Cumhurbaşkanı parti başkanı, ama atadıkları anayasa gereği tarafsız olmak zorundadır. Bu nasıl sağlanacaktır? Mesel valilerin bu sistemde hem devletin ve hem de siyasî iktidar anlamında hükümetin temsilcisi olması prensibi ortadan kalkmıştır. Devlet ile hükümet anlam ve işlev bakımından eşitlenmiştir. Oysa devlet kalıcıdır, ama siyasÎ iktidarlar geçicidir.
Ethem Atay Semineri -4
***
Cumhurbaşkanlığı sisteminde Anayasaya göre yürütme yetkisi için “Cumhurbaşkanı tarafından kanunlara ve Anayasaya uygun olarak yürütülür” deniyor. Ama nüanslardan kaynaklanan bazı sıkıntıların da olduğunu görüyoruz.
Yürütme yetkisini tek başına kullanan bir kişiye cumhurbaşkanı kararnamesi ile bir takım düzenlemeler yapma yetkisi veriyorsunuz. Ama bu yetki mevzuatın neredeyse yüzde yetmişini değiştirebilmeyi kapsıyor. Bu yetkinin kullanılmasında sıkıntı olmasaydı da yine bir başka sıkıntı yaşayacaktık. Şöyle ki; önceden kanunla yapılan düzenlemelerde kanunların genel gerekçesi ve madde gerekçesi uygulamada birçok problemi aşmaya yardımcı oluyordu. Oysa cumhurbaşkanı kararnamesinde böyle bir imkânımız artık bulunmamaktadır. Yorumda yardımcı olacak bir kaynağımızdan artık mahrumuz. Kararnamedeki iradeyi anlamakta sıkıntı çektiğimiz takdirde önümüz karanlık, belirsizliklerle dolu. Dolayısıyla bu yorum farklılıklarının da ancak bir cumhurbaşkanlığı kararı ile giderileceğine ilişkin hüküm de anlamsız ve zorluklar içeriyor. 1924 Anayasasındaki yasama yorumunun doğurduklarına benzeyen sıkıntılar doğuracağı anlaşılıyor.
SİSTEM GERİYE GİTMİŞTİR
Sistemimizin hep ileriye doğru gitmesi gerekirken cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle yönetimde istikrar adına maalesef geriye gidiş yaşanmıştır. “Millî devlet, güçlü iktidar” görüşü benim de öteden beri savunduğum bir anlayıştır. Ama bu anlayış adalete, liyakate ve insan onuruna yaraşır biçimde olursa bir anlam ifade eder. Bugün bundan uzaklaşıyoruz.
Kuvvetler ayrılığını pekiştirebilmek adına bir sistem değişikliğine gidildiği söylendi. Ama yasamanın, yasa yapma faaliyetinin önü kesilirse, sözde kalırsa kuvvetler ayrılığı nasıl gelişecek?
Bunları şimdi biz söylüyoruz, ama Türkiye normalleştiğinde ve konuşabilir hale geldiğimizde bunları herkes söyleyecek. Böyle bir sistemin meşrûiyeti sürekli tartışılacaktır. Aynen birçok hükmü itibariyle başta da ideal olan ve bir kısım hükümleri de değişikliklerle ideale yakınlaştırılan 1982 Anayasası’nın, ne kadar iyileştirilirse iyileştirilsin, salt kurucu iradenin ihtilâl ürünü olması ve halka dayanmaması sebebiyle meşrûiyetinin tartışmalı olması gibi, bu son sistem değişikliği de böyle algılanacak.
DERİNLEŞECEK TARTIŞMA
Toplumu ortadan ikiye bölerek ve bir grubun “meşrûdur” diğerinin “meşrûiyeti tartışmalıdır” dediği bir sistemle uzun süre gidilemez. Bu tartışma gittikçe derinleşecektir. Adalet idesinden sapmalar ortaya çıktıkça ve yargı kararları da görünür şekilde sapmalar ihtiva etmedikçe adalet arayışı hızlanacaktır.
Ayrıca cumhurbaşkanlığı kararnamesinin kanunla çatıştığı hallerde kanunun öncelikle uygulanacağına dair hüküm de meseleyi bitirmeye yetmeyecektir. Zira bu halde de meclisin bir kesimi ile yürütme organı arasında bir güç çatışması başlayacaktır. Sistemde istikrar isterken umulmadık yönlerden istikrarsızlığa kayabilen bir yeni sistem ortaya çıkarmış olduk.
Bu konu liyakat ile de yakından ilgilidir. Anayasanın 104. maddesinde cumhurbaşkanının görev ve yetkileri sayılıyor. Bu görev ve yetkilerin biri de üst dereceli yöneticilerin tayini ve bunların niteliklerine ilişkin kriterlerin belirlenmesidir. Yeni hükümet sisteminde üst dereceli yöneticilerin kimler olacağı açıkça belirtilmemiştir ve bunların görev süresi de cumhurbaşkanının görev süresi ile aynı olacaktır. Hal böyle olunca artık idarî mekanizmada tarafsızlık ilkesinden söz etmenin anlamı kalmamıştır.
GAYRİ ADİL ORTAM
Demokratik sistemlerde yürütmenin, idarenin adına hareket edecek kamu hizmeti görevlilerinin tarafsız olması idarenin objektifliği ilkesinin bir gereğidir. Cumhurbaşkanı parti başkanı, ama atadıkları anayasa gereği tarafsız olmak zorundadır. Bu nasıl sağlanacaktır? Meselâ valilerin bu sistemde hem devletin ve hem de siyasî iktidar anlamında hükümetin temsilcisi olması prensibi ortadan kalkmıştır. Devlet ile hükümet anlam ve işlev bakımından eşitlenmiştir. Oysa devlet kalıcıdır, ama siyasî iktidarlar geçicidir.
Bu durum ABD’deki “zenci-beyaz” ayrımına benzeyecek. Hani İslâmî anlayışımızın temelini oluşturan Arab’ın Arap olmayana üstünlüğü olmayacağına yönelik ilkesi bizim kılavuzumuzdu, ferdin liyakatın dışında devlet ve toplum katında üstünlüğü yoktu?
Bir partiye veya cumhurbaşkanına yakın olmanın liyakatle alâkası nedir? Bu, yönetimde kaotik, gayri adil bir ortam demektir.
DEVAM EDECEK