"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

AB için Türkiye, Türkiye için AB

Faruk ÇAKIR
24 Ekim 2012, Çarşamba
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olmasının ne getirip ne götüreceği yıllardan beri tartışılan bir konudur. Bu meseleyi, bir taraftan “Ne etsek, ne yapsak Müslüman olduğumuz için bizi üye yapmazlar” diyenler, öte yandan da “Biz üyelik şartlarını yerine getirelim de, üye yapmazsalar yapmasınlar” diyenler tartışıyor.

Elbette bu tartışmaları sürdürürken, Avrupa’nın yekpare, tek vücut, tek düşünce ile temsil edilmediğini bilmek lâzım. Bir yanda Türkiye’nin AB üyesi olmasına karşı çıkanlar olduğu gibi, “Türkiye AB’ye üye olsun, bu Avrupa için zenginliktir”  diyenler de var. Dolayısıyla tartışmayı, “İki Avrupa var” tesbiti ışığında yürütmek lâzım geliyor.
Tabiî ki Avrupa Birliği üyeliği maceramız çok eskiye dayanıyor. 12 Eylül 1980 darbesi olmasaydı belki de AB üyesi ülkelerin sahip olduğu ekonomik ve sosyal imkânlara ulaşmış olurduk. Her iyi adım gibi bu adıma da darbeler mani oldu.
AB üyeliği yolundaki çalışmalar son yıllarda ihmal edilmiş olsa da 1990’larda bu noktada ciddî adımlar atılmıştı. O zaman “AB’ye üye olursak, dinimiz elden gider” diyenler de vardı. Bu tartışmaları, “AB’ye ezanımızla, minarelerimizle gireceğiz” diyenler kazanmıştı. Hakikat de böyle oldu. Türkiye, AB’ye üye olamamış olsa da, AB ülkelerinde yaşayan Müslüman gurbetçiler sayesinde hem ezanımız, hem de minareler AB’ye çoktan girmiş durumda.
“Bizi AB’ye üye yapmazlar, bu hedeften vazgeçelim” koalisyonu bu günlerde de yeniden revaçta. Oysa bu hedef, sadece Türkiye’ye değil, Avrupa’da yaşayan Müslümanlara da fayda verecek. Sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Göle, konu ile ilgili bir soruyu cevaplandırırken şöyle demiş:
“(...) Müslümanlığı kimlikten çıkarmamız gerekiyor. Bu açıdan Türkiye’nin son 20 yılı iyi bir örnek. Müslümanların kamusal alanın parçaları olması kimlik üzerinden değil gündelik hayat üzerinden oldu. Karşılıklı etkileşim üzerinden, melezlenme üzerinden oldu. Avrupa kimlik politikası yaptığı için İslâm’la, Müslümanlarla kötü bir sınav veriyor. Halbuki Türkiye’de demokrat sekülerler Müslümanlarla dans etmeyi kabul etti. Aradaki duvarları yıktı, birlikte konuşmayı, düşünmeyi, hareket etmeyi, yaşamayı kabul ettik. Avrupa bu dansı erteliyor. Bu noktada Türkiye’nin AB üyeliğinin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. (Soru: Neden?) Çünkü Türkiye’nin AB ile ilişkileri derinleştirmesi Avrupa’daki Müslümanların da toplumlarından izole edilmesinin önüne geçiyor. AB Türkiye ile ilişki kurduğunda aynı zamanda kendi içindeki Müslümanlarla da kurmuş oluyor. (...) Bu günlerde ilişkiler biraz yoğunluğunu kaybetse de hem AB için Türkiye, hem de Türkiye için AB önemli.” (Konuşan: Murat Aksoy, Yeni Şafak, 21 Ekim 2012)
Sanıldığı gibi Türkiye’nin AB’ye üye olması ya da olmaması sadece Türkiye’de yaşayanları ilgilendirmi-yor. Bütün bir Avrupa’yı ve belki de dünyanın başka ülkelerinde yaşayan Müslümanları da ilgilendiriyor. Bilhassa Hıristiyan ülkelerde yaşayan Müslümanlar, Türkiye’nin AB’ye üye olmasından dolayı fayda görecekler. O halde ‘pire’lere kızıp ‘yorgan’ yakmaya kalkmamalı.
“İslâm korkusu”nu yaymak için hazırlanan ‘fitne’ filmleri ve onlara karşı sergilenen tepkileri de yorumlayan Prof. Dr. Nilüfer Göle, “Arap dünyasında görülen bu tepkilerin biçimi ve şiddeti İslâma zarar veriyor. (...) Aşırı tepkiselliğin İslâma ve Müslümanlara zarar verdiği düşüncesi yaygınlaşıyor. Bunun ötesinde İslâmî geleneğe dayanarak şiddetten, aşırı tepkisellikten arınan bir duruş sergileniyor. (Soru: Öneriniz?) Bazen susmayı bilmek, sineye çekebilmek ve önemsizleştirebilmek. Çünkü zaten bu tip girişimlerin hedefi sizi kendi alanına çekmek, kurduğu ajendaya bağlı kılmak. Bu tuzağa düşmemek esas başarı” demiş.
Demek ki AB’ye üye olmak, sadece “AB’ye üye” olmaktan ibaret değil. Ve elbette “İslâm korkusu”nu yaymak için kurulan tuzaklara da düşmemek şart.

Okunma Sayısı: 1103
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı