"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

OHAL KHK’ları tek tek yargıya açılacak

01 Mart 2023, Çarşamba 02:12
“Hukuksuz dayatılan KHK’lar da gözden geçirilecek. Âdil yargılama ilkesi devreye sokulacak. Bunun için OHAL uygulamalarından kaynaklanan mağduriyetler şahıs bazında ele alınacak. İnsanların durumu tek tek incelenecek Ve ceza almamış, tâkipsizlik kararı almış, beraat etmiş vatandaşlar kamudaki görevlerine iâde edilecekler.”

BAŞKENT SOHBETLERİ-3- CEVHER İLHAN - MEHMET KARA - MUHAMMET ÖRTLEK

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün, Yeni Asya’ya konuştu: 

—Dünden Devam—

“ORTAK MUTABAKAT METNİ” MİLLETE TANITILACAK

Mâlum “millet ittifakı”nın “ortak politikalar metni” demokratik istişâre ve uzlaşma kültürünün tesisinin bir tezâhürü olarak kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Depremle gündem sarktı; lâkin “ortak mutabakat”ın “seçim bildirgesi”, “hükûmet programı” ya da “ortak aday”ın “geçiş süreci yol haritası” olarak hayata millete mal edilmesi süreci nasıl işleyecek? 

Aslında bu son derece kıymetli bir çalışmadır. Farklı siyasi partiler bir araya gelip yarın Türkiye’yi nasıl yöneteceklerini dair bir metin ortaya koydular. 

Çünkü şöyle eleştiriler geliyordu; “bunlar –mesela- sıra ekonomi politikasına geldiklerinde ayrılacaklar” diyorlardı. Çünkü bu masada sol görüşten, milliyetçi – muhafazakâr merkez görüşteki partiler var. Ama istişâre ve müzâkere sonucunda başta ekonomi, yargı-hukuk ve sektörel konularda tam bir mutabakata vardılar. 

Dünya örnekleri de böyledir. Almanya’da Merkel on sekiz yıl koalisyonlarla ülkeyi yönetmiştir. Ama koalisyonlar kurulmadan her seferinde çok ciddi müzakereler yapılmış ve uzlaşıldıktan sonra artık herkes o mutabakata uymuştur. 

Çünkü siyasi partilerin çok sayıda aktörü, genel başkanları, yardımcıları, bakanlar, milletvekilleri, yerel yönlerinin önünde böyle bir mutabakatın olması, kimin neyi konuşacağını, neyi savunacağını, neyi esas alacağını biliyor olmasını icap ettiriyor. Yani önceden “yol haritası” ve “hükûmet programı” belirlenmiş. Artık ben falanca konuda şahsen böyle düşünüyorum demek için kimsenin lüksü yok. Bu da ileride çıkabilecek birçok krizi peşinen önlüyor. O bakımdan bu mutabakat çok kıymetli bir metindir, ülkenin nasıl yönetileceğine dair büyük bir veridir.

Şimdi sıra bu “ortak mutabakatı” vatandaşa mal etmemizde. Aslında ilk tepkilere baktığımızda vatandaşın bu metinden memnun olduğunu, beklentilerini karşıladığını görüyoruz. Hatta iktidar cenahı da metnin içeriğiyle ilgili esaslı bir eleştiri getiremedi, getiremiyor. Bu yüzden büyük bir panik ve telaş içerisinde.

ORTAK SEÇİM GÜVENLİĞİ ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR

“Millet ittifakı”nın Ortak Seçim Komisyonu’nda yer alıyorsunuz. Komisyonun çalışmaları ve alınacak tedbirleri özetler misiniz? Bu hususta YSK’nin oldubittilerine karşı hangi önlemler alınacak?

“Altılı işbirliği”nin benim de üye olduğum ve çoktandır kurulan bir “seçim güvenliği komisyonu” ile “seçim ittifakı komisyonu” var. “Seçim güvenliği komisyonu” seçimin güvenli ve âdil olarak yapılması için bütün partilerin işbirliğiyle çalışmalar yapıyor.

“Seçim güvenliği” ve “sandık güvenliği” için daha geniş kapsamlı çalışmalar yapıyoruz. Bilindiği gibi siyasi iktidar maalesef artık centilmenliği, seçimde tarafsızlığı, bağımsızlığı da bir tarafa bıraktı. Her türlü usulsüzlüğü, hukuksuzluğu yapacak bir davranış içerisine girdiğini gösterdi. Son çıkarılan “seçim kanunu” ortada. 

Kamuoyunda pek tartışılmıyor ama; mesela yürütmenin başı olan partili Cumhurbaşkanı hiçbir yasaklılığa tabi olmadan istediği devlet imkânlarını kullanarak propaganda yapabiliyor. Sportif aktiviteler, açılışlar perdesinde kamu kurumları kullanılarak iktidar partisinin propagandası yapılıyor. 

Yani birilerinin ayaklarına pranga bağlanıyor, öbürlerine de doping yapılıyor ve buna da “yarış” deniliyor. 2017’deki Anayasa değişikliğiyle eskide seçim sürecinde yerlerine bağımsız ve tarafsız isimlerin atandığı İşçileri, Adalet ve Ulaştırma bakanları değiştirilmiyor. Bunun ne kadar önemli ve elzem olduğunu İstanbul’un son yenilenen İBB seçimlerinde gördük. Bu bakımdan seçim güvenliğini sıkıntıya sokacak oldubittileri aşacak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 

“SEÇİMİN TAPUSU” ISLAK İMZALI SANDIK SONUÇ TUTANAKLARI 

Sandıklarda müşahit, il ve ilçe seçim kurullarında temsilci bulundurma; ve özellikle seçim gecesi doğru iletişim için alternatif ajans ve sosyal medya alanındaki çalışmalar yapılacak mı?

Öncelikle her sandıkta “altılı işbirliği”nin müşahidleri sandık kurulu üyesi olacak. Hangi partinin hangi sandıklarda sabahtan akşama kadar görev yapacak müşahit vereceği paylaşılıp bir “ortak havuz”da ekranda görülecek, bunun çalışmasını yapıyoruz. 

“Millet ittifakı” partilerinin müşahitleri, “seçimin tapusu” olan ıslak imzalı sandık sonuç tutanağını alıp partilerin ilçelerine götürecekler. Bütün bunlar kontrol edilip paylaşılacak. Mâlum İBB seçimleri böyle alındı ve “seçimin tapusu”nu alınmasının önemini herkes kavradı. 

Zira eğer İstanbul’da ıslak imzalı sandık sonuç tutanakları alınmamış olsaydı, bugün belediye başkanı önceden “kazandığı”nı ilan ettikleri Binali Yıldırım olurdu. Ana muhalefetin ıslak imzaları alacağını hesap edemediler. “Yıldırım’ın kazandığı”nı afişlerlere duyurdular; sonra “ıslak imzalı sandık sonuç tutanakları” karşısında şaşırdılar. Bunun üzerine YSK’ya maçı tekrarlattılar. Ancak bu sefer de daha büyük bir hakem olan halkın YSK’ya ve bunu yaptıranlara da “dur!” demesi üzerine durdular. Ve İmamoğlu’na hakkını teslim etmek mecburiyetinde kaldılar. Vatandaşımızın bunu bilmesi lazım…

Bu arada “halkı bilgilendirme platformu” diye bir platform kuracağız. Gelen sahih bilgileri an an oraya aktarıp güvenceye alacağız ve açıklayacağız. Daha önceki seçimlerde bütün ilçelerden bilgi akmaya başlayınca sistem tıkanıyordu, uzmanlar sisteme giremiyordu. Şimdi sistem otomatik olarak kendini toplayacak. Yani Ağrı’nın Patnos ilçesinden gelen sonuç, Patnos’un kaydına hemen girilecek; hangi partinin Patnos’ta, Ağrı’da ne kadar oy aldığı görülecek. Kısacası, güvenli bir seçim olması için tam bir seferberlik halindeyiz. Sandık güvenliğini de mutlaka sağlayacağız. Yani artık trafoya kedinin girmesi, Anadolu Ajansı’nın bilgisayarlarının arıza yapmasına karşı bütün tedbirleri almaya çalışıyoruz.

“SEÇİM İTTİFAKI” ÇALIŞMALARI İL BAZINDA DEVAM EDİYOR

Bu arada “millet ittifakı”nın Seçim İttifakı Komisyonu’nun yapacağı çalışmalar için neler söylersiniz? 

“Seçim ittifakı komisyonu” altı partinin seçimlere nasıl ve hangi şekilde girecekleri çalışmasını yürütüyor. “Altılı” mı, “dörtlü” mü, hangi partilerin hangi illerde birlikte seçime girecekleri alternatifleri değerlendiriyor. Temel hedef şu: Cumhurbaşkanı ortak adayının seçiminin kazanılması elbette çok önemli. Ancak Meclis seçiminde de çoğunluğu alınması, yani en az üç yüz bir milletvekili, ikinci hedef Anayasa değişikliğini referanduma götürecek üç yüz altmışı almak; ve üçüncü hedef olarak dört yüz milletvekili sayısına ulaşarak referanduma ihtiyaç duymadan Anayasa değişikliklerini gerçekleştirmek… Bu hedefe ulaşılması için, genel anlamda ülke çapında, iller, seçim çevreleri bazında çalışmalarla ittifaklar oluşturmaya çalışılıyor. Bütün anketler, önceki seçim sonuçları hatta yerel adayların konumuna kadar hepsi önümüzde. İkinci sandık olan milletvekili seçiminde en fazla milletvekili çıkartacak çalışmalar devam ediyor. 

ANAYASAYI EĞİP BÜKMEKLE ADAY OLAMAZ

Anayasanın kesin ve açık hükme rağmen YSK’nin iki kez “mazbata” verdiği Erdoğan’ın “üçüncü kez adaylığı” tartışması hâlâ gündemde. Bu husustaki hukukî görüşünüz nedir?

2017’deki Anayasa değişikliğinde “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır” deniliyor. Ben o zaman Meclis’teydim, burada hiçbir değişiklik yapılmadan aynen muhafaza edildi. Oysa Anayasa değişikliklerinde, uygulayıcıların “kafası karışmasın, doğru uygulasınlar” diye geçici 21. maddesinde bütün ihtimaller değerlendirilerek uzunca yazılmış ama bu husus yok. Mesela aynı değişiklikte Hâkimler ve Savcılar Kurulu değiştirilmiş, kurul üyelerinin ne olacağı, daha kaç yıl görev yapacağını belirtilmiş.  Anayasa Mahkemesi yeniden yapılandırılmış ama Anayasa Mahkemesi’nde neler yapılacağını tek tek yazılmış. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi kapatılmış ama hâkimlerin önceki durumlarının ne olacağı, ne kadar görev yapacakları özlük haklarına kadar belirtilmiş. Askeri Yargıtayı kapatılmış, üyelerinin nereye göndereceğini tek tek kaydedilmiş. Ancak Cumhurbaşkanının bir daha aday olup olamayacağı hususu akla getirilmemiş! Sistemin değiştiği, önceki seçimlerin “sıfırlandığı” yazılmamış. Oysa yazmak isteselerdi, geçici bir madde olarak Cumhurbaşkanı seçiminde “kronometrenin sıfırlandığı”nı yazarlardı. 

Neticede “temel hüküm” geçerli; ve o temel hüküm de Anayasanın 101. maddesidir ki “bir kişi ancak iki sefer seçilebilir” diyor. Erdoğan ilk olarak 2014’te, ikinci olarak 2018’de seçildiğine göre artık tekrar aday olma imkân ve ihtimali kalmıyor. 

Aslında Anayasada “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” diye bir tabir de yoktur. Son değişiklikten öncede de halk tarafından seçiliyordu, şimdi halk tarafından seçiliyor. Böylece Anayasanın açık hükmüne direnmenin, Anayasayı eğip bükmenin hiçbir mantığı bulunmuyor. 

Hatırlanacağı üzere Amerikan eski Başkanı Obama’ya “sen daha gençsin acaba bir değişiklik mi yapsak” demişlerdi; “Amerikan sisteminin Anayasasını delmeyin” cevabını vermişti. Ne yazık ki bizde bu olmuyor.

Maksat belli; başbakanlıktan sonra “tek adam rejimi”nde defalarca Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı olmasını dayatmak. Ancak Anayasa ortada. Bu bakımdan “sistem sıfırlandı” gibi iddiaların hiçbir geçerliliği yok.  

Bu, otoriter rejimlerin, Putin’in taktiğidir; Anayasayı değiştirmezse bir tane Medvedev bulur. Bir dönem bir dönem onu yapar, tekrar deler vesaire. Ya da Anayasa’yı değiştirir. Evet, şimdi böylesi bir durumla karşı karşıyayız.

BAŞÖRTÜSÜ SİYASİ İSTİSMARI DA TUTMADI

Mâlum AKP-MHP’nin “bunlar gelirse başörtüsünü yeniden yasaklayacaklar” propagandasına karşı ana muhalefet liderinin “yasal teminat” girişimini “paslık gol” fırsatı bilip temel bir insan ve inanç hakkını Anayasaya sokma siyasi suiistimali ve istismarına ne dersiniz? Siyasi iktidarın “referandum tezgâhı”ndan bir şey çıkar mı?

Gerçek şu ki AKP uzlaşı yapmıyor, uzlaşı kültürünü geliştirmiyor hatta uzlaşının önünü kesiyor. CHP ile İyi Parti’nin komisyonda “başı örtülü’ ifadesine ‘başı açık’ da ilave edelim ki insanlar tereddüt etmesinler” teklifini, AKP bile bile kasten kabul etmedi…  

Görünen o ki maksatları gerginlik çıkartarak konuyu referanduma götürüp ortaya “üçüncü sandık” koymak. Niyetleri iyi olsaydı öncelikle “başörtüsü hakkının kanunla teminat altına alınması”nı kabul ederlerdi. Bunu elinin tersiyle ittiler. Şimdi de Anayasa teklifini siyasi bir ranta çevirme peşindeler. Bu zihniyetle inanç gereği takılan başörtüsünü bir “paslık gol” görüp CHP’yi kasmaya çalışıyor.  Sayın Davutoğlu, “400 oy çıkarsa referanduma götürmeyeceğini açıkla” çağrısında bulundu; uzun süre sustular; sonra yarım ağızla “Meclis’te bitirelim” dediler, ama hâlâ referanduma götürüp götürmeyeceği konusu netleştirmiş değil. Sonuçta bu istismar da tutmadı…

İŞLEDİKLERİ SUÇUN KORKUSUYLA YARGIYA MÜDAHALE

Bir hukukçu olarak Adalet eski bakanlarının ve yüksek yargı organlarının temsilcilerinin itirafıyla “yargıya güvenin sıfırlandığı” ortada “tek adam rejimi”nde yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına dair tesbitleriniz nelerdir? 

Şimdi “tek adam rejimi” tarifi aslında muhalefete ait bir tarif değil. Şu anda Saray’da Cumhurbaşkanlığı Adalet Politikaları Kurulu Başkanı ve bu Anayasa’yı yazdığını iddia eden Marksist kökenli Mehmet Uçum’a ait. Uçum, “bu ‘tek adam rejimidir’, tek adam yönetecek, ‘tek adam hükûmeti’dir” ikrarında bulundu. 

Aslında yürütmeyi tek kişi yönettiği gibi Meclis’i de tek kişi yönetiyor. Ve yargının kalbi Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nu kendine bağlamakla yargıyı da tek kişi yönetiyor. Yargıda istediği dizaynı yapıyor. Zira hâkimlerin ve savcıların meslekî ve coğrafî teminatı da yok. İstediği hâkimi, istediğiniz yere sürüyor, istediği yere görevlendiriyor.

Çankaya Belediyesi’nde çalışan Zabıta memurunun meslekî teminatı, bugünkü hâkimlerin mesleki teminatından daha kuvvetlidir. Zabıtanın ayrı bir kanunu ve hukuku vardır. Zabıta memurunu alıp başka bir yere gönderemediğiniz gibi aynı birimde zabıta müdürlüğünün dışında bir yere gönderemezsiniz. Bir meslekî vasfı, imzaya yetkisi var. Ama şimdi Ankara Ağır Ceza hâkimi –canlarını sıkmışsa- Çemişgezek Sulh Ceza Mahkemesine atayabilirler. Ağır Ceza’dan alıp Sulh Cezaya gönderir, çok daha kızmışlarsa, hiç çalışmadığı iş mahkemesine hâkim olarak gönderir; hiç savcılık yapmamışsa savcı olarak atar; ya da Türkiye’nin en ücra köşesine sürerler. Yani hâkimlerin meslekî niteliği itibariyle coğrafî teminat yok…

Şimdi bu yargıdan âdil bir karar bekleyebilir miyiz? Bağımsızlığının varlığını iddia edebilir miyiz? Bağımsız olmayan yargı tarafsız olabilir mi? İmamoğlu dosyasında gördük; daha mâkul bir ceza vermeye razı olan önceki dava hâkimi mahkemeden alıp İstanbul’dan Samsun’a sürdüler. Yerine bütün tâlimatları yerine getirecek bir hâkim atadılar. Bunun gibi yüzlerce hadise sayabiliriz. 

Yeniden seçilen Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan Bey’i ve ona oy verenleri tebrik ediyorum. Doğru bir isimdir ve zaman zaman âdil kararların çıkmasına vesile olmuştur. Bütün baskılara rağmen aday olmuş ve kazanmıştır. Zira Anayasa Mahkemesi, insan haklarının, demokrasinin ve hukukun korunması için elzem bir kuruluştur. Bireysel başvuru sisteminin getirilmesiyle haksızlıkların, hukuksuzlukların giderilmesinde önemli bir payı olmuştur. Maalesef ne korkuları varsa, ne suç işlemişlerse, orayı da ifsad etmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Bari bu kurumu ifsad etmesinler… 

OHAL KHK’LERİ MAĞDURİYETLERİ SONA ERDİRİLECEK

OHAL uygulamalarının sürdürülmesiyle yüz binlerce vatandaş OHAL KHK’leri ile “irtibat ve iltisak”la sorgusuz sualsiz kamudan ihraç edildi, on binlercesi yargısız infazla tutuklandı. İnsan hakları alanında çalışan bir hukukçu olarak bütün bu haksızlıkları, hukuksuzluklar, mağduriyetler nasıl giderilecek?

Hem modern hukukta hem de bizim kadim medeniyetimizden gelen kültürle “toptancı suçlama”, “toptan cezalandırma” diye bir şey yoktur. Bu ortadayken Cumhurbaşkanı “acırsanız acınacak hale düşersiniz” dedi.  Bunu “düşük profilli Başbakan” da tekrarladı. Zira dertleri adalet dağıtmak değildi, toptancı bir anlayışla cezalandırmaktı. Bu kanun hükmünde kararnâmeler de bu “toptancı cezalandırma” zihniyetinin bir sonucu olarak dayatıldı.  

Aralık 2019’da kurulan Gelecek Partisi bu konuyu programına koymuş. Başka partilerin de beyanları, raporları var. Ayrıca “altılı işbirliği”nin “ortak mutabakat metni”nde de açıkça yazılmıştır. Elbetteki terörle mücadele edilecek. Darbeciler, darbenin önünde yer alanlar -ki biliniyorlar zaten- elbette en ağır cezaları alacaklar. Ancak bunun yanı sıra hukuksuz dayatılan KHK’lar da gözden geçirilecek. Âdil yargılama ilkesi devreye sokulacak. 

Bunun için OHAL uygulamalarından kaynaklanan mağduriyetler şahıs bazında ele alınacak. İnsanların durumu tek tek incelenecek. Ve ceza almamış, tâkipsizlik kararı almış, beraat etmiş vatandaşlar kamudaki görevlerine iâde edilecekler. Neticede, OHAL uygulamaları sona erecek ve bundan sonra artık OHAL uygulaması olmayacak… 

“15 Temmuz”un aktörlerinden Mehmet Dişli’nin kardeşi Şaban Dişli’nin eline Türk bayrağı verip Hollanda’ya “Türkiye’yi temsil etmesi için Büyükelçi olarak gönderdiler. Ancak memur alımında arşiv araştırması yapıyorlar; “vay sen bilmem ne KHK’linin amcasının teyzesinin oğlunun kızıymışsın!” diye hak ettikleri işlerine alınmıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? O zaman hukuk, hukukta “suçun şahsiliği” niye var?

Hukukta “irtibat ve iltisak” kavramları yoktur. Bunu böyle kabul etmekle aslında AKP’liler kendilerine büyük bir tuzak hazırlıyorlar. Çünkü “iltisak” devreye girerse AKP’lilerin çoğu cezaevine girer. Neyi savunduklarının farkında değiller. 

Ceza Kanununda zaman aşımı da bellidir. Terör örgütüyle alakalı bir suçta “terör örgütü üyeliği” ayrıdır, “örgüte yardım” ayrıdır, “terör örgütü kurmak” ayrıdır, “terörist olmak” ayrıdır, “adam öldürmüşse” ayrıdır…

Bundandır ki “millet ittifakı” iktidarında evrensel hukuk kuralları devreye sokulacak. KHK’larda olduğu gibi diğer alanlarda yargının bağımsız bir şekilde işlemesini sağlanacak, âdil kararlar ortaya çıkacak. Her alanda bütün mağduriyetlere son verilecek inşaallah…

DEVLET YÖNETİMİNDE ŞÛRA VARDIR, ÂYETTE EMREDİLİR

Bu süreçte Yeni Asya gazetesi vasıtasıyla kamuoyuna mesajınız nedir?

Devlet yönetiminde şûra vardır, âyette de emredilir. Demokraside seçim ve Meclis vardır. Adalet ve liyâkat bütün medeniyetlerin ve İslâm medeniyetinin temel taşıdır. Kur’ân-ı Kerim’de “emâneti ehline teslim edin” buyruluyor. Makam ve mevkiin bir “emanet” olduğuna dikkat çekiliyor. “Bu koltuğun emânet olduğunu bileceksin” diye emrediyor. Ama bizimkiler koltuktan kalkmamak için her yasa dışılığa tevessül ediyorlar. Sanki o makam kendilerine ömür boyu verilmiş gibi görüyorlar…

Vatandaşlarımız ümitsizliğe kapılmasın, ümitvâr olsunlar. Sandığa gitsinler, üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirsinler. Hatta sandık güvenliği için gönüllü olsunlar, istedikleri partide sandık güvenliği için görev alsınlar, irâdelerine ortak olsunlar… 

Zira “bir toplum kendini değiştirmediği sürece Allah onların halini değiştirmez.” Toplum halini kendisi değiştirecek. Onun için biz kendimizi değiştireceğiz ve milletle birlikte inşaallah “tek kişilik rejimi” değiştireceğiz…

Bir defa daha depremde vefat edenlere Cenâb-ı Hak’tan rahmet niyâz ediyorum, yaralılara âcil şifâlar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun, geçmiş olsun… 

—SON—

Okunma Sayısı: 9056
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Kazım

    2.3.2023 01:26:15

    Şu hadis-i şerifi de asla aklımızdan çıkarmayalım : " Sizden önceki milletlerin helâk olma sebeplerinden birisi de, ayni suçtan adamı olanların cezalandırilmayıp, olmayanların cezalandırılmasıdır. "

  • Kazım

    2.3.2023 01:17:39

    Yargı kararlarına bakılmaksızin (cezada almış olabilirler) sadece Allah için biraraya gelen, darbeyle ilgisi alakası olmayan, büyük bir iftiraya uğrayan, karınca bile incitmemiş şahısların tamamına sorgusuz sualsiz gaspedilen hakları iade edilmeli. Yani demek istediğim, aldanan ama kimsesi olmadığı için yargılanıp ceza alanlara da hakları iade edilsin.

  • ali

    1.3.2023 15:39:45

    Kalemize saglik. Tesekkurler.

  • Foton Kusak

    1.3.2023 12:07:04

    Ne güzel ifadeler olması gerekn çok .tşk. Nerde bu adalet kimin ellerine kaldı Merak etme o iki tarafı keskin bir kılıç Hak etmeyen tutamaz elini keser Gün gelir bütün gerçekler ortaya çıkar Öyle değil mi gerçeklerin ortaya çıkması gibi bir huyu vardır. FEtö dediler maldan candan ettiler /İmar affi dediler maldan candan ettiler gördükleri bir sis perdesi ki gerçek yoktu uğruna ne ettiler zilzal ufledi kulaklarına artık durma yok. ego cahillik birlikte onur sandılar Merak etme zaman kılıçını çekti eden bulur zamanı geldi. Şimdi karıncayı incitmeyenlere vatan hayini diyenlerin biçilme zamanı ben söylemedim zaman söyledi .

  • Murat Sosyal

    1.3.2023 11:49:09

    Tebrikler Yeni Asya. Güzel röportaj olmuş.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı