Anayasanın 153. maddesindeki “AYM kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını bağladığı” ve 158. maddesindeki “diğer mahkemelerle AYM arasındaki görev uyuşmazlıklarında, AYM’nin kararı kesindir” hükümlerine rağmen Yargıtay üzerinden “hukuk tanımazlık” skandalı devam ediyor.
Aslında bir yüksek yargı organı olan YSK’nin “izin” ve “onayı” ile milletvekili seçilen Can Atalay için verilen “ihlâl kararı”na karşı Cumhurbaşkanı’nın “burada hakemiz” deyip “Yargıtay AYM’ye diyor ki ‘sen yüksek mahkeme isen ben de yüksek mahkemeyim’ diyor” çıkışıyla Anayasanın çiğnenmesine ve hukuksuzluğa arka çıkarak “kavga”yı alevlendirmesinin başka amaçlara yönelik olduğunu ele veriyor.
Siyasi iktidarın, yürütmenin, idari ve adlî yargının ve yasama organı olarak Meclis’in iş ve işlemlerinin, kararlarının Anayasaya uygunluğunu denetleyen AYM’nin devre dışı bırakılmasının temrinleri yapılıyor.
ANAYASA VE HUKUKU İHLÂLİN SON PERDESİ
Zaten demokratik parlamenter sistemi ifna eden, Türkiye’yi “hibrit/melez demokrasi”den “otoriter rejimler” arasına düşüren, Meclis’i devre dışı bıraktıran, bağımsızlığını ve tarafsızlığını berhava ettiği yargıyı yürütmenin emrine sokan “tek kişilik rejim” Anayasa ve hukuk tanımazlığın “ürünü.”
Bilindiği gibi öncelikle yargıya “tepe”den müdahale ile engellenen 17/25 Aralık rüşvet operasyonları yargıdan kaçırılarak karanlıkta bırakıldı.
Keza 15 Temmuz Hâdisesi’yle dayatılan 20 Temmuz “OHAL darbesi”yle beş bine yakın hâkim ve savcının yargısız infazla ihraç edilip binlerce partili avukatın uyduruk mülâkatlarla hâkim-savcı atanmasıyla, Hâkimler ve Savcılar Kurulu üzerinden emrivakilerle “vesâyet”e alınan yargı “siyasetin sopası” haline getirilirken, OHAL altında yapılan referandumla dayatılan “tek kişilik rejim”de yargıya “tepe”den “tâlimatlar” yağdırıldı.
Baştan beri “yargıya zaten gereken tâlimatları yaptık, gereğini yapıyor”, “AYM kararlarına saygı duymuyorum ve uymuyorum” restini çeken Cumhurbaşkanı, defalarca “yerel mahkemelerin yüksek mahkemenin kararlarını takmaması”nı salık verdi.
Yasaya göre geçersiz olan iki buçuk “mühürsüz oy”, sandıkların açılmasına az bir süre kala “geçerli” sayıldı; ve “bir kimsenin en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebileceği”ne dair Anayasanın 101. ile 116. maddeleri açıkça ihlâl edildi.
GERÇEK GÜNDEM KARAMBOLE GETİRİLİYOR
Belli ki Türkiye’yi AİHM’de ve dünyada en üst sıraya çıkartan “âdil yargılama hakkı ve diğer hak ihlâlleri”nde AYM yetkisiz duruma düşürülmek isteniyor.
O denli ki “karar”ın üyelerin değil, AYM’nin kararı olduğunu bile bile kararda imzası olan yüksek mahkeme üyelerine “suç duyurusu” çarpıklığı sergileniyor.
En son Meclis’ten yine apar topar geçirilen ve “mülkiyet - tapu hakkı”nı ortadan kaldıran “kentsel dönüşüm yasası” gürültüye getirilirken, dayatılan kat kat faizin, milletin bezdiren zamlarla ayyuka çıkan pahalılığın konuşulmaması; özellikle “Ey İsrail, bebek katili Netanyahu!” benzeri “söz”de kalan söylemlere karşı soykırımı sürdüren İsrail’e hiçbir etkili ve caydırıcı yaptırımda bulunulmaması karambole getiriliyor.
Ve hukuk tanımazlık, basit siyasi rant amaçlı “gündem saptırması”nda da kullanılıyor.