1934 yılında bir bakanlar kurulu kararı ile camiden müzeye çevrilen Ayasofya için, tekrar camiye dönüştürme kampanyaları 70-80 yıldır devam ediyor.
Bu kampanyaya katılanların bir kısmı samimî, bir kısmı siyasî, bir kısmı da Batıya olan kızgınlığından, bazıları da Osmanlıya ve tarihine olan hürmetinden hareket ediyor. Başka şekilde düşünenler de olabilir. Netice olarak Ayasofya’nın tekrar cami olmasını isteyenler çok.
Ayasofya üzerinden oy toplayanlar dahi var. Devletin idaresine geçmeden, baştakilere “Ayasofya’yı açın” diye bağıranlar, başa geçince neden sus pus oluyorlar?
Bir referandum yapılsa belki de yüzde doksan “cami olsun” diye netice çıkacak. Peki, neden ve niçin camiye çevrilemiyor? İnsanın aklına ülkemizi manen çökerten “Lozan Anlaşması” geliyor.
Ekim 1922’de Lozan’da toplanma kararı alındığında, henüz Cumhuriyet ilân edilmemişti, Saltanat devam ediyordu. Lozan heyeti saltanattan da üye istemişti. TBMM saltanattan üye götürmemek için âcilen toplanıp, 1 Kasım 1922’de Saltanatı kaldırma kararı alır ve Lozan’a İsmet İnönü başkanlığında heyetle gidilir.
Türkiye’yi manen çökertme planları üzerine dizayn edilen Lozan görüşmelerine, İslâm düşmanı Yahudi Hayım Naum, Türk heyetine müşavir sıfatıyla katılmayı başarmış. Yine aynı düşüncelere sahip olan Yahudi Lord Curzon ise İngiltere heyetine başkanlık ediyordu.
Bu ikili, biri dışarıdan, biri içeriden yaptığı telkin ve tavsiyeleriyle hedeflerine ulaşmayı ba- şardılar. “Büyük Doğu” dergisinin yirmi dokuzuncu sayfasında Lord Curzon “Türkiye, İslâmî alâkasını ve İslâmî temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulus birliği etmiş olur ve Hıristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır. Biz de kendisine istediğini veririz“ der. (Emirdağ Lâhikası)
Konferanstan sonra İngiltere Avam Kamarası’nda, “Türklerin istiklâliyetini niçin tanıdınız?” diye yükselen itirazlara Curzon şu cevabı verir: “İşte asıl bundan sonraki Türkler, eski satvet ve şev- ketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları, maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.” (Emirdağ Lâhikası)
Evet, Lozan’dan sonra, Türkiye’de yapılan köklü değişiklikler bu tezimizi doğruluyor. Ülkemizin kahir ekseriyetinin cami olmasını arzu ettiği “Ayasofya meselesi” de bu yapılan değişiklikleri görünce alınan kararların içinde olabilir mi diye düşünmeden edemiyor insan.
Bakanlar Kurulu kararı ile “müze”ye çevrilen yere, yine bir Bakanlar Kurulu kararı ile eski haline çevirmek varken, Danıştay’a sormanın mantığı anlaşılabilir değil. Cami olmaması halinde, ülkemizin menfaati olacağı hususunda, birileri bizim bilmediğimiz bir şey varsa söylesin.
Bediüzzaman Hazretleri de konu ile alâkalı olarak, “Nasıl Ezan-ı Muhammediye’nin (asm) neşriyle, Demokratlar on derece kuvvet bul- duğu gibi, öyle de Ayasofya’yı da beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine (yani camiye) çevirmektir” der. (Emirdağ Lâhikası)
“Mevlâ’m görelim neyler/ Neylerse güzel eyler.”