Yabancı devlet adamlarının Türkiye’yi ziyaretleri esnasında yaptıkları konuşmalar ekseriyetle ‘siyaseten söylenmiş sözler’ olarak kayıtlara geçer.
Bununla birlikte ülkemiz için ifade edilen “Batı’yla Doğu arasında bir köprü olma hali” genel kabul gören bir tarif olarak yorumlanır.
Türkiye’yi ziyaret eden Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb da bu yönde değerlendirmede bulunmuş.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb, dışarıdan bir bakışla Türkiye-Finlandıya ilişkilerini yorumlarken dikkate alınmasında fayda görülen tespitler yapmış. Türkiye ve Finlandiya ilişkilerinin her zamankinden daha yakın olduğunu aktaran Stubb, “Bu yıl aslında dostluğumuzun 100. yılını kutluyoruz. Finlandiya’da yaşayan Türk ve Tatarlardan da çok memnunuz, çok mutluyuz” demiş. (AA, 1 Ekim 2024)
Görüşmede Orta Doğu’da devam etmekte olan çatışmalar konusunun da ele alındığını belirten Stubb, şöyle devam etmiş: “İsrail’in kendisini savunma ve koruma hakkı olduğunu kabul ederken, kendi güvenliğini sağlama hakkı olduğunu kabul ederken, aynı zamanda İsrail’in uluslararası hukuka uyması gerektiğini de düşünüyoruz. Çünkü yaşanan insanlık trajedisi Gazze’de çok fazla. Şimdi de Lübnan’da aynı şeyi görmeye başladık. Dolayısıyla biz de Finlandiya olarak acil bir ateşkes çağrısında bulunduk Lübnan’da. Biz de iki devletli bir çözümden yanayız. Bunu sağlayacak siyasi süreci destekliyoruz. (...) Türkiye gerçekten Batı’yla Doğu arasında bir köprü ve çok kutuplu bir dünyada Türkiye’nin rolü, her zamankinden çok daha önemli diye düşünüyorum.”
“NATO’nun tarihinde, NATO’ya en hızlı üye olan ülke olduk” ifadelerini de kullanan Stubb, Türkiye ile Finlandiya tarafından başlatılan “Barış İçin Arabuluculuk Girişimi” ve “Arabuluculuk Dostları Grubu” konusunda da şu yorumu yapmış: “Çünkü düşmanlar arasında arabuluculuk yaparsınız, dostlar arasında değil. O yüzden bu arabuluculuktan önce bir ateşkes olması lazım; sonra insanî yardımın götürüleceği koridorun açılması gerekiyor. Sonra uluslararası barış güçlerinin gitmesi. Sonra da gerçek anlamda bir siyasi sürecin başlatılması gerekiyor ki sonuçta barış ve nihayetinde de iki devletli çözüm sağlansın.”
Finlandıya’nın “İsrail’in uluslararası hukuka uyması gerektiğini” beyan etmesi elbette önemlidir, ama bundan daha önemli olan bu beyanın hayata geçmesine katkı sağlamak olsa gerek. Aynı zamanda “Biz de iki devletli bir çözümden yanayız. Bunu sağlayacak siyasi süreci destekliyoruz” sözü de mutlaka icraatlarla desteklenmeli. Aksi halde bu beyanlar “güzel konuşmalar” olarak kayıtlara geçmekten öteye gidemez.
“Türkiye gerçekten Batı’yla Doğu arasında bir köprü ve çok kutuplu bir dünyada Türkiye’nin rolü, her zamankinden çok daha önemli” ise Türkiye’yi idare edenlere büyük vazifeler düşüyor. Keşke idarecilerimiz bu gücün farkına varsa ve doğru politikalarla bunu destekleyebilsek...