AB’nin Türkiye’ye beş yıl aradan sonra Gymnich toplantısına davet etmesi önemli bir gelişme.
Dışişleri bakanları düzeyinde yapılan gayrı resmî, Gymnich toplantısı, Avrupa Birliği üye ülkelerinin dışişleri bakanlarının 1974’ten beri Avrupa Birliği Konseyi’nin dönüşümlü Başkanlığı altında, her altı ayda bir düzenlenen bir toplantı olarak bilinir.
Toplantının en önemli yönü toplantıya sadece bakanların katılıyor olmasıdır. Amaç AB’nin geleceğini konuşabilmek, beyin fırtınası yapabilmektir. Yardımcılar içeri alınmaz, taki bakanların samimi bir ortamda görüşmeleri sağlanabilsin.
AB’den beş yıl sonra gelen bu davet AB’nin diyalog arayışı olarak mı ele alınacak, ya da AB’yi etkileyebileceği düşünülen, Orta doğuda oluşan bir savaşın tetikleyeceği göçmen sorunlarına bir ışık arayışı mı olacak, ya da Güney Kıbrıs’ın gaz arama faaliyetlerine yeşil ışık yakılması mı? istenecek belli değil. Beş yıl aradan sonra AB ülkelerinin dış politika stratejilerinin tartışıldığı gayri resmî toplantıya davet edilmesinin altındaki sır ne? Brüksel bu daveti “AB’nin diyalog arayışı” olarak değerlendiriyor. Bakan Fidan toplantıya katılacak.
Gymnich Dışişleri Bakanları toplantıları; AB’nin diğer zirvelerinden farklı olarak dış politika ve güvenlik stratejilerinin koordinasyonunu sağlamak, üye ülkeler arasında ortak görüş ve strateji geliştirilmesine yardımcı olmak için gayri resmî bir ortam sağlanmasını amaçlıyor. AB’nin dış politika ve güvenlik stratejilerine odaklanılıyor, dış politika konusunda ortak bir strateji oluşturulması amaçlanıyor. Türkiye’yi yakından ilgilendiren AB’nin yeni stratejisinin ne olduğu, bu toplantı sonrasında ortaya çıkacaktır.
Bölgesel ve küresel gelişmeler karşısında Türkiye ve AB arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi, bölgenin barışı AB’nin güvenliğini sağlayacak zemini ortaya koyacaktır. Bu olumlu yaklaşımın, Gymnich Toplantıları ile sınırlı kalmaması gerektiği noktasında Türkiye tarafından yapılan açıklamalarda, ilişkilerde mesafe alınması, AB ile her alanda işbirliği, diyaloğun sürekli ve sistemli bir zemine oturtulması, sürdürülebilir ve öngörülebilir şekilde güçlendirilmesi esasına dayanmasının altı çizilebilir. Türkiye, özellikle gümrük birliği, vize serbestisi, orta doğuda gelişebilecek bir çatışma sonrası oluşabilecek göç tehlikesi, Güney Kıbrıs açıklarına demirleyen İngiliz, Amerikan savaş gemilerinin oradaki varlığını elbette sorgulamalı, AB’nin bu konularda yeni dayatmalar getirmesine müsaade edilmemeli.
Türkiye, AB’ye katılım sürecinin canlandırılması, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi, vize serbestisi sürecinin başlatılması, yapısal diyalog mekanizmalarının canlandırılması, özellikle siyasî, ekonomik, ulaştırma ve enerji gibi yakın işbirliği gerektiren alanlarda işlevsel projelerin kazan kazan şekle getirilmesi gibi konularda somut adımlar atılmasını bekliyoruz.
Türkiye’nin tek merkezli olmayan bölgesel ve küresel açılımlarını Avrupa kendisine bir tehdit olarak görmemeli. Bugüne kadar AB’nin tüm çifte standartlı politikalarına rağmen Türkiye, kendi çıkarları bir yana, komşuları ve AB çıkarları açısın dan rasyonel bir zeminde hareket etmeye devam ediyor. Beş yıl aradan sonra Türkiye’nin gayr-i resmî de olsa, bir AB toplantısına davet edilmesi önemli. Ancak bu davetin yeni bir dönemi başlatıp başlatmayacağı Türkiye’den daha çok AB ülkelerinin tutumuna bağlı olacağı ise şimdiden ortada.