"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Türkiye, çalışmalarımıza kapalıydı

05 Temmuz 2018, Perşembe 00:13
DİZİ YAZISI - 2: ŞABAN DÖĞEN

“Amerika’dan, Ortadoğu’dan, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden çalışmalarımızı anlatmak üzere devamlı davet alıyoruz. Fakat Türkiye’den doğru-dürüst bir dÂvet almış değiliz. Televizyon bu çalışmalara tamamen kapalı. Boş, millete hiç faydası olmayan mâlâyani şeylere saatlerini ayıran televizyon, medeniyetimizin geçmişi ve geleceği olan bu çalışmalara, ne hikmetse müstağni davranıyor.”

SİCİLYA MEDENİYETİNİ BİLEN VAR MI?

“İslâm Medeniyeti, Endülüs kapısından Avrupa’ya girmeden önce, yine Müslümanların kurduğu bir Sicilya Medeniyeti var ki, bütün bunlar İslâmın ilim sahasındaki tesirini ortaya koyuyor. Gerçi Avrupa’nın taassubu, Müslümanların Avrupa’nın merkezine Sicilya’dan nüfuz etmesine mâni olmuştur. Roma buna en büyük engel o zamanlar. Şayet bu engeller olmasaydı, daha o zamanlar Avrupa’nın teknik ve medeniyete kavuşma imkânı olabilirdi, işte bütün bunlar, elimizdeki eser hazırlandığı ve tamamı neşredildiği zaman daha açık-seçik zamanımıza sunulacak.

“Şu anda elimde coğrafya ve astronomi ile alâkalı eserler var. Onların üzerinde çalışıyorum, inanınız ki, Yedinci-Sekizinci asırlardaki ileri noktaya Avrupalılar çok geç ulaşabilmişler. Meselâ, 9. asra ait bir harita —benzeri Riyad Üniversitesi’nin kubbesine işlenmiş— ile bugünkü haritalar arasında fazla bir fark göremezsiniz. Avrupa uzun seneler bu ilmin teknik ve metodik yönünü araştırdı.”

O COĞRAFYA ESERİ

Enstitüsünde eskiyle yeninin güzel taraflarını dekoruna işletmeyi başaran Prof. Fuad Sezgin buradan geçmişle günümüz ilmi arasında bağıntı kurmayı da ihmal etmiyor:

“Her yeni eskinin tekâmülüdür. Bazan insanlar mazideki ilmî inkişafı takip edemiyor. Takip edebilmişlerin yerine gelenler ülfet ile özü kaybediyorlar. O günün ilmî inkişafı zamanla gizleniyor. On asır sonra başka birisi kalkıyor, ilk ve yeni bir îcaddan bahsediyor. Esasında on asır öncesinden farklı birşey değil. Bu arada sıkıntı çeken ve kaybeden insanlık oluyor.” 

Aynca Sezgin’in mühim çalışmalarından biri de, değeri çok büyük olan ibni Fazlullah’il-Umerî’nin yirmi beş ciltlik Mesâlikü’l-Ebsar isimli ansiklopedisini neşretmek ki, bunu da genelde İstanbul nüshalarını esas alarak eserin yirmi yedi cildinin tıpkı basımını yapmıştır. (Frankfurt 1988-1989) Ayrıca üç ciltlik bir indeks hazırlamıştır (Frankfurt 2001). 

ANAHTAR BİBLİYOGRAFYA

Diğer çalışmaları arasında ise Şarkiyat veya İslâmiyetle alâkalı bir bibliyografya hazırlamak yer alıyor. Almanca, İngilizce ve Fransızca olarak yayınlanması düşünülen bibliyografya ile bugüne kadar neşredilmiş olan bütün eser, makale ve yazılar tesbit edilecek ve yeni nesiller için bir anahtar olması sağlanacak. Sezgin, bu sahadaki çalışmaları da şöyle değerlendiriyor: 

“Bu dillerde yazılan bütün yazılar araştırma yapmak isteyen her kişinin elinde bulunacak. Bu aynı zamanda Şarkın Garbtaki aynası olacak. Söz konusu bibliyografyayı da altı ciltte tamamlamak niyetindeyiz, inşaallah.”

ACI BİR DURUM

Bu tip çalışmaların ülkemizde yapılamayışını ve acı sebeplerini ise şöyle değerlendiriyor Prof. Fuad Sezgin:

“Bugün Afrika ülkeleriyle Türkiye’miz arasında ekonomik ve teknolojik mesafeyi biliyoruz. Ne kadar büyük bir mesafe değil mi? Aynı şekilde Almanya’daki bu ilmî çalışmalara ve bu çalışmaların teknik yönü ile Türkiye’deki aynı saha ile ilgili çalışmalar arasındaki fark; yukarıdaki farktan daha büyüktür. Mesafe daha geniştir. Görebildiğim kadarıyla Türkiye hâlâ bu çalışmalara kapalıdır. ‘Neden bu nev’î çalışmalar yapılmıyor, sebepleri neler olabilir?’ Bu husus üzerinde durmak istemiyorum. Yalnız Türkiye’deki üniversitenin ve aydın tabakanın bu çalışmalara kapalı olduğunu hatırlatmak isterim. Türkiye’de bu çalışmalar henüz takip edilmiş, anlaşılmış bile değil. Amerika’dan, Ortadoğu’dan, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden çalışmalarımızı anlatmak üzere devamlı dâvet alıyoruz. Fakat Türkiye’den doğru-dürüst bir davet almış değiliz. Televizyon bu çalışmalara tamamen kapalı. Boş, millete hiç faydası olmayan mâlâyani şeylere saatlerini ayıran televizyon, medeniyetimizin geçmişi ve geleceği olan bu çalışmalara, ne hikmetse müstağni davranıyor. Gittiğimiz ülkelerin radyo ve televizyonları bizimle bu hususta birçok program yapmıştır. Fakat yine Türkiye’de şimdiye kadar böyle bir imkân, verilmemiştir bize. Yani şunu arz etmek istedim. Şu Enstitüde yaptığımız çalışmaları kendi memleketimizde yapma fikri çok tatlı görünebilir, fakat günümüzün gerçekleriyle kesinlikle bağdaşacak durumda değil.”

Armağanları

Prof. Fuad Sezgin başarılı çalışmaları sebebiyle bir kısım ödül ve nişanlara lâyık görülmüştür. Bunlardan bazı önemlileri şunlardır:

- Suudi Arabistan Kralı Halid’in verdiği 1. Kral Faysal Mükâfatı. - Frankfurt şehir idaresinin üst seviyede ilmî çalışma yapan ve ancak büyük hizmetler sergilemiş kimselere verdiği Goethe Plâketi.  - Almanya Cumhurbaşkanı Von Weiszchecker ödülü. -Frankfurt Belediye Başkanı Şeref Üyeliği Plaketi. - Kahire Arap Dili Akademisi, Şam Arap Dili Akademisi, Fas Rabat Kraliyet Akademisi, Bağdat Arap Dili Akademisi, Türkiye Bilimler Akademisi şeref üyeliğidir.  -Erzurum Atatürk Üniversitesi, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi, Kayseri Erciyes Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi tarafından verilen fahri doktora unvanı. - Almanya Birinci Derece Federal Hizmet Madalyası, - Almanya Üstün Hizmet Madalyası, - İran İslami Bilimler Kitap Ödülü, - Hessen Kültür Ödülü - T.C.  Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibidir.

***

İslâm ilmiyle, Batı ilmi arasındaki fark

İslâm, Müslümanların her fırsatta ifade ettikleri gibi, yalnızca bir din değil, aynı zamanda bir kültür, bir hayat tarzı ve bir medeniyettir. İslâm ilmi bir kültür ve medeniyetin ürünüdür. Cabir bin Hayyan, İbni Heysem, Beyrûnî gibi meşhur âlimlerce geliştirilip mükemmelleştirilmiş ilmî metodun tatbikiyle elde edilen İslâm ilmi, yekpare ve bölünmez bir bütündür. Farklı kültür muhitlerinden gelen iki ilim adamının aynı fizikî hadise üzerindeki gözlemi birbirinden değişik olmayacaktır. Oysa farklılıklar felsefî ve sosyolojik boyutlarda kendisini gösterecek, ilmin yapıldığı epistemolojik çerçeveden kaynaklanacaktır; yapılışındaki sebepler, “İlim, halkın faydası için mi, şahsî menfaat için mi, yoksa teknolojik gelişme veya askerî kazançlar için mi yapılmaktadır?”  Veya, “İlim yalnızca bir elit tabakanın faaliyeti midir, yoksa kitleler ilim adamı olarak eğitilebilir mi?” gibi olabilir. Bu münasebetle Philadelphia’daki (ABD) Temple Üniversitesinde İslâm araştırmalar profesörü olan Hüseyn Nasr tarafından kullanıldığı gibi “İslâm ilmi” diğerleri arasında, İslâm medeniyetinde bütün bir ilmî teşebbüs ve faaliyet sistemini tarif etmektedir.

Batı ve İslâm ilmi arasındaki felsefî ve sosyolojik farklar kolaylıkla ortaya konabilir. Meselâ Batı medeniyetinde ilim ve din birbirinden ayrı, su geçirmez iki bölmede varlıklarını devam ettirirler. Aydınlanma felsefesi (17. asır Fransız felsefî hareketi) devrinde, teşkilâtlanmış Hıristiyanlık ilmî rasyonellik arasında zuhur eden çatışma ilim ve din arasındaki mücadele olarak bilinegeldi. Halbuki İslâmda kudsî olanla olmayan, din ile dünyaya ait şeyler arasında fark yoktur.

Batının ilim felsefesi, ilmî metodu kâinatı anlamanın yegâne yolu olarak görür. İslâm geleneği için ise, ilmî metod kâinatı anlamanın bir yoludur, ama tek yolu değil. İslâm bilginleri bir çok büyük, gerçekten dünyayı sarsan ilmî keşiflerde bulundular, ama ilmî metod İslâm medeniyetinde asla tek söz sahibi durumunda değildi. 

(Ziyaüddin Serdar, New Scientisten, Köprü, Temmuz 1982, s.18-19)

Etiketler: fuat sezgin
Okunma Sayısı: 3390
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ahmet ilhan

    5.7.2018 11:51:32

    Fatih'te Süleyman Demirel tarafından yaptırılan Esnaf hastanesinin bulunduğu Süleymaniye caddesi başlangıcında, Kirazlı mescid ayrımında bir Seferağası çeşmesi var. Bu çeşme Profesör Fuat Sezgin ve ailesi tarafından aslına sadık şekilde onarılmıştır. Bu çeşmenin su faturası da bu aile tarafından her ay düzenli olarak ödenmektedir. Yeni Asya okurlarının bilgisine sunulur.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı