Türkiye’den Fransız filolojisi mezunu Esra Kuşe kardeşimizin Risale-i Nur hizmetlerindeki ciddî katkıları oldukça sevindirici idi. Bir de Risale-i Nur eserlerini Fransızcaya çevirmek anlamındaki çalışmaları oldukça kıymetli idi.
Birinci Avrupa’nın özlemi; hürriyet-3
SEBAHATTİN YAŞAR
***
Her hizmet yolculuğumuz tatlı hatıralar ihtiva ediyor
Yurt dışlarına çıkarken genelde, acaba bakalım kimlerle karşılaşacağız diye bir heyecan yaşıyoruz. Çünkü çoğu kez tevafuklar yaşadık. Önceki yurt dışı çıkışlarımızdan birisinde, üniversitede birlikte okuduğumuz, şimdilerde Avustralya’da çalışan Hasan kardeşle yine havalimanında karşılaşmıştık ve hasret gidermiştik. Böyle birkaç tevafuk olmuştu.
Şimdi de Fransa-Paris yolculuğumuzda bakalım bizi ne gibi tevafuklar bekliyordu. Daha önce Almanya okuma programına gittiğimizde tanıştığımız Ersan Beyefendi’nin hocası, dâvetimiz üzerine Wetzlar’daki sohbet programımıza katılmıştı. Onun için bu tanışmakların böyle sonuçları da oluyordu.
“Siz Türkiye’nin maddÎ kültürünü, biz manevî kültürünü anlatıyoruz”
Paris, Charles de Gol Havalimanı’na indiğimizde, televizyon yemek programcısı Sahrap Soysal Hanımefendi ile tanıştık. Kendisi Eyfel Kulesi civarında bir otelde, UNESCO’nun dâvetlisi olarak yemek kültürümüzü tanıtmak amacıyla -keşkek pişirmek üzere- dâvet edilmiş. Biz de niçin Paris’e geldiğimizi, amacımızın ne olduğunu, faaliyetlerimizi, kitaplarımızı anlattık. O da çok memnun oldu. Doğrusu o Türkiye’nin maddî kültürünü biz ise manevî kültürünü tanıtmaya, anlatmaya gelmiştik.
Böylece hoş bir tanışma ile Fransa faaliyetimiz başlamış oldu. Doğrusu edindiğimiz kanaat şu ki, bırakın yabancılara kendi maddî ve manevî kültürümüzü anlatmayı, kendi insanlarımıza bile henüz yeterince bu hazineyi anlatabilmiş değiliz. Önce bunun halledilmesi lâzımdır.
Bizi, havalimanına Paris Temsilcimiz Abdullah Kuşe Beyin kardeşi Hüseyin Kuşe’nin saygıdeğer eşleri ve oğlu Bahri almaya gelmişlerdi. Doğrusu insanın aynı kaynaktan beslenmesi ve aynı değerlerle hayatını şekillendirmesi ortak bir hayat formu oluşturmaya vesile oluyordu. İlk kez görüştüğümüz insanlar bize on yıllardır tanışıyormuşuz gibi bir yakınlık gösteriyorlardı. Bu da imandan kaynaklanan bir ünsiyet hali olsa gerekti.
Fosses, Müslüman kardeşlerimiz anlamında nasipli bir yerleşim yeri
Fosses’ta artık cami inşası için izin de alınmış. Hatta temel atma merasimi yapılmış. Şimdilerde yavaş yavaş cami inşaatı sürüyor. O noktadan da bu kardeşlerimize duâ edelim.
Fosses aynı zamanda Risale-i Nur medresemizin olduğu bir yerleşim. De Gol Havalimanı’nın hemen yakınında bulunan Fosses’taki Risale-i Nur Medresemize geldik. Burası bizim dört beş yıl önce yirmi gençle gelip okuma programı yaptığımız mekândı. Hemen bütün tatlı hatıralarımız depreşti.
Fosses Risale-i Nur Medresesi, üç katlı bir bina, giriş katı Abdullah Kuşe Bey kardeşimizin evi. Üst katı erkekler medresesi ve son katı ise bayanlar medresesi olarak yıllardır hizmet veriyor.
Yani bir ecnebi diyarında insan kendisine bir ev yaptırırken, burada bay ve bayan hizmetlerine ihtiyaç var, evimizin bir köşesi Nur Medresesi olmalı diye düşünmesi ve hatta medreseyi kendi evinden daha geniş ve kıymetli tutması dünyadaki görülebilecek en büyük zenginlik değil de nedir. Bu kahraman kardeşlerimizi binler tebrikler ediyoruz.
Bu noktada oradaki ağabey ve kardeşlerimizi yürekten tebrik ederken, özellikle de Abdullah Kuşe, eşi hanımefendileri ve kızları Esra kardeşimizi müjdeli hizmetlere isimleri geçmiş, Kur’ân hizmetinde bol nasipli kardeşlerimiz olarak ayrıca tebrikler etmek gerekiyor.
Türkiye’den Fransız filolojisi mezunu Esra Kuşe kardeşimizin Risale-i Nur hizmetlerindeki ciddî katkıları oldukça sevindirici idi. Bir de Risale-i Nur eserlerini Fransızcaya çevirmek anlamındaki çalışmaları oldukça kıymetli idi.
Özellikle Nur hizmetlerinde Fransa deyince akla gelen Kuşe ailesi bir tatlı tevazu içerisinde hayatlarını sürdürüyorlar. Hizmette olmayı bir ikram-ı İlâhî olarak görüyorlar. Buradaki okuma programında bayanların yoğun bir program içinde olmaları şefkat kahramanları adına yakışan bir durumdu. Burada bayan kardeşlerimizin hizmeti ciddî sahiplenmeleri gelecek adına oldukça ümit verici idi.
Biz de program boyunca akşamları gençlerle ve gelecek ağabey ve kardeşlerimizle Nur derslerimizi yapacaktık. Türkiye ile Fransa arasında iki saat (geri), saat farkının olması o akşama bir dersi gerekli kılıyordu.
Paris programımızda ilk Risale-i Nur dersimiz ümit üzerine oldu
O akşam, Paris’te yüksek lisans eğitimi sürdüren ve geçen yıl Nur Medresesi’nde kalmış olan Mustafa Said Önal ve Fransa temsilcimiz Abdullah Kuşe kardeşlerimiz bizleri medresede karşıladılar.
Bu diyarlarda bir kardeşimizin olması, on, yüz kardeşimizin bulunması kadar önem arz ediyordu. Çünkü onların oralardaki varlığı hizmet-i imaniye açısından bir dayanak noktası teşkil ediyordu. Said Önal kardeşimiz eğitim sonrası da buralarda büyük hizmetlere vesile olacağa benziyor inşallah. Ama tabiî buralardaki kardeşlerimize de çok duâlar etmemiz gerekiyor ki, pek çok dünyevî meşguliyet anlamında maniler söz konusu oluyordu. Onun için onlara olan duâlarımızı arttıralım inşallah.
Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızın genel bir özelliği, artık planlı ve programlı yaşamak olmuş. Bu insanı başarıya götüren bir sistemdir. Bir de çevrenizde hemen herkesin bir işle meşgul olması sizi de çalışmaya motive eden bir faktördü.
Risale-i Nur bizlere, şartlar ne olursa olsun ümit içinde olmamız gerektiğini, Allah’ın rahmetinden ümidin kesilmesinin söz konusu olamayacağı ufku açıyordu. Ümit dersi, herkesin nefsinden başlamak üzere adım atmasını gerekli kılıyordu. Programımızın nasıl işleyeceğinin hangi derslerin okunacağının ve gençlerle ne gibi aktiviteler yapılacağının planlamasını yaptık.
ŞATAFATSIZ BELEDİYE BİNASI
İlk gün, yeni Fosses olarak isim alan semti tanımak amaçlı Abdullah Kuşe kardeşimizle gezintiye çıktık. Belediyelik olan semtte belediye binasının önünden geçiyoruz. Çok öyle şatafatlı bir yapı yok ortada. Binanın üzerinde Hotel de Ville yazması dikkatimizi çekti. Abdullah Bey, bu belediyenin bulunduğu yer anlamına geldiğini ifade etti. (Yoksa, hotel deyince yatılan yer anlamına gelmiyordu). Belediye levhasının altında üç kelime özellikle seçilmişti. Bu kelimeler Fransa’nın bir anlamda dinamiklerini oluşturuyormuş. Bunlar; (liberte – egalite - fraternite) hürriyet, eşitlik, kardeşlik anlamına geliyormuş.
Burada görülen bir özellik de, eski yapıları korumaya almalarıdır. Fosses yakınlarında uğradığımız yerleşim yerinde tarihî kilise, yaşlı yapıya rağmen hizmet vermeye devam ediyor.
Burada özellikle küçük yerleşimlerde insanların dinî inançları daha sağlam ve kültür özellikleri daha korunaklı hale getirilmiş. Bizim Türkiye’de köylerde ancak göreceğiniz taştan yapılmış evler orada korunmuş halde ve halen kullanılır vaziyette bulunuyor.
Meselâ her semtin bütün biz de küçük esnaf denen unsurları oldukça aktif. Berberler, terzi tamir atölyelerinde eski dikiş makineleri halen aktif şekilde varlığını devam ettiriyor.
Bu semtte hizmet veren Rotuse diye ifade edilen (terzi) Sabri Akyurt kardeşimizin konu ile ilgili cümleleri şöyle: “Fransızlar, giysileri tamir ettirmeyi çok seviyorlar. Yani neredeyse tamir ücreti yeni alınmasını karşılayacak kadar, ama onlar öyle olsa bile tamir ettirmeyi tercih ediyorlar. Hatta bir seferinde hanımefendi getirdiği giysiyi tamir ettirmek istiyor. Ben baktım tamir edilecek gibi değil, tekrar dâvet ettim. Ona bu tamir olamayacak düzeyde, bunu dikiş yapamayacağımı söyledim.
Çok üzüldü. Yani bir eşyanın ekonomik bir ömrü varsa onu sonuna kadar kullanmak istiyorlar. Yeniye çok itibar etmiyorlar.”
Nitekim her yerleşim yerinde mutlaka yürüyüş mekânları, korunmuş doğa ve tabiat, hürriyeti tepe tepe yaşayan canlı varlıklar, kediler, köpekler, kuşlar, balıklar ve diğer yabanî hayvanlara zarar vermek mümkün değil. Çok büyük cezalar gerektirir.
Dolayısıyla kimse de zaten göze almıyor.
Devam Edecek