Başlık yanlış anlaşılmasın. Elbette siyasette yumuşamadan yanayız. Yıllardır yazıp söylediklerimiz şahittir.
Üstelik bu yumuşama döneminin kalıcı olmasını aklı başında herkes gibi biz de isteriz.
Nitekim genel seçimler öncesinde Millet İttifakının ortaklarınca kurulan Altılı Masanın en büyük hayırlarından biri, siyasi liderleri birbirlerinin yüzüne kolayca bakabilen, birbirlerinin ellerini kolayca sıkabilen kişiler haline getirebilmesiydi.
O günlerde yazdık.
“Keşke bu tablo tüm siyasi partilerin liderleri ve çevresindekiler için de geçerli olsa” dedik.
Ayrıca ümitlendik de…
Zira o masadaki liderler, o organizasyon AKP’yi siyaset sahnesinden silmeyi ve parlamenter sisteme dönmeyi başarabilmiş olsaydı siyasette kalıp birbirleriyle yarışacak olan siyasi partilerin liderleri idi.
O dönem gelebilseydi o zaman siyaset tatlı bir yarış olabilecekti.
Ama kıl payı ile de olsa fırsat kaçtı. Şimdilik.
Şimdilik, çünkü yeniden o günlerin gelmesi şart.
Siyasetin gerçekten normalleşmesi bugünkü zoraki yumuşamayla değil, ancak gerçek ve samimi dostluklarla olacak iş.
Zaten 2023’teki o genel seçimden sonra muktedir AKMHP, siyaseti germeyi sürdürdü.
Ta ki mahalli seçimlerde millet “yeter artık” deyinceye kadar.
Gerçi son mahalli seçimde AKMHP’den vazgeçen geniş halk kitlelerinin derdi “sertlik –yumuşaklık” meseleleri değildi. Onlar cebinin ve midesinin derdinde idi.
Ama en azından siyasete nüfuz eden entelektüeller “yeter artık, yumuşayın” diyordu. Bu da tesirli oldu.
AKMHP’nin siyaseti yeniden gerip sertleştirmek istemeyeceğinin de hiçbir garantisi yok.
Şunu da söyleyelim: Sertleşme döneminin mimarlarının ve bilhassa Erdoğan-Bahçeli çiftinin özür ve helallik dilemesini de elbette isteriz.
Ama o olmasa da “eski sertlik yanlılarının yumuşamaya iştirak etmesi dahi bir tür fiilen özür dilemektir” der geçeriz.
Utanan utansın utanmayan kendi bilir.
Gelecekte, tarih kitaplarında, geçici ya da kalıcı bu şeref ve keyif CHP’ye ve Özgür Özel’e, bu mahcubiyet de AKMHP’ye yakışır ya da yakıştırılır.
Adalette pelteleşmeye gelince.
Adalet adalettir, yumuşağı, serti, kulak memesi kıvamlısı ya da pelte kıvamlısı olmaz.
Ama maalesef adalet de siyasetin aleti ve o da adeta pelteleştiriliyor.
Son on yılın değişmeyen gündemi Gezi davası ve Osman Kavala meselesi de böyle.
Şimdi kime sorsak “Kavala yakında salıverilecekmiş” diyor.
Bunu neye dayanarak söylediklerinin hiçbir önemi yok. Ama dedikodunun televizyonlardaki kanalizasyon kanallarının pompa dilinden çıktığı kesin.
Yarın öbür gün bu gerçekleşirse biz dünyaya ne diyeceğiz?
“Hâkimlerin bile bilmediğini bilecek kadar basiretli gazetecilerimiz var” mı diyeceğiz?
Yoksa, “yargıyı siyasetin emrine verenlerin Türkiye’ye yaptığı kötülüğü el âlem de gördü, mahcup olduk” mu diyeceğiz.
Siyaset kalıcı şekilde yumuşasın. Hep yumuşak bir rekabet alanı olarak kalsın. Hatta rekabet olmaktan dahi çıkıp müsabakaya dönüşsün.
Ama yargı hep dik dursun, pelteleştirilmesin.
Ey siyasetçiler, çekin elinizi adliyeden, adaletten…
Ayarını bozduğunuz o kantar, günü gelip sizi de tartarsa ne yapacaksınız?