Bugün de, “birlikte îmâl-i fikr”e devam edip, zulümlere karşı tepkisizliğimizi sorgulamaya devam ediyoruz.
Bediüzzaman barışı, “Aslâh tarik musalâhadır” diye vecizeleştirir. Yani, insanlar hakkında en uygun olan sulhtur, barıştır...
Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra sağlanan barış ortamında Müslümanların nasıl büyük bir huzur ortamına girdiğini, gelişme kaydettiklerini bilirsiniz.
Hicret ve Hudeybiye Muahedesi zemininde Müslümanlarının şartlarını ve yapılan anlaşmayı düşününüz. Nerede ise maddelerin tamamı Müslümanların aleyhinedir. Ancak bu siyasî zafer, yani, sulh/barıştan kısa bir müddet sonra, rahat bir nefes alan ve hazırlanan Müslümanlar, Mekke ve Arabistan topraklarını kan dökülmeksizin kısa bir zaman sonra fetheder. İşte şer gibi görünen “barış şartlarının” arkasındaki büyük hayır ve güzellik! İslâmiyet, barış zamanlarındaki gönül fetihleriyle yayılmıştır! İslâm tarihi barışın güzelliklerinin binlerce nümûnesiyle doludur.
Dolayısıyla savaştan yana değil, barıştan yana olmakla mükellefiz. Çünkü, İslâmın politikası savaş değil, barıştır! Ve bilhassa dış politikası “barış, yardım ve dayanışma” üzerine bina edildiğine göre, “kastımız asla savaş ilânı” olamaz.
Öte yandan, “barış, yardım ve dayanışma”dan mahrum, “şiddete” dayalı bir dış politika; vahşi kapitalizm ile müstebit Kemalizmin uygulamasıdır. Bugün Türkiye onu yapıyor! Zira, anayasasından kanunlara, yönetmeliklere, tüzüklere; uluslar arası ilişkilere kadar herşeyi dizayn eden ve yönlendiren vahşi kapitalizm ve Kemalizm’dir! Perde arkasındaki güç kaynağı, Hacivat-Karagöz oyununun ipleri onların elindedir! Bu vahşi politikayı dindarlar uygularsa, o vahşet dinden kaynaklanmış olmuyor!
Buna müşahhas örnek mi istersiniz? Bilhassa İlahiyatçı kaç ilim ve fikir adamı “birlikte îmâl-i fikr etmemiz gerekir” şeklindeki görüşünüzü paylaşıyor? Niye üniversitelerimiz suskun?
Tekrar vurgulayayım, “kul hakkı, insan hak ve hürriyetleri ve adalet” Hak ve Âdil-i Mutlak olan Rabbimizin emri olduğunu bilen bilhassa İlahiyatçılarımız, dindarlarımızın ağzına Japon yapıştırıcısı ile plaster mi vurulmuş ki, sus-pus olmuş?