildiklerinde Ayasofya adıyla anılması adeta bir gelenek haline getirilmişti.

Ayasofya’ya atfedilen İslâmî ve mefkurevî önem birçok tarihî zafer duâları ve dinî toplantıların orada yapılmasına sebep olmuştur. Ayasofya Osmanlı Devri Türk mimarlarına, kendiliklerinden ulaşmış oldukları bir yapı tipinin ayakta duran bir tatbikat örneği teşkil etmiş ve öğretici bir model görevi yapmıştır.

Bediüzzaman mabedi tevhid delili olarak ele alır. (Sözler, s. 510) Bir başka eserinde, “Ayasofya gibi kubbeli bir caminin kubbesindeki taşlarını durdurmak vaziyeti ve muallâkta durdurması bir ustaya verilse, o vaziyeti onlara kolayca verebilir. Eğer o vaziyete girmesi taşlara havale edilse, her bir taş, umum taşlara hem hâkim-i mutlak, hem mahkûm-u mutlak olmak lâzım gelir—tâ ki, birbirine baş başa verip muallâkta durabilsinler. O halde, o ustanın kolayca gördüğü işini görmek için, yüz usta kadar, yüz derece işinden daha ziyade işler görülecek, sonra o vaziyetler alınacak.” der. (Lem’alar, s. 505)

Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u imar ederken Ayasofya’ya çok büyük önem vermiş, pek çok ilim, sosyal yardım ve hayır kurumları arasında bu camiye zengin kaynaklar vakfetmiştir. Vakfiyesinin sonunda şunlara yer verilir:

“Kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tadile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalâvereyle Ayasofya Camii’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar. Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse; Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen lâneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin. Onların, haşir gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hâlâ bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir.” (Fatih Sultan Mehmed Han / 1 Haziran 1453 Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde Bulunan Ayasofya İle İlgili Arapça Vakfiyenin Tercümesi)

Fatih, vakfiyesinde vakıf şartlarına saygı göstermeyen, kanunu değiştiren, şartlarını bozan ve iptaline çalışanlar için de, Allah’ın en şiddetli azabına ve lanetine uğramasını diler.   

Ayasofya 24 Ekim 1934’te camilikten çıkarılıp Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlanmıştır. Bu arada sebepsiz olarak medrese yıktırıldığı gibi içeride bulunan ve camiye ait olan çeşitli eşya ile halılar ve levhalar da kaldırılmıştır. Bunlardan büyük levhalar daha sonra yerlerine tekrar asılmıştır. Beş yüz yıl Türk eseri olarak hizmet eden bu caminin eşyası dağıtılmıştır. 

Ayasofya müze haline getirildikten sonra ilk defa 8 Ağustos 1980 tarihinde hünkâr mahfili ibadete açılmıştır. Bundan kısa bir süre sonra (14 Eylül 1980) yenileme bahanesiyle tekrar kapatılan hünkâr mahfili 10 Şubat 1991 tarihinde yeniden namaz kılmaya tahsis edilmiş ve kısmen de olsa Ayasofya cami olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Günümüzde Ayasofya’yı, beş yüz sene devam eden kudsî vaziyetine çevirmek lâzımdır. Said Nursî, “İslâm dünyasını, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli” yapılmasını ister. (Emirdağ Lâhikası, s. 396) Yine o, “Ayasofya, Hıristiyanlığın, İslâmiyet’e devir ve tesliminin bir abidesidir. Bunun için kilise iken cami olmuştur. Elbette camiye çevrilecektir” der. (N. Şahiner, Son Şahitler, c. 2, s. 110) Ayasofya’nın camiye çevrilmesi için Menderes hükümetlerine tavsiyelerde bulunur.

Yeni bir fetih yıldönümü daha yaklaştı. Acaba bu yıl Ayasofya’nın esaret zincirleri kırılıp ibadete açılacak mı? 

Duâlarımız Ayasofya’yı tekrar camiye çevirenler için olacaktır.

Ahmet Demirdöğmez

Risâle-i Nur’da Ayasofya Camii

Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin Ayasofya ile ilgili hassasiyeti ve Ayasofya’nın tekrar ibâdete açılması noktasındaki ısrarını Risâle-i Nur Talebeleri çok iyi bilirler.

Bu konu Nur Talebelerinin her zaman gündeminde olmuş ve Ayasofya’nın ibâdete açılması konusundaki hassasiyetlerini Üstâdlarından aldıkları hakîkat dersine binâen devamlı gündemde tutmuşlardır. Elbette bu hassasiyetin çok önemli cihetleri vardır.

Çünkü Ayasofya fethin sembolü ve İslâm’ın fütûhatının alemi hükmündedir. Özellikle Ayasofya’nın kapatılarak müzeye çevrilme zamanı da, dikkate alınması gereken ehemmiyetli bir devrin mukaddimesi hükmündedir.

Ayasofya bir devrin kapanıp yeni bir devrin açılması zamanına da işaret ederek, âhirzamanda vuku’ bulacak olan İsevîlik şahs-ı mânevîsi ile Müslümanlık şahs-ı mânevîsinin ittifakına da hizmet edecek konumundadır. Böylece “mânen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâp edecektir. Ve Kur’ân’a iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı mânevîsi tâbi ve İslâmiyet metbû makamında kalacak, din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır.”1

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin “Hem bu kahraman milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur’ân ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Câmii’ni…”2 diyerek Ayasofya’nın mahiyetini ve konumunu ne kadar veciz ve ehemmiyetli ifadelerle anlattığını görüyoruz. Bu mahiyette bulunan Ayasofya Camii’nin puthaneye çevrilmesini Üstad Hazretleri kesinlikle kabul etmiyor ve bu fiile razı olmuyor.

Meselenin siyasî noktalarını işin ehline havale ederek Risale-i Nur Külliyatı’ndan Ayasofya’nın mahiyeti ve konumu ile ilgili Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin düşüncelerini aktarmak niyetindeyiz.

Öncelikle şunu sormak istiyorum: Ayasofya cami midir? Kilise midir? Yoksa müze midir? Ayasofya’nın mâhiyeti noktasında Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri eserlerinde neler söylemiştir? Bunları inşaallah toparlayarak sunmaya çalışalım:

AYASOFYA CÂMİDİR

Tarihçe-i Hayat ve Konferans’ta yer alan açıklamalar ile Üstad’ın Ayasofya Camii’nde namaz kıldığı görülmektedir. ”Ve bir namaz vakti, Ayasofya Câmii’nden çıkılıp…”3 Buraya göre, Üstad Bediüzzaman Hazretleri 1907’de İstanbul’da bulunduğu bir zamanda Ayasofya Camii’nden çıkıldıktan sonra “çayhane”ye oturulduğunda, Şeyh Bahît Efendi ile münâzara yaptığı anlaşılmaktadır. Demek ki Şeyh Bahît Efendi ile münâzara, bir namaz vakti, Ayasofya Câmii’nden çıkıldıktan sonra yaşanmıştır. Böylece Üstad’ın Ayasofya Camii’nde namaz kıldığı, hatta elli bin adama takdir ile nutkunu dinlettirdiği de malûmdur.

Ayasofya’nın Risale-i Nur Külliyatı’nda defaâtle “Ayasofya Câmii” şeklinde ifade edildiğini görüyoruz. Bunların örneklerini kısa kısa gösterecek olursak:

Üstad Bediüzzaman Hazretleri “Ayasofya Câmii, ehl-i fazl u kemâlden mübarek ve muhterem zâtlarla dolu olduğu bir zamanda…”4; “Ayasofya gibi kubbeli bir camiin kubbesindeki taşlarını durdurmak vaziyeti…”5; “Ayasofya’nın bânisi inkâr edildiği takdirde”6; “Ayasofya Câmiinde elli bin adama takdir ile nutkunu dinlettiren bir adam”7; “Ayasofya Câmiinde meb’usana hitaben feryad ettim.”8; “Sonra gider.. Ayasofya gibi gayet muazzam bir câmiye, Cuma gününde dâhil olur.”9 diyerek Ayasofya’nın camii olduğunu açık ve net ifadelerle söylüyor.

Ayrıca Üstad Hazretleri “Ayasofya mevlidinde…”10 ve “Ayasofya’da, Bayezid’de, Fatih’te, Süleymaniye’de umûm ulema ve talebeye hitaben müteaddid nutuklar ile şeriatın ve müsemma-yı Meşrûtiyetin münasebet-i hakikiyesini izah ve teşrih ettim.”11 diyerek de 31 Mart hadisesinde Ayasofya’da nutuk söyleyerek yatıştırıcı bir rol oynadığını belirtiyor. Görüldüğü gibi Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Ayasofya’yı defaatle “Ayasofya Camii” olarak ifade ediyor ve Ayasofya’nın tekrar ibâdete açılmasını özellikle Ahrar Demokratlardan talep ediyor ve Adnan Menderes’e bu talebini mektupla iletiyor. İşte o mektuplardan bir tanesi şudur:

“Adnan Menderes’e gönderilmek niyetiyle evvelce yazılan içtimâî hayatımıza ait bir hakikatın haşiyesini tekrar takdim ediyoruz:

“Eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve sû’-i istimalleri neticesinde, belki de tahrikleriyle zuhur eden Ticanî mes’elesini dindar Demokratlara yüklememek ve âlem-i İslâm’ın nazarında Demokratları düşürmemenin çare-i yegânesi kendimce böyle düşünüyorum: Ezan-ı Muhammedî’nin (asm) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi; Ayasofya’yı, beşyüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmek ve halen İslâm’da çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâm’ın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, yirmisekiz sene mahkemelerin muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraetine karar verdikleri Risale-i Nur’un resmen serbestîsini dindar Demokratlar ilân etmeli ve bu yaraya bir nevi merhem vurmalıdırlar. O vakit âlem-i İslâm’ın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zalimane kabahatları onlara yüklenmez fikrindeyim. Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zâtların hatırları için, otuzbeş seneden beri terkettiğim siyasete bir-iki saat baktım ve bunu yazdım. Said Nursî”12

Ayrıca 1950’den sonraki Demokrat iktidarlar döneminde Üstad’ın Ankara’ya gelişlerinin altında yatan mühim sebeplerden birinin de yine Ayasofya’nın ibâdete açılması olduğunu aşağıdaki mektuptan anlıyoruz. Üstad bu mektupta şu ifadelere yer veriyor:

“Ankara’ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi, İslâmiyet’e ciddî taraftar Dahiliye Vekili Namık Gedik’i görmek ve İslâmiyet’in kahramanı olan Adnan Bey’e ve Tevfik İleri gibi mühim zâtlara bir hakikatı söylemektir ki:

“Hem Demokrat’a Ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risâle-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve âlem-i İslâm’ı, hattâ bir kısım Hıristiyan Devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı müzahrefattan temizleyip ibâdet mahalli yapmaktır. Ben ise; bu mes’ele için, otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zâtların hatırı için başka yere gitmedim.”13 Bu mektuptan da, Üstâd Hazretleri’nin Ayasofya’ya ne kadar ehemmiyet verdiği anlaşılıyor.

Öyleyse, ey ehl-i hall ü akd! Geliniz, İstanbul’un fetih sembolü, Fatih’in emâneti ve Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin en ehemmiyetli hedeflerinden biri olan Ayasofya’yı ibâdete açınız ve bu şerefle yâd olunuz. Ayasofya’nın hicab perdesini yüzünden kaldırınız ve bu kahraman milletin ebedî bir medar-ı şerefi, Kur’ân ve cihad hizmetinde dünyada pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılınçlarının pek büyük ve antika bir yadigârı olan Ayasofya Camii’ni hak ettiği hürriyetine kavuşturunuz. Böylece Ayasofya’yı müzahrefattan temizleyip ibâdet mahalli yaparak Bediüzzaman Hazretleri’nin de müjdesinin tahakkukuna vesile olunuz.

Abdülbaki Çimiç

Dipnotlar:

1- Mektubat, s. 57.
2- Şuâlar, s. 385.
3- Sözler (Konferans), s. 753.
4- Mektubat, s. 413.
5- Lem’alar, s. 323.
6- Mesnevî-i Nuriye, s. 72.
7- Şuâlar, s. 450; Tarihçe-i Hayat, s. 580.
8- Tarihçe-i Hayat, s. 65; Divan-ı Harb-i Örfi, s. 16.
9- Asa-yı Musa, s. 167; Lem’alar, s. 185.
10- Tarihçe-i Hayat, s. 66.
11- Tarihçe-i Hayat, s. 63.
12- Emirdağ Lâhikası-2, s. 176.
13- Emirdağ Lâhikası-2, s. 236.

***

Okumak için tıklayınız:

Ayasofya unutturulamaz...

Orada Kudüs, burada Ayasofya...

Ayasofya ne zaman gündem olur?

'İbadete açılacak mı?' sorusu üzerine Kurtulmuş'tan Ayasofya açıklaması

Kutlu Fetih; mahzûn Ayasofya

''Bu vakfiyesindeki cümlelerin her bir kelimesi ilgi çekicidir:

“İşte bu benim Ayasofya vakfiyem dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse, onu iptal veya tecile koşarsa, fasit veya fasık teville veya herhangi bir dalâvereyle Ayasofya Camii’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederse aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek mütevelli hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterine kaydeder veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar! Bu sebeple bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen lâneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hâlâ bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır Allah İşitendir, Bilendir.”3

Günümüzde Ayasofya’nın konumu ilginçtir. Ayasofya camilikten çıkarılmış ve şu anda müze olarak hizmet vermektedir. Ayasofya, İstanbul’un fethinin sembolü olmaktan çıkarılmış, fetih sembolik bir hale getirilmiştir. Dolayısıyla Ayasofya şu anda fethin sembolü konumunda değildir.

Hadise tekrar baktığımız zaman, sanki İstanbul’un ikinci bir fethine ima vardır. Birinci fetihte İstanbul’u fetheden kumandana dikkat çekilirken, ima edilen kısımda ise ikinci fethin askerlerce yapılacağı anlaşılabilir. Çünkü o komutanın askerlerinden başka mutlak olarak “o ordu ne güzel ordu / o asker ne güzel askerdir” denmektedir.''

Devamını okumak için tıklayınız:

İstanbul’un ikinci fethi

***

Kır zincirlerini Ayasofya

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/faruk-cakir/kir-zincirlerini-ayasofya_216376

Ayasofya vaziyet-i kudsiyesine çevrilmeli

Ezan-ı Muhammedî’nin (asm) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi; Ayasofya’yı, beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmek… Âlem-i İslâmı, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır.

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/risale-i-nur-dan/ayasofya-vaziyet-i-kudsiyesine-cevrilmeli_216372

***

Hazret-i Sultan Mehmed Fatih'in 535. vefat yıldönümü ve emaneti Ayasofya Camii...

Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa'nın -Aleyhissalatu Vesselam- duasına nail olan Hazret-i Sultan Mehmed Fatih'i 535. yıldönümünde rahmetle yad ediyoruz.

3 Mayıs 1481 Fatih Sultan Mehmet Han'ın vefat yılı...

Risale-i Nur'da Hazret-i Sultan Mehmed Fatih...

Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi'nin müellifi olduğu, Kur'an-ı Hakim'in hakikatli ve nurlu bir tefsiri olan Risale-i Nur'dan Mektubat isimli eserden 19. Mektup olan Mu'cizat-ı Ahmediye -Aleyhisslatu Vesselam- risalesinden Peygamber Efendimizin 'gaybi' mucizelerinin yer aldığı harika bölümden güzel bir örnek...

''... Hem, nakl-i sahih-i kat'î ile,

سَتُفْتَحُ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَنِعْمَ اْلاَمِيرُ اَمِيرُهَا وَنِعْمَ الْجَيْشُ جَيْشُهَا  (( "İstanbul fethedilecektir. Onu fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan ve onun ordusu ne güzel ordudur." el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:422; Buharî, Târihü's-Sağîr, no. 139; Müsned, 4:335; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 6:218.)) deyip, İstanbul'un İslâm eliyle fetholacağını ve Hazret-i Sultan Mehmed Fatih'in yüksek bir mertebe sahibi olduğunu haber vermiş. Haber verdiği gibi zuhur etmiş.

Devamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/mektubat/#180

Mu'cizat-ı Ahmediye -Aleyhisslatu Vesselam- Risalesi

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in -Aleyhissalatu Vesselam- peygamberliğinin delilleri olan üç yüzden fazla mu'cizeyi zevkli ve akıcı bir üslup ile izah ve ispat eden 19. Mektup olan Mu'cizat-ı Ahmediye -Aleyhisslatu Vesselam- risalesininin tamamını okumak için tıklayınız:

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/mektubat/#152

Haber Merkezi

Okunma Sayısı: 18997
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sebahattin

    8.2.2018 01:35:26

    Açılsın Ayasofya! Açılsın da gelsin ferec. Amin.

  • kadir

    29.5.2016 19:44:09

    MUTLAKA BIR GUN ACILACAK ALLAHIN IZNIYLE.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı