Eskiyi hep eskimeyen kabul ederim. Benimki antika eser mantığı ile değil, geçmişe olan bir özlemdir.
Adına “Nostalji” ve ya başka bir şey mi dersiniz o da sizin taktiriniz. Ben; geçmişin kültürünü, değer yargılarını, geleneğini ve de yaşam biçimini hep sevmişim. Komşuluk ilişkileri, saygı ve sevginin önemi geçmişte bir başka idi. Arkadaşlık, kadirşinaslık, fedakarlık, güven birinci öncelikti.
Ya günümüzde! Karı-koca, gelin, görümce, kaynana, elti, gelin, kayın, dönür... Yine dayı, amca, hala, yeğen, torun, anne-baba, evlat... ilişkileri eskiye kıyasla çok zayıf. Aile bağlarının bu kadar zayıf olmasına çok üzülüyorum. “Kahvenin kırk yıl” değil bir saat hatırı kalmamış.
Yaşım altmışı geçeli bir kaç yıl olmuş. Çok güzel günler gördük. O günleri özler oldum. Hele kız isteme. Günümüzde adına “görücü usulü” derler. Önce anne beğenirdi ve oğluna tavsiye ederdi. O da uygun görse kız tarafına usulüne uygun biçimde teklif edilirdi. Kız tarafı “Naz” eder ve kızın babası “sultan” kabul edilirdi. Uygun görülürse eve “buyur” edilir ve kız istemenin ilk adımı atılırdı. İşler öyle kolay olmazdı.
Önce abisinin hediyesi ve diğer konular karara bağlanır yani herşey şeffaf idi. Evlilik sürecini gençler değil ebeveynler hal ederdi. Damat tarafı yükünü ve masrafını bilir zorlandığı kısımları dostları devreye sokar çözmeye çalışırdı. Gelin ve damada bu süreçte düğünün telaşı değil mutluluğun heyecanı kalırdı. Hele gelinin damadın babasının evine gelmesi kaynana ve kayınbaba elini öpmesi “hoş geldin” hediyesi, bir süreliğine burada kalması, elti, kayın, görümce fasli ve geçen günler.
Belli günden sonra tatlı alıp kız tarafına el öpmeye gitmeler. Damada “hoş geldin” hediyesi. Gelinin bir süre baba evinde kalması belki de damat için en zor günlerdi. Aslında bu günler ömür boyu beraber bir hayat sürecek iki kişi için eğitim idi.
Selam ve dua ile.