Medresetü’z Zehra, Dr. Mücahid Bilici’nin iddia ettiği gibi, yalnız Kürdistan’a has bir marifet, ilim, eğitim, öğretim projesi değildir.
Medresetü’z Zehra; ev, mahalle, şehir, bölge, ülke ve dünyayı içine alan, yayılacak bir proje olduğunu Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’daki orijinal yüzlerce cümlesinden bazılarını aktaralım: “O azîm üniversitenin temelleri ve esasatı ve mânevî bir programı ve muazzam bir tedrisatı nevinden, Risale-i Nur’un yüz elli risalesini kendime tevkil ediyorum.
Bu vatan ve milletin istikbalinin fedakâr genç üniversite talebelerine ve maarif dairesine arz edip bu meselede muvaffakiyete mazhar olan Tevfik İleri’nin bu biçare Said’e bedel Risale-i Nur’a himayetkârâne sahip çıkmasını rahmet-i İlâhîden niyaz ediyorum.”1
Risâle-i Nur’un Medresetü’z-Zehrası Anadolu çapında ve âlem-i Islâm ölçüsünde genişleyeceğini, Risâle-i Nur’daki hakîkatin yüksekliğinden ve dikkat ve tefekkürle okuyan mü’minlerin ve ehl-i ilmin arasında vücuda gelen sarsılmaz uhuvvet ve kardeşlikten anlıyoruz.
Medresetü’z-Zehranın bu muazzam faaliyeti, zemin yüzünde bahar mevsiminde olan İlâhî ve muazzam neşir gibi sessiz, gürültüsüz, şâşaasız, gösterişsiz ve mütevâzı, fakat muazzam bir şekilde cereyan etmektedir. Fıtraten acûl olan insanoğlu, âlemde hâkim olan kanun-u İlâhîyi düşünmeyerek, her meselenin istediği vakitte hal olunmasını istiyor; küçük dairelerdeki vazifelerini atlayıp, büyük dairelere sapıyor.
Tohumları atılmış ve sünbül vaktine gelmiş olan Risâle-i Nur’un yetiştirdiği hakîki îmanlı zâtlar, inşaallah yakın zamanda âlem-i İslâma birer nümûne-i imtisâl olup nûr-u hidâyeti göstereceklerdir.”2
(Ankara Üniversitesi Nur Talebeleri nâmına Abdullah)
Dipnotlar:
1-Bediüzzaman, Emirdağ Lahikası, s. 403. 2-Tarihçe-i Hayat, Sayfa 557.