Bir otizm derneğinin kurucusundan otizm hakkında bilgiler aldım. Bu bilgilerin bazılarını sizinle paylaşmak istiyorum.
Otizm, her 68 çocuktan birinde görülen ve tıbbın sebebini henüz belirleyemediği bir hastalıktır. 2 yaşından sonra belirtilerini daha sık gösteriyor. Çocukların göz temasından kaçınması, diğer çocuklar ile birlikte oyun oynamaması, çekingenlik ve beslenme bozukluğu bu hastalığın belirtilerindendir.
Otizmli çocuklardaki en belirgin özellik, neyi, ne zaman yapmak istiyorsa o zaman yapıyor. Yapacaklarına hiçbir sınır konsun istemiyorlar.
Eğitimciler ise otizmli çocuklara eğitimlerle ve çeşitli aktivitelerle kendilerini frenlemeyi öğretiyorlar. Ve çocuklara özel ilgi gösterilmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Aileler otizm belirtilerini görürler ise muhakkak erkenden gerekli yerlere başvurmaları gerekmektedir. Çünkü erken tedavi uygulanmazsa durum daha kalıcı hale gelebilir.
Ben de otizmli çocukların ‘kendilerini frenleyememe’sini insandaki nefse benzetiyorum. Nefis de kendine kısıtlama getirilmesini istemez. Bu yüzden nefse de bir tedavi şart.
Otizmli çocukların tedavisi dünyalarını güzelleştirir. Ama biz nefsimizi terbiye edemezsek bizim açımızdan dünya ve ahiret kaybı olacak. Daha kötü sonuçlar doğuracak.
Bu sebeple biz de hastalığımızın farkına varıp bir eğitimciye başvurmalıyız.
Bu eğitimci ise, Risale-i Nur’dur. Risale-i Nur nefsimizin kötü arzularını durdurabilecek mükemmel bir eğitimcidir. Toplu yapılan Risale-i Nur derslerine gitmekle birlikte, Risale-i Nur ile özel olarak iştigal çok mühimdir. Üstad Bedîüzzaman’ın talebesi Zübeyir Gündüzalp, hususî okumaların terk edilmemesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Otizm Derneği’nin kurucusu bana eski bir öğrencilerinden bahsetti. Hastalığı çok ilerlemiş ve çocuğun ailesi durumu geç fark etmiş. Çocuklarını tedavi görmesi için bu derneğe getirmişler. Yoğun tedavi programından sonra belirgin değişiklikler olmuş. O çocuk şimdi millî sporcu olarak ülkemizi temsil ediyor.
Bu örnekle şunu anlıyoruz ki; Yoğun ve birebir eğitim ile insandaki o içe kapanıklık perdesi yırtılıp yerini sosyal faaliyetlere bıraktığı gibi, eğer biz de kendimizi nefis eğitimcisi olan Risale-i Nur’un terbiye programına verirsek, Risale-i Nur da bizi bize (dize) getirir. Dünya ve ahiretimizi güzelleştirir inşallah.
Peki biz otizmli nefsimizi nasıl terbiye edeceğiz?
Bedîüzzaman’ın, hakkında “onu kâinata değişmem” dediği Zübeyir Gündüzalp bu soruyu şöyle cevaplıyor:
“Okumak, okumak, yine okumak. Okumaktan yorulunca ne okuduğunu okumak veya kitab-ı kebir-i kâinatı okumak.’’
“Daima okumak, istidatları inkişaf ettirmek için okumak, dem ve damarlarımıza karışacak derecede okumak.”
“Az da olsa devamlı okumak.”
“Şimdi oku, kabirde okuyamazsın!”
“Hususî okumayı terk etme.”
“Bütün tehlike okuyamamaktan çıkıyor. Okuyamamaktan kork.”
Zübeyir Abi, nefsi terbiye yolunun okumaktan çıktığını tekrar tekrar vurguluyor.
Allah otizmli çocuklara şifa versin ve nefsimizi Risale-i Nur ile ıslâh etsin. Amin.