"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zulmedenler Padişah da olsa hayduttur

15 Mart 2025, Cumartesi 02:12
KONUŞMASINDA BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ’NİN SÖZLERİNDEN ÖRNEKLER VEREN PROF. DR. ÖNBAŞ, “PADİŞAH, PEYGAMBERİMİZİN (ASM) EMRİNE İTAAT ETSE VE YOLUNA GİTSE HALİFEDİR; BİZ DE ONA İTAAT EDECEĞİZ. YOKSA, PEYGAMBERE (ASM) TÂBİ OLMAYIP ZULMEDENLER, PADİŞAH DA OLSALAR, HAYDUTTURLAR” SÖZÜNÜ AKTARDI.

Haber - Furkan Kösmene

 

(Dünden devam)

2. TOPLUMA BAKAN YÖNÜ

Prof. Dr. Önbaş, Kur’ân-ı Kerîm’in kanun-u esasîleri olan meşrutiyet, adalet, meşveret sisteminin Asr-ı Saadet ve dört halife devrinde mükemmelen tatbik edildiğini, günümüzün tüm tatbikatlarından çok üstün dindar bir cumhuriyet yaşandığını nazara vererek, “Bu sistemin köklerinin ve aslının bizde olduğunu fark etmek ve topluma fark ettirmek çok önemlidir.” dedi.

ZULMEDENLER PADİŞAH DA OLSA HAYDUTTUR

Konuşmasında yer yer Bediüzzaman Said Nursî’nin sözlerinden örnekler veren Prof. Dr. Önbaş: “Padişah, Peygamberimizin (asm) emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir; biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygambere (asm) tâbi olmayıp zulmedenler, padişah da olsalar, haydutturlar.”  diyerek Peygambere (asm) tâbi olmanın şartının zulümden uzak durmak ve âdil olmak olduğunu vurguladı.

3. MECLİSE BAKAN YÖNÜ

“Kurân’ın çağdaş yorumu olan Risale-i Nur “Millet hâkimdir.” der. Üstad, “Riyaset-i şahsiyenin kat’iyen aleyhindeyim; reisimiz ancak hükümettir.” diyerek sistemi  sorgular. Milletin hâkimiyetini temsil eden milletvekilleri, mecliste en etkili ve hür olmalıdır. Her bir milletvekili, hukuk-u şahsiye ve hukuk-u umumîyi (bir nevi hukukullahı) tesis ve tanzim gibi büyük ve kudsî bir yüke omuz verme sorumluluğunun farkında olmalıdır.” Şeklinde konuşan Prof Dr. Önbaş: “‘Meşverete muhtacım.’ diyenler, şahs-ı manevinin değerini fark edenlerdir öyle de muhalefete ihtiyaç duyanlar, demokratik cumhuriyetin önemini anlayan demokratlardır.” dedi.

4. MEŞİHAT VE SADÂRET KURUMLARINA BAKAN YÖNÜ

Bediüzzaman’ın, “İdarede kuvvet kanunda olmalı; ve ilimde de kuvvet hakta olmalı. Yoksa istibdat hükümferma olur.”  sözleriyle konuşmasına devam eden Prof. Dr. Önbaş “Meşîhat ilmi temsil ederken, sadâret idareyi temsil etmektedir. Meşveret ve meclis manasını taşıyan tüm şahs-ı manevîyi esas alan yapılanmalarda dengelenmenin ikili sistemle yapılmasını savunur. Asr-ı Saadetteki dindar cumhuriyetin ilk üç halifesinin yönetimine, ‘dengeleme’ hizmetiyle yardım eden Hz Ali’nin (ra), meşîhatı temsil eden fonksiyonu dikkate değerdir.” ifadesini kullandı.

5. MEDYAYA BAKAN YÖNÜ

Doğru medyaya olan ihtiyaca dikkat çeken Prof. Dr. Önbaş, Bediüzzaman’ın “Bu zamanda Nurlar’la hizmet-i imaniye, her tarafta ilânatla ve muhtaç olanların nazar-ı dikkatlerini celb etmekle olur.” sözlerine yer vererek gazetecilerin vazifelerine değindi. “Bediüzzaman gazetelere iki mühim vazife yükleyip iki rütbeye mazhar olduklarını ifade eder. Birincisi dellâlü’l-mehasinü ve’l-meâyib (güzellik ve ayıpların dellalı), ikincisi hatibü’l-umumî veyahut mürebbiü’l-efkâr (umumun hatibi veya fikirlerin terbiyecisi).  Gazetecileri ise “Edipler edepli olmalı, hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddib olmalı. Ve onların sözleri kalb-i umumî-i müşterek-i milletten çıkmalı. Ve matbuat nizamnamesini, vicdanlardaki hiss-i diyanet ve niyet-i hâlisa tanzim etmeli.”  

SOSYAL MEDYAYA MAHKÛM DEĞİL HÂKİM OLMALI

Prof. Dr. Önbaş şöyle devam etti: “Bazı edipleri edepsiz ve bazı cerideleri de naşir-i ağraz görüyorum” diyen Bediüzzaman, her yaşta, herkesi etkileyen medya ve sosyal medyanın kontrolsüz ve sorumsuz yaygınlaşmasını da, “Bir nevi sarhoşluk” diye ifade eder. Bilhassa Covid-19 sürecinin bu etkiyi kat kat artırıp alışkanlık hâline getirdiği ve sanal bağımlılığın bireyi toplum hayatından koparıp atomize ederek yalnızlaştırdığı kasdî bir durum söz konusudur. Sosyal medya ile çok genişleyen matbuatı doğru kullanmaya, sosyal medyaya mahkûm değil hâkim olup onu bir “âlet” derecesinde istimale ihtiyaç şedittir.”

6. STK’LARA BAKAN YÖNÜ

Toplumda cemaatlerin rolüne değinen Prof. Dr. Önbaş şöyle konuştu:

“Bir nevi sivil toplum kuruluşu olan cemaatler ihlâsı esas alan aslî vazifelerinden uzaklaşarak devletin işleyişine karışıp maddî mübareze içine girdiklerinde hem kendi mabeynlerindeki uyum ve saffeti bozarlar hem de idareye zarar verirler. İhlâsla yola çıkan cemaatlerin siyaset ve devletle ilişkisi, irşad görevi mesâbesindedir. Bu denge görevini hakkıyla yapıp insanları ikaz edebilmek için “Benim gibi bir adamın millete ve devlete hizmeti nasihatiyledir. O da hüsn-ü tesir iledir. O da hasbîlikledir. Bu da garazsızlık, o da ivazsızlık, o da terk-i menâfi-i şahsî iledir. Maaş dilencisi değilim.”  sözleriyle sivil alanda kalmanın, istiğna düsturunun önemini ortaya koymuştur. “Ehl-i dünya ve ehl-i dalâlet parasını ucuz vermez, kendine tâbi ve âlet etmekle elini uzatır.”  sözleri ikâz niteliğindedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de pek çok dinî cemaat ve sivil toplum kuruluşları için güç denince akla ilk gelen şey “siyaset”tir. Bütün kuvveti -siyasette değil- ihlâsta ve hakta bilmenin yolu da maddî ve manevî istiğnâdan geçmektedir. “Hem, şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklâliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez. Her hâlde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına alet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak.”  ikâzları yapılır. En iyi çarenin, cereyanların kuvveti yerine, inâyet ve tevfîk-ı İlâhiyeye dayanmak olduğu vurgulanır. 

SONUÇ

Prof. Dr. Ömer Önbaş, sözlerini şöyle tamamladı:

“’Sizden her kim bir kötülük görürse, gücü yetiyorsa eliyle, yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğzetsin. Fakat bu, imanın en zayıf mertebesidir.’  hadisi, toplumun her tabakasına, denge mekanizmasındaki rolünü hatırlatıp onları göreve çağırır. Dengelenmeyen, kontrolsüz yapılarda istibdat kuvvet bulur, israf ve su-i istimal çoğalır. Demokrasi kendi içerisinde denetim ve denge müesseselerini barındırdığından israfın da en etkili ilacıdır. Bediüzzaman’ın, Asr-ı Saadette uygulanan dindar cumhuriyet anlayışı, bütün iflas etmiş teori ve tatbikatlardan sonra yepyeni bir tecdidin ismidir. Adaletin ve hürriyetlerin kâmil manada uygulandığı, demokrasiyi araç olmaktan ziyade dine uygun bir rejim olarak gören bu yaklaşım, Risale-i Nur’un orijinalitesidir.”

–SON–

Okunma Sayısı: 364
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı