Papatyalar solmasın
-Abdil Yıldırım-
Papatya; en temiz sevgilerin en masum ifadesi, hasretin en samimî temsilcisi, sevincin en coşkun elçisi olan, çocuk tadında bir çiçektir. Onun içinde, en çok çocukların eline yakışır. Elinde bir demet papatya ile annesine veya babasına koşan bir çocuk, ona bir güneş armağan etmiş gibi sevinç duyar. Zaten papatya da ortasındaki sarı rengi ile güneşi andırmaktadır.
İşte üç yaşındaki bir çocuk, aylarca hasret kaldığı babasına, küçük yüreğindeki büyük sevgisini sunabilmek için üç dal papatya ile ona doğru koşarken, sözde büyükler tarafından önü kesilir. Üç dal papatya, “yasak ve tehlikeli” görülerek çocuğun elinden alınır. Çocuğun dünyası, kararır. Zira o çocuk, zindandaki babasına bir demek güneş götürmek istemiştir. Ama üç yaşındaki bir çocuğa bu kadarcık bir sevinci yaşamak bile çok görülür...
Evet, karanlık ve meşum bir dönemden geçiyoruz. At izinin it izine karıştığı, zalimlerle mazlumların, suçlularla masumların ayırt edilemediği bir devir yaşıyoruz. Dinimizin,”bir gemide dokuz cani, bir masum bulunsa, o gemi hiç bir kanun-u adaletle batırılamaz” ilkesine muhalif olarak, “dokuz masum, bir caninin” bulunduğu nice gemiler gark ediliyor.
İşte “Üç Dal Papatya” adlı bu kitap, gemideki masumların feryatlarından damlayan bir kaç damla hüznü ifade etmektedir. Bizim de editör olarak katkıda bulunduğumuz bu eser, şimdiye kadar yaptığımız en zor vazifelerden birisi olmuştur. Keşke hiç böyle bir eser yazılmasaydı ve biz de böyle bir vazife almak zorunda kalmasaydık diyorum.
İçindeki hikâyeler, insanın kimyasını bozacak derecede dramlar taşıyor. O hikâyeleri okudukça, “iyi ki ahiret var, iyi ki bir mahkeme-i kübra açılacak” diye şükredeceksiniz. Bu dünyada tecelli etmeyen adaletin, öbür tarafta zerre miktar hak kaybına uğramadan tecelli edeceğini bilmekle teselli bulacaksınız.
Bu eseri hazırlarken, gelen mağdur mektuplarını içi burkularak, belki gözyaşlarını içine akıtarak okuyan Nur Ener Kılınç kardeşimiz, kendisinin de bir gün bu masumlar zümresine katılacağını bilmiyordu. Ama kaderin cilvesi, hayatın imtihanı, onu da medrese-i Yusufiye’ye talebe yaptı. Diğer masumlarla birlikte, Nur Ener Kılınç’ın da bu imtihanı en en başarılı bir şekilde vererek en kısa zamanda tekrar aramıza döneceğini ümit ediyor, bundan sonra kimse mağdur olmasın, papatyalar solmasın diyorum.