Altı milyon oy almış, Meclis’te temsil edilen bir partinin demokrasinin gereği dışlanmaması gerektiği açıklamalarına karşı muhalefeti “teröristlik”le hatta “hâinlik”le suçlayan iktidarın, siyasi rant hesâbına yüksünmeden tam tersini yapması çarpıklığı her haliyle sırıtıyor.
Haklarında hiçbir yargı kararı ve hükmü bulunmayan seçilmiş siyasetçilerin “terör örgütünden ayrı tutulması”nı belirten muhalefete her türlü tahriki savurdukları sözkonusu partilerle kapalı kapılar arkasındaki işbirliği önerileri gerçeği bir defa daha ifşa etti, ediyor.
Buna göre hâlen birkaç ilçe hâriç altmıştan fazla -YSK’nin adaylıklarını onaylayıp seçime katılarak- seçilen belediye başkanlarını hiçbir yargı kararı olmadan görevden alıp yerlerine aday olup seçilemeyen partilileri, atanmış mülki amirleri atayan siyasi iktidarın “bundan böyle hukuk ve demokrasi dışı kayyım uygulaması’na son vereceği” sözünü verdiler.
Bilindiği gibi AKP siyasi iktidarında Cumhurbaşkanı’nın valilere “terör operasyonları yapmayın!” tâlimatıyla “güvenlik güçlerinin yüzlerce operasyon talebine izin vermeyen”, PKK terör örgütünün kimlik sormasına, köyleri basmasına, şantiye basmasına göz yuman, çadır mahkemelerde akladığı teröristlerin Habur’da şov yapmalarını sağlandı.
Terör örgütü liderinin mesajı devlet televizyonunda ve meydanlarda milyonlara okutuldu. Yine iktidardakilerin ikrarıyla terör örgütünün bölgeye en az 200 bin ton patlayıcı, 80 bin uzun namlulu silâh yığarak yerleşim birimlerini cephanelik haline getirmesine, hendek kazıp vatandaşları canlı kalkan yapmasına seyirci kalındı.
Vaziyete bakın ki “iktidara medhiyeler dizmeyen medya”nın ve muhalefetin terör saldırıları hakkındaki en ufak bir eleştirisi ve sorusu bile serişte “teröre destek” olarak provoke edilirken, iktidardakilerin işbirliği arayışları “normal” ve “siyasi faaliyet” olarak lanse edildi, ediliyor.
Doğrusu halkın oylarıyla seçtiği milletvekillerinin dokunmazlıkları kaldırılıp, vekillikleri düşürülerek hapse atılırken, “terör örgütünün reytingini yükseltilmesi”; seçilmişlerle demokratik işbirliği “teröre destek”le karalanırken, doğrudan Kandil’den Oslo’ya terör örgütü elebaşlarıyla kapalı kapılar arkasında “seçim kumpasları”nın görüşülmesi yaman çelişkili çifte standardı, Bediüzzaman’ın tesbitiyle “menfaat üzerine dönüp canavarlaşan siyaset”in içine düştüğü vahim vaziyeti bir defa daha deşifre etti, ediyor…
GARABET
Şimdi de “ârızalı otobüs” komplosu
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İETT görevlisi Özel Halk Otobüsünün “arıza” bahanesiyle çalıştığı hattı bırakıp AK Parti reklam filmine götürülmesinin bizzat şoförün 15 bin lira karşılığı anlaştıkları görüntüleri siyasetin saplandığı bataklığı bir defa daha açığa çıkardı.
Maksadın tıpkı 14-28 Mayıs seçimlerinde Cumhurbaşkanı’nın Kandil’den PKK terör örgütü elebaşlarının “oyumuz Kılıçdaroğlu’na!” uyduruk sahte videolarının Cumhurbaşkanı’nın “ama montaj ama şu ama bu, gençlerimizin kıvrak zekasının bir ürünü” diye makyajlanıp arsızca siyasette istimaline benzer, sırf siyasi rakiplerini karalama uğruna tertiplenen mizansen, fecaati deşifre etti.
“İBB’nin ‘İETT komplosu” komplosundan maksadın Belediye otobüslerinin ârızalı olduğu, yolda kalıp vatandaşlar tarafından itildikleri yanılgısını yaymak olduğu ortaya çıkarken, daha önce defalarca “yandaş kanallar”ın kameralarının çekim için önceden ayarlandığı metrolardaki yürüyen merdivenlerin birileri tarafından kasten durdurularak “çalışmadığı” propagandasını hatırlattı.
KISACA
“Bir utanç sorgulaması…”
“57 İslâm ülkesinden biri değil de nüfusunun sadece yüzde 1,5’i Müslüman olan Güney Afrika’nın İsrail’e soykırım iddiası ile bu dava açması küresel vicdanının en çarpıcı örneği olarak muhakkak ki tarihteki yerine alacak. (…) Bir utanç sorgulamasına gerek duyulacak. Türkiye, Filistin halkının haklarını korumak, savunmak için böyle bir başvuruyu neden yapmadı bilemiyorum. Yerli milli yargı ile meşgul danışmanlar, Güney Afrika devletinin hukukçularının düşündüğünü neden düşünemedi acaba?”
Figen Çalıkuşu, (Karar, 12.1.24)
SÖZÜN ÖZÜ
Zâlime destek haramdır…”
“Zulüm ve haksızlığa duyarsız kalmak, zulümlere ve haksızlıklara ses çıkarmamak; doğrudan veya dolaylı şekilde zâlimlere, katillere, teröristlere, işgalcilere destek olmak; destek olana destek olmak haramdır…”
Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkanı