"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kâinatta tesadüf yok, deprem de tesadüf olamaz

21 Şubat 2023, Salı
Gazetemiz imtiyaz sahibi (merhum) Mehmet Kutlular’ın verdiği hukuk mücadeleleri kapsamında farklı zamanlarda yayınlanan broşürlerden kısa kısa bazı kesitler…

Merhum Yönetim Kurulu Başkanımız Mehmet Kutlular, 28 Şubat sürecinin şiddetini arttırarak devam ettirdiği bir ortamda yaşanan 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında gazete olarak Kocatepe Camiinde okuttuğumuz Bediüzzaman Mevlidi önce düzenlediği basın toplantısında depremi İlahi ikaz olarak değerlendirmiş ve bunun üzerine DGM harekete geçirilerek soruşturma ve dava açılmış, 2 yıl 1 gün hapse mahkum edilmiş ve 276 gün hapis yatmıştı.

O süreçte yaşananları broşürlerle kayda geçirmiştik. 6 Şubat depremi ve 54. kuruluş yıldönümümüz vesilesiyle, o broşürlerden bazı anekdotları paylaşalım:

DEMOKRASİ İSTİYORUZ

(Ankara’da düzenlenen Bediüzzaman Mevlidiyle ilgili basın toplantısındaki konuşma metninden.)

Oyalanmayalım

21. yüzyılda demokrasi ve insan hakları, çağdaş dünyanın vazgeçilmez öncelikleri durumundadır. Türkiye’nin iç yapısı ise, bu temel prensiplerle çelişen bir tablo arz etmektedir. Her şeyden önce, Türkiye bugün ihtilâl ürünü antidemokratik bir anayasa ile idare edilmektedir.

Bu anayasanın millet iradesiyle seçilen organlara getirdiği kısıtlamalar hâlâ büyük ölçüde yürürlüktedir. Bu anayasa bu şekliyle geçerli olduğu sürece, Türkiye’de sivil otoritenin üstünlüğünü tesis etmek mümkün değildir.

(Soru - Cevaplar’dan)

● Depremle ilgili görüşünüz nedir?

…Biz Allah’a ve Allah’ın birliğine, bu kâinatta hiçbir şeyin Allah’ın bilgisi ve kudreti haricinde olamayacağına, tesâdüfün bulunamayacağına inanıyoruz. Bu konuda, Diyanet’in baştan bize itiraz etmesine rağmen kendi çıkardığı broşürde aynen bu gerçekleri ifade ettiğini de görüyoruz. Bunlar inanan insanların inancıdır, görüşü böyledir. İnanmayanlara, kabul etmeyenlere saygı duyarız, ama onlar da bizim inanç ve düşüncelerimize saygı duysunlar.

Biz deprem konusunda diyoruz ki, Kur’ân-ı Kerim’de toplumlar birtakım yanlışlara saptıkları zaman İlahî ikazlar olmuştur. Tarih boyunca olmuş. Diyanet de bunu ikaz değil, ceza olarak ifade ediyor.

Türkiye laik bir devlet ise ben inancımın gereğini söylemek hak ve hürriyetine sahibim. Laikliğin gereği de herkes benim inancımı kabul etmese de, düşüncelerime saygı duymakla yükümlüdür. Buna inanıyorum.

Ben Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin eserlerini okuyan bir talebesiyim. Onun görüşleri çerçevesinde bunlar. Çünkü o cumhuriyetten evvel, cumhuriyetçi ve hürriyetçi olan bir insan. Hiçbir zaman da 1960’taki vefatına kadar bu çizgisinden ayrılmamış ve onun talebeleri de Türkiye’deki siyasî partiler içinde hürriyetçi parlamenter sistemi daha fazla benimseyen partilere rey vermişlerdir.

Bizim çizgimizde bir kırıklık yok. Biz hukuk, hürriyet ve demokrasi mücadelemizi inançlarımızla ters düşmeyen ve bağdaşan mânâsıyla kabul ediyoruz ve bunun için de o çerçevede düşüncelerimizi hem Bediüzzaman’dan istifade ederek, hem kendimiz aynı kanaatleri paylaştığımız için söylüyoruz.

Türkiye’ye gerçek mânâsıyla demokrasi gelsin. Bu, medenî ülkeler gibi bizim milletimizin de hakkıdır. Biz bu insanlık kervanında, bu medeniyet asrında demokratik ülkelerdeki insanların kazandıkları temel hak ve hürriyetler bizim de hakkımız diye inanıyoruz. Ve gerçek mânâsıyla Türkiye’nin demokratikleşerek insan temel haklarının her cihetiyle tamamen güvence altına alınmasını, herkesin fikrinde hür ve serbest olmasını, ama fiile intikal ettiği zaman, güce dayandığı zaman–her nerede ve ne şekilde gelirse gelsin–elbette hem devletin, hem milletin onlara karşı çıkmasını ve engellemesini savunuyoruz.

Biz diyoruz ki, Bediüzzaman’ın ifadesiyle konuşuyorum; millet olarak eğer bir saadet göreceksek, hürriyet ve meşrutiyetle, yani demokratik bir yönetimle ancak mümkün olacaktır. O bunu cumhuriyetten evvel söylemiş. Her zaman da bu söz geçerliliğini koruyor.

SÖZLERİMİN ARKASINDAYIM

Takdim:

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın, Kocatepe Camiindeki Bediüzzaman mevlidi esnasında gazetecilerin sorularına verdiği cevapların yanı sıra, bu sözler bahane edilerek maruz bırakıldığı baskı ve zulümlerin ardından söylediği “Sözlerimin arkasındayım” cümlesi de, gerçek kamuoyu olan millet nezdinde derhal mâkes buldu ve herkes tarafından takdirle karşılandı.

Benzeri durumlarda çok sık rastlanan “Ben öyle söylememiştim, çarpıtmışlar” gibi manevralara hiç tevessül ve tenezzül etmeden, cesaretle ve mertçe ortaya konulmuş bir tavrın ifadesi olan bu söz, milletimizin çoktandır hasret kaldığı örnek bir davranış modeli olarak heyecanla, coşkuyla ve hararetle alkışlandı.

Bir kısmı daha evvel çeşitli sebeplerle Yeni Asya’ya mesafeli duran ve hattâ soğuk bakan kesimlerden dahi, bu “erkek ses”e destek yağdı.

Kutlular’ın gerek Kocatepe’de soruları cevaplandırırken, gerekse tahliye sonrasında yaptığı açıklamalar, gerçekten tarihî niteliktedir. Bunun böyle olduğunu, meydana getirdiği dalgalanmalardan ve yol açtığı reaksiyonlardan da anlamak pekâlâ mümkündür.

Bir cihetiyle, çoklarının ya korkup sindiği, ya da kuvveti elinde tutanlara yaranarak kendi istikbalini kurtarmaya çalıştığı zor bir zamanda “Kral çıplak” diyebilme cesaretinin belgesi olan bu cevapların gazete sayfalarında kaybolup gitmesine gönlümüz razı olmadı.

Ve bu düşünceyle, bunları müstakil bir broşürde toplayarak daha kalıcı bir doküman halinde okuyucularımıza ve kamuoyuna takdim etmeye karar verdik.

Bu cevaplarda, depremin ilâhî ikaz olma cihetine ilişkin aydınlatıcı izahları ve bir kısım medya organlarının çarpıttığı bazı konularda meselenin aslını ortaya koyan tatminkâr açıklamaları da bulabilirsiniz.

(Araştırma Merkezi)

Kocatepe Mevlidinde Sorulan Sorulara Cevaplar’dan Küçük Bir Kesit:

Deprem ilâhî ikazdır

Ankara Kocatepe Camiinde okunan Bediüzzaman Mevlidi sırasında Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın gazetecilerin sorularına verdiği ve gündeme bomba gibi düşen cevapların tam metni.

● Deprem sizce neden bir İlâhî ikaz?

Kur’ân-ı Kerimde, Allah’ın inkâr edildiği, peygamberlerin reddedildiği, mü’minlere zulmedildiği dönemlerde ‘semavî belâlar’ın geldiği tarihî bir gerçektir. Biz kâinatın tesadüfî olmadığına inanıyoruz. Kâinatın Maliki, herşeye her an hakimdir. Kâinatın Halıkı, kâinatı yaratıp bırakmış değildir. Her an Onun hâkimiyeti ve kudreti devam eder. Onun iradesi dışında yaprak oynamaz. Biz onun için böyle şeylerin tesadüfî olduğuna inanmayız. İmanımızın gereğidir. Bir hükümet bile kendisine baş kaldıranlara mükâfat mı veriyor, yoksa kolluk kuvvetlerini mi gösteriyor, gerekirse tehdit mi ediyor? Allah’ın da kullarını isyan içinde olduğundan dolayı ikaz etmesi kadar doğal bir olay olamaz. Bu bizim inancımız. Allah da kendisine inananlara zulmedenleri, mukaddeslerine hürmetsizlik edenleri cezalandırıyor.

● Depremde Müslümanlar da öldü?

Elbette. Çünkü âyet var burada. Siz böyle belâlardan sakının, o geldiği zaman umumî gelir. Masumlar da yanar. Ama onlar mükâfatını görür. Suçlu olan da cezasını görür. Tabiî ki mü’mine de gelecek. Çünkü ayırd etse zaten sırr-ı teklif kalmaz.

ZİNDANDA 276 GÜN

Takdim:

Yeni Asya gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular, sırf “Deprem ilâhi ikazdır” dediği için tam 276 gün cezaevinde tutuldu... Broşürde bu 276 günün hikâyesi ve Kutlular’ın cezaevinden yazdığı bir mektup yer alıyor.

● Sizi mahkûm edenlerin niyetlerinin aksine, ‘hizmet kervanı’ yürüdü. Bu husustaki değerlendirmeniz nedir?

Çünkü hizmetin devamlılığı asıldır. Hele bizim hizmetimiz şahıslara bağlı bir hizmet değildir. Şahs-ı maneviye bağlı bir hizmet olduğu için bana göre hiç bir kopukluk olmadan, ciddi bir aksaklık olmadan, müessesemizin bir sistem üzerinde oturması sebebiyle orada bir aksaklık olmadı.

İnandığımız dâvâ noktasında da hizmette azalma olmamış, çoğalmıştır. Hizmetler devam etmiştir. Biz, geçici olarak o kervandan ayrıldık, tekrar aynı kervanın içine dahil olarak, bıraktığımız yerden başlayarak hizmetlere devam edeceğiz. Çünkü sistem çok önemli. Bediüzzaman Hazretleri de istişareye ve meşverete çok önem verdiği için bu böyle devam edecek inşallah. İstişareler yapıldığı müddetçe, orada şahıslar çok önemli olmaz. Yani boşluk bırakmaz, çünkü sistem var ve yürüyor. Her insan Allah’ın yarattığı ‘özel bir nüsha’dır. Herkesin ayrı kabiliyetleri vardır. Aramızdan ayrılan/ahirete giden herkes mutlaka bir boşluk bırakır. Ama yeni kabiliyetler o hizmeti omuzlar ve kervan devam eder. Benim hoşuma giden de bu sistemin oturmuş olmasıdır. Bunu görmeyi Allah bana nasip etti. Ben 9 ay yoktum, ama kervanda bir aksaklık olmadı. Demek ki, insanlar ve şahıslar fani, hizmetler bakidir ve devam edecektir.

İNSANCA, MÜSLÜMANCA VE HÜR YAŞAMAK İSTİYORUZ

Takdim:

Bu broşürde, Yeni Asya gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular ile gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz’ün, Yeni Asya’nın 33. hizmet yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Demokrasi, Hak ve Hürriyetler” konulu toplantılarda yaptıkları konuşmalar yer alıyor.

Mehmet Kutlular’ın Konuşmasından Küçük Bir Kesit:

“EKMEKSİZ YAŞARIM, HÜRRİYETSİZ YAŞAYAMAM”

Yeni Asya istikrarlı bir çizgi ile tam 32 senedir hak ve hürriyetlerin mücadelesini veregelmiştir. Hak ve hürriyetler gerçek mânâsıyla Türkiye’de henüz yerleşmemiştir. Yerleşme mücadeleleri verilirken kesintilere uğramıştır. Bu hak ve hürriyetler bütün insanlıkta elde edilirken dâima sıkıntılar, çileler çekilmiştir ve çekilecektir. Ama bunu milletimiz mutlaka başaracaktır, bundan katiyen şüphem yoktur.

Hak ve hürriyetler adı altında düzenlenen programlar, hem gazetemizin mücadele verdiği, hem de bugün en çok muhtaç olduğumuz bu değer ve hakikatleri dile getirmeye vesîle olacaktır.

En büyük problemlerimizden biri demokratikleşme noktasındadır. Bilhassa birinci derecede âlem-i İslâm’ın ve Türkiyemizin birtakım temel meselelerde sıkıntıları vardır. Şu sorular sürekli tartışılmaktadır: Hürriyet, demokratikleşme, demokrasi bizim inandığımız İslâm diniyle, mukaddes kitabımızla te’lif edilebilir mi? Bağdaştırılabilir mi? Dinimiz bunları nasıl kabul etmektedir? Müslümanlar olarak bir asgarî uzlaşmaya gelmek zarûreti vardır. Bu olmadığı zaman birtakım sıkıntılar kendiliğinden bunu beraberinde getiriyor.

Bediüzzaman Hazretleri çok güzel bir şey söylüyor. “Hürriyet, Cenâb-ı Hakkın Rahman isminin kullarına bir atiyyesidir, hediyesidir” diyor. Yani, Rahman isminin bir mânâsı Rezzak’tır; Rızık veren mânâsındadır. Cenâb-ı Hakkın kullarına verdiği rızıkları ifade eder ve sayar. Bediüzzaman Hazretleri tefsirinde bunu açıklarken hürriyetin insanlara ekmek kadar, su kadar lâzım olduğunu ifade eder ve der ki, “Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam”. Biz hem ekmek, hem hürriyet istiyoruz. Cenab-ı Hakkın kullarına bahşettiği hürriyeti lâyıkıyla ve hakkıyla hem biz istiyoruz, hem bütün insanlığın yaşamasını istiyoruz

17 AĞUSTOS SONRASI HAZIRLANAN BROŞÜR

28 Şubat sürecindeki hukuksuzlukların tırmanarak devam ettiği bir ortamda 17 Ağustos 1999’da meydana gelip büyük yıkıma yol açan ve 20 bine yakın insanımızın can verdiği Marmara depremi sonrasında, Risale-i Nur Külliyatındaki deprem bahislerini derleyip bir broşür olarak yayınlamış ve gazeteyle birlikte okurlarımıza hediye olarak vermiştik.

Deprem başta olmak üzere yaşanan  afet, bela ve musibetlerin manevi sebep ve hikmetlerinin farklı açılardan izah edildiği bu broşür de o zaman gündem olmuş, birilerini çok rahatsız etmiş ve Mehmet Kutlular’a verilip, 276 günü infaz edildikten sonra AİHM’den dönen hukuksuz mahkumiyet kararının gerekçelerinden biri olarak gösterilmişti.

 

Okunma Sayısı: 3599
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Yıldız Fırtına

    21.2.2023 15:41:00

    Bu broşürler orjinaline sadık kalınarak yeniden basılıp dağıtılmalıdır. Bir Kutlular geçti bu kervandan. Kervan bilse ne kadar şanslı❗

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı