"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Enes’in ardından…

Bilal Said PARLAKOĞLU
16 Ocak 2022, Pazar
Salı günü Elâzığ’dan üzücü, vicdan sızlatıcı bir haber geldi.

Gencecik bir can gelecek kaygısı ve ümitsizlik sebebiyle intihar etti. İntihar haberini alıp ilgili videoyu izledikten sonra herkes birilerini suçlamaya başladı. Kimisi Enes’i, kimisi evinde kaldığı cemaati, kimisi Enes’in acılı ailesini suçladı. 

Herkes bu hadise üzerinden sloganlar atmaya siyasî ve ideolojik yorumlar yapmaya başladı.

Öncelikle belirtmek isterim ki böyle elim bir hadise üzerinden ideolojik ya da siyasî bir kavga yürütmek en basit tabiriyle ahlâksızlıktır. Bu mesele gündelik siyasetin malzemesi, ideolojik kin kusmanın bahanesi olacak kadar basit bir mesele değil. Bu konu ülkenin bütün gençlerini yakından ilgilendiren bir mesele. Bu sebeple siyasete ve ideolojik kavgaya alet etmeden ve birilerini suçlamadan önce Enes’in ve Enes ile aynı durumda olan gençlerin anlaşılması gerekir.

Enes, kendi tercih etmediği bir bölüme ve muhtemelen ailesinden uzak, hiç istemediği bir şehre gelmek zorunda kalmış, okuduğu bölümdeki derslerin zorluğu ile birlikte yeni hayatına adapte olmaya çalışmış ve aslında çözülebilecek olan sorunlarına çözüm bulmakta ciddî zorluklar yaşamış. Öncelikle kendisini gerçekten anlayabilecek, empati kurabilecek ve dertlerine yardımcı olabilecek birilerini bulamamanın yalnızlığını çekmiş uzun bir süre. Belki de Enes’e ulaşabilecek bir kapı bulunsa, dertleri dinlense sonuç farklı olabilirmiş. Ülkemizde Enes ile aynı durumda kim bilir ne kadar genç var? Geleceğinden ümitsiz, inandığı ile yaşadığı arasındaki ikilemden ve çatallaşmadan rahatsız, kendisini anlayacak ve dinleyecek dostlardan uzak ve yalnız uçurumun kıyısında yüzlerce genç belki de… Çözüm ise basit aslında; gençleri daha çok dinlemek, onlara daha fazla alan açmak, ihtiyaçlarını anlamak ve yardımcı olmak için elinden geleni yapmak.

Bu durumda Enes’in vefat etmesinin suçlusu kim derseniz; Enes’in hayatının bir köşesinden geçip de Enes’in iç dünyasında yaşadığı fırtınaların farkına varmayan ve belki de önemsemeyen herkes az çok suçlu bana sorarsanız. Durum böyleyken bu hadiseyi ideolojik ya da siyasî bir kavganın malzemesi yapmak ve suçlamalar ile esas önemli olan noktayı perdelemek Enes’i geri getirmediği gibi benzeri hadiselerin yaşanmasının önünü de kesmeyecek. Özellikle Enes’i ya da Enes’in acılı ailesini suçlamanın akıl ile izah edilir bir yanı yok. Empati duygusundan yoksun, hiç evlât acısı yaşamamış, evlâdın babasının gözündeki kıymetini idrak edememiş kişilerin uzaktan yaptığı suçlayıcı yorumlar hem samimiyetsiz hem de faydasız.

Her baba evlâdının mutlu olmasını ister, kimse evlâdı ölsün, acı çeksin istemez. Enes’in ailesi, şu anda ciddî bir iç muhasebe yaşıyor ve Enes’i -vefatından sonra da olsa- anlamaya çalışıyor, babasının beyanları da bunu gösteriyor. Bir baba kendi kardeşini kıskanır, ama evlâdı her zaman ondan daha iyi olsun ister. Enes’in babası da her baba gibi evlâdının başarılı olmasını istemiş. Hatta dünya saadetinin yanında günümüzde bir çok ailenin ihmal ettiği ahiret saadetini de istemiş oğlunun. Öyle ya ebedî hayata, ahirete inanan hangi anne-baba evlâdı ebedî azaba düşsün ister? Bu çok önemli. Bir babanın evlâdının ahiretini düşünmesini, Cehennemde azaba uğramaması için çabalamasını anlayamayanlar kendi ahiret inancını sorgulamalı.

Hadise yaşandıktan sonra bir kesim de Enes’in kaldığı cemaat evi üzerinden topyekûn bir cemaat nefreti kusmaya başladı. ‘Cemaat yurtları kapatılsın’ diye hashtag açıldı intihar sebebi olarak cemaat baskısı gösterildi. Oysa Enes videosunda esas olarak, kaldığı cemaat evinden değil, bütün gençleri tehdit eden bir ümitsizlikten ve gelecek kaygısından dert yanıyordu. Cemaat evinde kalmayan, ailesinin yanı başında okul okuyan herhangi bir genç de şu anda aynı tehlike ile karşı karşıya. Gençler ümitsiz ve çaresiz. Cemaat yurtlarının, evlerinin kapatılması gençlerden ümitsizliği, gelecek kaygısını silip atmayacak, Enes ile aynı ümitsizliğe düşen gençlerin intiharını engellemeyecek ve belki toplumda kavga sebebi olan bir kapıyı daha açmak topluma daha fazla zarar verecek. Kim bilir belki bu durum cemaatten manevî kuvvet alıp hâlâ ümidini kaybetmeyen gençleri de ümitsizliğe itecek.

Cemaat yurtları barınma hizmetlerinden herhangi bir gelir elde etmezler bu sebeple öğrenci toplama gibi bir dertleri de olmaz. Cemaat yurdunda kalmış biri olarak söylüyorum ki cemaatler bu hizmeti zararına yapıyor. Kimseyi de mecbur tutmuyor. Söz konusu olan kurallar ve kaideler ise; herhangi bir yurdun kendince kuralları olur ve orada kalmak isteyen de bu kurallara uyar. Cemaat yurdundaki ‘baskı’ KYK yurdundaki ‘baskı’dan daha fazla değildir. Cemaat yurtlarında kimseye programlar silâh zoruyla, baskıyla yaptırılmaz. Kurallara uymak istemeyen olursa da kendisine kalacak başka bir yer bulur. Buna “dini baskı” adını takıp cemaatleri suçlamak “ideolojik kin kusma fırsatçılığı”ndan başka bir şey değildir. Dolayısıyla Enes’in vefatından cemaatlere bir suçlama çıkarmak mantıklı değildir. Devlet yurdunda kalan bir genç de özel yurtta kalan bir genç de hatta arkadaşları ile eve çıkan bir genç de belli kurallara tabidir. Kurallara uymuyorsa orada kalmaya devam etmez. Eğer bu tarz kurallara “baskı” denecekse özel yurtlardaki giriş-çıkış saati uygulamaları, temizlik kuralları da baskı olarak kabul edilmelidir. Öyle ya çoğu yurtta öğrencinin odasına çay, kahve içmek için su ısıtıcısı sokması bile yasaktır.

Yaşanan hadise üzerinden cemaatlerin kapanmasını istemek mantıklı değildir, demokratik ve hürriyetçi de değildir. Cemaat yurdunda isteyerek kalan, kurallarına severek uyan ve kendini böylece muhafaza ettiğine inanan, ben de dahil, yüzlerce genç var bu ülkede. 

Çoğu kişinin kafasında kurduğu ve hayal ettiği gibi bir baskı ortamı ve dayatma yok cemaatlerde, sadece dinin emirleri olan kurallar ve temel ahlâk ve temizlik kaideleri var.

Cemaatin bu konuda belki suç olarak kabul edilebilecek tek bir şeyi var o da Enes’in doğru anlaşılamaması ve birebir irtibat konusunda eksik kalınması. Cemaat sadece maddî bir birliktelik değildir, aynı zamanda manevî bir yardımlaşma ve dayanışmadır. Cemaatte Enes ile birlikte vakit geçirenler, aynı evde kalanlar, aynı sofrayı paylaşanlar, Enes’i dinleselerdi, anlasalardı ona yardımcı olabilselerdi ve Enes bir ev arkadaşından ziyade bir kardeş yakınlığı görseydi durum daha farklı olurdu belki de. Daha önce de dediğim gibi Enes’in hayatına temas etmiş kim varsa, okul arkadaşları, ailesi, yurt arkadaşları, Enes’i dinlemeli, konuşturmalı ona umut vermeli onu desteklemeliydi. Elinden tutup ona bir çıkış yolu göstermeliydi birileri.

Enes’in intihar sebebi neydi? Tabiî ki de insanı öldüren en tehlikeli hastalık olan “ümitsizlik hastalığı”ydı. Peki bunun suçlusu kimdi? Ailesi mi? Okulu mu? Çevresi mi? Cemaat mi? Kurallar mı? Kendisi mi? Yoksa Enes ve Enes gibi parlak gençler için güvenli bir gelecek temin edemeyenler mi?

Herkes birilerini suçluyor, ama birileri de ders almalı. Öncelikle aileler bir özeleştiri yapmalı. Anne-babalar çocuklarını daha çok dinlemeli ve onlara her şartta destek olacaklarını göstermeli. Anne-babalar evlâtlarını düşündüklerini ve onlar için endişelendiklerini gerçekten onlara hissettirebilmeli, ruhlarına dokunabilmeli. En önemlisi de aileler çocuklarına meşrû olan hürriyetlerini vermeli.

Cemaatler de ciddî bir özeleştiri ve değerlendirme yapmalı. Cemaatlerde kalan her insanın öncelikle insan olduğu ve dünyevî hususlarda da vazifeleri olabileceği unutulmamalı, ihmal edilmemeli. Namaz kılan ve programlara uyan her gencin sıkıntı yaşamadığı varsayılmamalı. Gençlerin dertleri ve ihtiyaçları dinlenilmeli ve anlaşılmalı. Cemaatler de gençlerin meşrû hürriyet alanını olabildiğince genişletmeli ve onlara fert olduklarını hissettirmeli. En önemlisi de, cemaatler gençlerin içindeki ümit ağacını her zaman diri tutmaya çalışmalı. Hiç kimse gençlerin geleceğini çalıp karartmamalı. Kimse gençlere geleceğe dair ümitsizlik aşılamamalı. Bu ülkenin gençleri olan milyonlarca Enes’ler de her şeye rağmen ümidini kaybetmemeli. Ümitsizlikten daha büyük bir katil yoktur çünkü…

Okunma Sayısı: 3831
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Vehbi

    16.1.2022 22:38:23

    alanını olabildiğince genişletmeli ve onlara fert olduklarını hissettirmeli. En önemlisi de, cemaatler gençlerin içindeki

  • Said Yüksekdağ

    16.1.2022 20:44:41

    Yüreğine sağlık Bilal kardeşim..

  • Ali Fuat Çakmak

    16.1.2022 19:22:05

    Doğru ve güzel bir yazı olmuş

  • Bahtiyar Ç.

    16.1.2022 11:37:33

    Bilal kardeşim tebrik ederim. Birçok kişinin hissiyatına makalenle tercüman oldun. Yazılarını daha sık şekilde yazmanı bekliyorum. Selamlar.

  • S.topuz

    16.1.2022 10:53:20

    "Senin sayende bir kişinin imana gelmesi,sahralar dolusu kırmızı koyundan daha kıymetlidir" buyuran Allah'ın Rasulü s.a.v. efendimiz bu meşum ve cok üzücü hadiselerin ne kadar önemli olduğunu veciz bir şekilde ifade etmiştir. Bu konuyu bahane ederek Dini cemaatlere,bilhassa siyasetten hiç bir maddi,dünyevi bir menfaat beklemeden iman ve Kur'an hizmetlerini deruhte etme çaba ve gayretinde bulunan R.NUR cemaatlerini hedef alıp linç etmek veya kapatmak hamakatine kalkışmak ahmaklığın en zırvası ( zirvesi) olmalıdır! Rahmetli HOCA NASREDDİNİN dediği gibi"Kendi bindiği dalı kesmek"ten beter bir şeydir! Allah akıl,fikir ve basiret ihsan etsin böylelere. Amiiin. Vefat eden Enes ve cümle vefat eden(?) diğer kardeşlere Allahtan rahmet, aile fertlerine ve tüm İNSANLIĞA baş sağlığı diliyoyum.

  • kainat

    16.1.2022 10:13:47

    Bilâlcığım kalemine sağlık! Bu makalenle; gençlerin, anne babaların, yöneticilerin ve toplumun hissiyatına tercüman olmuşsun, tebrik ederim. Allah razı olsun.

  • Şerafettin Birol

    16.1.2022 07:01:51

    Selamun aleyküm Aziz kardeşim. Konuyu etraf ı erbaasıyla tahlil etmişsiniz tebrik ederim. Sizin gibi genç bir kalemden bu yazıyı bekliyordum. Tebrikler...

  • Ömer

    16.1.2022 01:44:42

    Binlerce tebrikler güzel bir makale olmuş kaleminize sağlık. İç daire her zaman önemli bir kaide, can alıcı noktası burası, Ruhlarına dokunabilmek,değerli hissini vermek.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı