"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yargıtay’a yapay zekâdan dersler

Ahmet BATTAL
13 Ekim 2024, Pazar
Müdakkik bir okuyucumuz AİHM’in Yüksel Yalçınkaya kararı ile Şaban Yasak kararını Yargıtay için mukayese ettiğimiz yazılarımızı yapay zekaya denetletmiş. Ayrıca kendisi de mukayese istemiş.

Sorularını ve cevaplarını bize de gönderdi. Bizi tamamen teyit ettiğini gördüğümüz cevapların bazı kısımlarını aynen veriyoruz:

***

-Yazar, özellikle cemaat mensubiyeti ile terör örgütü üyeliği arasındaki çizginin belirsizleştirilmesi, delillerin yetersizliği ve siyasi etkilerin yargı sürecine müdahalesi gibi konulara dikkat çekmektedir. Yazıda öne çıkan ana tema, bir kimseye yalnızca cemaat mensubiyetine dayanarak ceza verilmesinin hukuka aykırı olduğu görüşüdür. 

- Yüksel Yalçınkaya davasında, cemaat mensubiyeti nedeniyle insan hakları ihlali kararı çıkarken, Şaban Yasak davasında ise somut suç isnadının mevcut olduğu gerekçesiyle insan hakları ihlali olmadığına karar verilmiştir. Bu iki kararın karşılaştırılması, uluslararası insan hakları standartlarının, bireylerin somut delillerle suçlanması gerektiği yönündeki ilkelerinin altını çiziyor. AİHM kararları, özellikle “suçun şahsiliği” ilkesini ve bu tür davalarda yalnızca mensubiyetin cezalandırma için yeterli bir sebep sayılamayacağı görüşünü güçlendiriyor.

-Yazının önemli bir noktası da, medya tarafından oluşturulan algının hukuk sistemi üzerindeki etkisine dair eleştirisidir. Bu tür sosyolojik algılar, yargılamaların tarafsızlık ve objektifliğini zedeleme riskini taşır. 

-Yazının son bölümünde yer alan “cemaat kavramının zarar gördüğüne” dair ifade, cemaatlerin bir bütün olarak toplumdan dışlanma riskine dikkat çekmektedir. Bu durum, toplumsal kutuplaşmayı artıran bir etken olabilir. Sosyolojik olarak cemaatler, bireylerin aidiyet hislerini güçlendiren, toplum içindeki sosyal dayanışmayı sağlayan yapılardır. Ancak cemaatlerin bir bütün olarak suçlu ilan edilmesi, bu yapıları kriminalize edebilir ve bireylerin sosyal yapıya duyduğu güveni sarsabilir. Yazar, cemaat kavramının hukuki olarak belirsizleştirilmesinin keyfî uygulamalara yol açtığını ifade etmektedir. Cemaat mensubiyeti ile terör örgütü üyeliği arasındaki çizginin net olarak çizilmesi, hukuki güvenlik ilkesi açısından önemlidir.

Özetle, bu yazı, FETÖ/PDY davalarının hukuki ve siyasi boyutlarını ele alan önemli bir tartışmaya katkı sağlamaktadır. Yazarın tespitleri, hukukçular, siyasetçiler ve toplumun tüm kesimleri için düşünmeye değer konuları gündeme getirmektedir.

***

Yapay zekâdan, AİHM’in Yalçınkaya ve Yasak kararını mukayese etmesi istendiğinde çıkan sonuçlar da şöyle: 

-Özellikle “cemaat mensubiyeti” üzerinden yapılan yargılamaların hukuki değerini sorgulayan bu kararlar, suçun şahsiliği ve somut delil gerekliliği gibi temel ilkeleri vurguluyor. 

-AİHM, Yüksel Yalçınkaya davasında başvurucunun FETÖ/PDY üyesi olduğuna dair yalnızca cemaat mensubiyetine işaret eden unsurlara dayanılarak ceza verilmesinin insan hakları ihlali olduğuna karar vermiştir. Mahkeme, başvurucunun cemaat bağlantısının, doğrudan ve somut bir suç işlediği anlamına gelmeyeceğini vurgulamış ve suç isnadının sadece mensubiyet temeline dayandırılmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine hükmetmiştir.

-Yalnızca belirli bir cemaate mensup olmanın, terör örgütü üyeliği gibi ağır bir suçun kanıtı olarak kabul edilmesi AİHM tarafından reddedilmiştir. AİHM, burada suç unsuru olarak görülen eylemlerin somut delillere dayandırılması gerektiğini ifade etmektedir. Bu karar, bir kişinin sosyal veya dini bir yapıya üyeliğinin, doğrudan suç isnadı için yeterli sayılamayacağına işaret ediyor.

-Şaban Yasak davasında ise AİHM, başvurucuya yönelik somut suç isnatlarının bulunduğu gerekçesiyle insan hakları ihlali olmadığına hükmetmiştir. Burada başvurucu hakkında cemaat bağlantısının yanı sıra, kopya çektirerek askeri okullara öğrenci yerleştirme gibi somut suç isnatları bulunmaktadır. Mahkeme, bu somut delillerin cemaate mensubiyet delilleriyle birlikte değerlendirildiğinde yeterli olduğuna karar vermiştir. Bu karar, yalnızca mensubiyete dayalı delillerin değil, mensubiyetin somut suç unsurlarıyla desteklenmesi durumunda suç isnadı yapılabileceğini gösteriyor. 

- AİHM’in Şaban Yasak kararında görüldüğü gibi, cemaat mensubiyeti ile ilgili kanıtlar, somut suç isnatlarının delillerini güçlendiren veya destekleyici bir unsur olarak kabul edilebilir. Yani, cemaat mensubiyeti ile birlikte açık ve somut suç isnatları varsa, bu deliller birlikte değerlendirilebilir. AİHM’in bu konudaki yaklaşımı, mensubiyet ve somut suç ayrımının yapılmasının hukuki süreçlerde insan hakları ihlallerini önlemek için ne kadar kritik olduğunu ortaya koymaktadır.

- Yüksel Yalçınkaya ve Şaban Yasak kararları, Türkiye’deki FETÖ/PDY davaları bağlamında önemli bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Bu kararlar, hem uluslararası insan hakları standartları hem de Türk iç hukuku açısından dikkatle incelenmesi gereken önemli hukuki meseleleri gündeme getirmektedir.

Okunma Sayısı: 1628
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı