Ve işte o zamanlarda, “Adapazarı parazit yapma, çekil aradan” sözü meşhurdu. (Bu sözün “Adana çık aradan” gibi versiyonları da vardır.).  

İletişime mani olanlara söylenen bir kalıp haline gelmiş olan bu sözün Adapazarı’na ya da Adapazarlılara karşı bir hakaret gibi anlaşılması ise bir “yansıtma”dır.

O Adapazarı ki aynı zamanda Sakarya nehrinin adını verdiği şehrin merkez ilçesidir.  

İşte o şehir çok yönden Avrupa şehirlerine benzer. Zira Avrupa’da da şehir demek nehir demektir. Nehirsiz şehir koftur, yüktür.  

İşte o nehir için Necip Fazıl Kısakürek’in 1949’da yazdığı şiirin son iki mısraı şöyle:  

“Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;

“Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!”

Bu şiir bize son yıllarda hep, hakları inadına ve bile bile gasp edilen masum mağdurları hatırlatıyordu.  

Nihayet Kemal Kılıçdaroğlu’nun şu sözleri sebebiyle bu şiiri yeniden andık, okuduk.  

“Hakları gasp edilen KHK’lılar için, cezaevinde iradesine ipotek konulan Hatay halkı için ayağa kalkarız! Milletten çalınan 128 milyar doların hesabını sormak için, Yine milleti soyan 5’li çeteye dur demek için ayağa kalkarız. Halka, Anayasaya, rejime saygısı olmayan kimse bizden saygı beklemesin! Bugün, yurtsever ve milletperver duruşlarıyla partimizi gururlandıran bütün milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. Unutulmasın ki hiç bir yurttaşımızın Erdoğan ve Saray rejimini meşrulaştırma hakkı ve hukuku yoktur! Ancak mücadele etme sorumluluğu vardır!”

Kılıçdaroğlu, bu sözlerle, 1 Ekim günü TBMM’nin yeni yasama dönemi açılışında AKMHP cumhurunun başkanı Erdoğan’ı ayağa kalkarak karşılayan CHP milletvekillerini zımnen eleştirdi.  

Oysa onlar CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in ve ekibinin “makama saygı” ilkesine dayalı tavsiye kararına uymuşlardı.

Erdoğan ve Saray Rejimi hususunda dik duruşun hakkını kendi liderlik döneminde veren bir Kılıçdaroğlu’nun KHK’lılara yapılanlar ve diğer haksızlıklar konusundaki açık tavrını sürdürmesi umut verici.  

Aynı umudun sinyallerini biz diğer muhalif liderlerden de -genellikle- alıyoruz.  

İran’ın İsrail’e yönelik yeni füze saldırıları sebebiyle belli ki önümüzdeki günler ve belki de aylar ve yıllar çevremizdeki sıcak çatışmalarla geçecek. Dua edelim ki sulh bize pahalıya patlamasın.

Ama “dışarıda savaş var, tehlike kapımızda, aman bölünmeyelim, kilitlenelim, kenetlenelim” diyerek herkesi Saraya sarıp sarmalayacak olanlara karşı da uyanık olmak lazım.  

Bu sıcaklığı fırsata çevirerek iktidarını yeniden güçlendirip pekiştirmek isteyeceği açık olan bir Erdoğan’a ve onun temsil ettiği Saray Rejimine karşı dik durmanın anlamı ve biçimi meselesi muhalefetin en önemli konusudur.  

Millet, oraya buraya saçıp döktüğü benzinle etrafımızın yangın yerine dönmesine en büyük katkıyı yapmış olan bu iktidara karşı da muhalefetten umutlanmak istiyor.