Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç “Devlet ve Demokrasi” ana temalı seminerler kapsamında “Herkesin Bildiği Mesele: Eğitim” konulu bir seminer verdi.
Haber - Mehtap Yıldırım Yükselten
Risale-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesinin haftalık seminerlerinin misafiri Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç idi. Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç “Devlet ve Demokrasi” ana temalı seminerler kapsamında “Herkesin Bildiği Mesele: Eğitim” konulu bir seminer verdi.
“Eğitim meselesini herkes bilir zannedilir, ama bu meselenin nasıl çözüleceğini herkes ya da en azından bilmesi gerekenler bilse idi eğitim meselemiz çoktan çözülmüş olurdu ve mesele olmaktan da çıkmış olurdu” diyerek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsan yaratılış maksadına uygun olarak bu dünyaya ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gönderilmiştir. Yani insana emanet olarak verilen potansiyel ancak işlettirilerek ahirete (Cennete) uygun bir hâle gelebilir özelliktedir. Aslında bu kemâle yol alış eğilimi bütün âlem için geçerlidir. İnsanın bu potansiyeli, içinde olumlu-olumsuz yöne kullanılabilecek özellikleri bulunmaktadır.”

EĞİTİM MESELEMİZ NASIL ÇÖZÜLÜR?
Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç, şeriat kurallarının bu gelişimin yönünü ve çerçevesini belirleyen İlâhî bir klavuz olduğunu, Yaratıcının Kelâm sıfatından gelen Kur’ân-ı Kerîm ve kudret sıfatından gelen kitab-ı kebîr ile birlikte gelişimin yönünün hayra doğru yol alabileceğini ifade etti.
Kılıç “Fert kemâle yürüyüşte, her iki kaynağa da muhtaçtır. Ancak öncelikle potansiyel olarak verilmiş olan ve birbirini tamamlayan özelliklerin birlikte işlenmesi ve gelişmesiyle istikâmete kavuşacaktır. Akıl-kalp, ruh-beden gibi alanların birlikte çalışması bütünlüğü oluşturacaktır. Bu bağlamda, bireyin davranışlarını yönetecek istikâmetli iradenin ortaya çıkması için, bireysel bütünlüğün oluşması gerekir.” dedi.
“Akıl, kalp ve beden birlikte bütünlük içinde ele alınmalı” diyen Prof. Dr. Kılıç, insanın akıl, kalp ve beden olarak eğitilmesi gerektiğine dikkat çekti. İnsana potansiyel olarak verilmiş olan ve birbirini tamamlayan özelliklerin birlikte işlemesi ve gelişmesiyle doğru istikâmete ulaşmanın mümkün olacağını belirtti. “Kuvve-i akliye, kuvve-i gadabiye ve kuvve-i şeheviye vasat mertebesinde ele alınmalıdır.” dedi.

ASYA VE AVRUPA BİRLİKTE ÇALIŞIRSA İNSANLIK KEMÂLE ERER
Konuşmasını “Asya’yı ayağa kaldıran dindir. Avrupa’yı ayağa kaldıran da bilimdir. Hayatı tanzim etme işinde Asya’nın ilahî kitapları, Avrupa’nın da kâinat kitabını öne çıkardığı görülmektedir. Fakat bu her iki bilgi kaynağının birbirinden bağımsız kullanımı istikâmeti elde etmesine yetmemektedir.” şeklinde sürdüren Prof. Dr. Kılıç, Asya ve Avrupa’nın ancak birlikte çalıştıkları durumda insanlığın kemâle ereceğini ve saadet-i dareyne vâsıl olacağını ifade etti.
EĞİTİM DE DEMOKRATİK OLMALI
Prof. Dr. Kılıç, “Bugün eğitimde bireylerden beklenen davranışların kazandırılması için ülkeler eğitim sistemlerinde bir dizi çalışmaya yer veriyorlar. Bunların merkezinde öğretim programları yer alır. Bireye neyi, nasıl, ne ile kazandıralım ki arzu edilen sonuçlara ulaşalım. Bu bağlamda bilgi, beceri ve değer eğitiminin birlikte düşünülmesi lâzımdır. Bunun için öncelikle eğitimin demokratik bir özellik taşıması gerekir.” dedi.
Tüm dünyada ancak demokrasi prensiplerine uygun eğitim ile insanın gerçek başarı ve mutluluğuna hizmet edilebileceğini belirten Prof. Dr. Kılıç, “Demokratik bakış ve anlayış, ferdin istikâmeti muhafaza etmesine destek verir.” şeklinde konuştu.

TOPLUM TEK TİPLEŞTİRİLİRSE KEMÂLÂT ORTAYA ÇIKMAZ
“Eğer birey sadece kendi kurduğu sinirsel bağlarla yetinmeye ya da başka birinin kurduğu bağları olduğu gibi almaya başlarsa, potansiyelini kullanmamış olur. Dolayısıyla insanın potansiyeli başka bir insana teslim edilecek basit bir meta değildir.” diyen Prof. Dr. Kılıç, insanın merkezde olduğu, yaşadığı toplumda kula kul olmadığı, kişilerin örnek gösterilip onlar gibi olmaları ya da onların yolundan gitmeleri şeklinde bir anlayışın hâkim olmadığı bir eğitim modelinin esas olması gerektiğini aksi takdirde bireylere verilen potansiyellerin heba olup gideceğini ifade etti. “Toplum ve insanlık tektipleştirme çabasına mahkûm edilirse, insandan beklenilen kemâlât ortaya çıkmaz.” diyerek konuşmasını bitirdi.