"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslam dünyasının derdi

Faruk ÇAKIR
27 Haziran 2024, Perşembe
Dünyanın pek çok yerinde yaşayan insanlar ve bilhassa Müslümanlar değişik şekillerde işkenceye tabi tutuluyorlar.

İnsanlık dışı işkencelerin en canlı misali maalesef Filistin, Myanmar ve Doğu Türkistan’da yaşanıyor. İnsanlık dışı muamelelere maruz kalanların ekseriyetle Müslüman milletler olması acaba tesadüf müdür ve bunun sorumlusu da sadece ‘düşman’lar mıdır? Dost görünen ‘zalim’lerin bunda payı yok mu?

Ansiklopedik bilgilere göre “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme” Birleşmiş Milletler’de 1984’te kabul edilmiş ve 26 Haziran 1987’de yürürlüğe girmiş. 10 yıl sonra ise (26 Haziran 1997) BM Genel Kurulu işkencenin tamamen ortadan kaldırılması ve işkence mağdurlarına destek amacıyla 26 Haziran’ı “İşkence Mağdurlarıyla Uluslararası Dayanışma Günü” ilan etmiş. 

Ne güzel ve ‘doğru’ bir adım değil mi? Hangi insan “işkence devam etsin” der? Ya da kendisine göre ‘muhalif’lerine işkence uygulayana ‘insan’ denilir mi?

Söz konusu sözleşmenin yanı sıra BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 5’inci maddesinin “Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.” ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesinin “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.” hükümleri kabul edilip uygulamaya konulduğu halde ‘insanlık dışı muamele’nin kökünün kazınamamış olduğu da bir gerçek değil mi?

“Asya münafıkları ve Avrupa’nın dessas zalimleri”nin İslam dünyasına rahat yüzü göstermediklerini biliyoruz. Ancak kabahatin tamamını ‘başkaları’na atmak da yanıltıcı olabilir. Bakınız, haklı olarak yanlışlarına kızdığımız ‘yabancı’lar işkenceye karşı sözleşmeler ortaya koymuş ve bunu dünya devletlerine tasdik ettirmişler. İslam dünyasının idarecilerin düşen görev, dünya ülkelerinin kabul ettiği bu haklı ve doğru sözleşmenin hayata geçmesi için gayret göstermek değil mi? Tabii ki aynı zamanda kendileri bu sözleşmelerin gereğini yerine getirim ülkelerinde “hak, hukuk ve adalet”ı tam anlamıyla hayata geçirmeleri icap eder. 

“Veda Hutbesi”nin bütün dünyaya örnek olan bir “insan hakları beyannamesi” olduğunu değil dünya ülkelerine “İslam dünyası”na anlatabildik mi? “Veda Hutbesi”ndeki prensipler ortadayken İslam dünyasının idarecileri nasıl olur da zulümde birbiriyle yarışır?

İslam dünyasının derdi, ‘adil idareciler’e sahip olmaması ve buna ilave olarak da “hak, hukuk ve adalet” talep eden kitlelere sahip olamayışıdır. Üzücü bir durum, ama gerçek bu değil mi?

Okunma Sayısı: 754
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı