SETA’nın geçen hafta ‘Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları’ başlığıyla yayınladığı rapor çok konuşuldu.
Raporda, daha önce ana akım medya tabir edilen mecralarda çalışıp, bu mecralar el değiştirince uluslar arası medya kuruluşlarının Türkiye şubesinde çalışmaya başlayan ve oralarda çalışmasa da arada katkı yapan gazetecilerle ilgili değerlendirmeler dikkat çekti.
Raporu akademik bir çalışma olmaktan çıkaran, hükümet odaklı ve subjektif değerlendirmeler ihtiva etmesi. Bir durum analizi, sebepleri ve sonuçları yok. Yok falancası hükümetin politikaları ile şöyle alay etti, yok filancası şu muhalif gazetecinin tweetlerini beğendi, feşmekâncası ekonomik problemlerin kaynağı olarak hükümeti görüyor şeklinde gidiyor rapor. Rapora konu olan gazeteciler adeta “Başım belâda” isimli Ahmet Kaya şarkısındaymış gibi hissetmiş olabilirler kendilerini:
“Bugün düşünemeyeceğin kadar başım belâda
Köşe yazılarım didiklenmiş üstelik yorum yağmada
İler tutar yanı yok, iler tutar yanı yok
Fişlenmişim, adım eşkalim verilmekte
Üstelik tweetlerimde, RT ettiklerimde
Kirli sakalıyla bir SETA’cı gezinmekte”
Eskiden sunum yapmak için tepegöz denilen alet kullanılırdı. Tepegöz, alttan verdiği ışıkla asetat kâğıtlarının üzerindeki yazı ve resimleri yansıtırdı. Yabancı medya raporu ile yapılan da sanki en tepe gözün “aSETAt” kâğıdı üzerine gönderdiği ışığın tepe gözün verdiği açıyla yansıtılması. Bu gidişle, malûm medyada “SETA Sayan’la fişleme”, “MGK ANLI ile Çok Sert” ve “Pelikandıç” gibi programlar görmek bizi şaşırtmayacak.
Aslında olay şu: Kahir ekseriyeti tektipleşen medyadan kovulan veya orada çalışamayacağını anlayıp ayrılan gazeteciler kendilerine alternatif kanallar aradı, kimi yabancı kuruluşların Türkiye şubelerinde iş buldu, kimi de kendi blog sayfalarını ve sosyal medya araçlarını faal biçimde kullanıyor. Ana akım denilen farklı isimlere sahip ama tek tip medya kuruluşlarının “tek manşet, tek haber, tek yorum, tek algı” rabiasından bıkan insanlar da bunlara teveccüh ediyor, bu da tepe gözü rahatsız ediyor.
Eski Arzuhalciler Oldu “RThalci”...
Özellikle basın ve ifade hürriyetinin gelişmediği yerlerde sosyal medyaya haddinden fazla itibar edilir. Ülkemizde de sosyal medyanın çok muteber olduğunu söyleyebiliriz. O kadar ki, bazı olaylardaki adlî safahat, sosyal medya gündemine düşmesine göre farklı şekillenebiliyor. Diyelim adamın biri, gözaltı gerektirmeyen bir vak’aya karıştı. “Trend topic” olup her yerde konuşulmaya başlayınca tepkileri azaltmak için hemen adamın gözaltına alındığı, hakkında istenen cezaların toplum vicdanını soğutmak için makul olmayan seviyelere çekildiği görülebilir. Eskiden, mahkeme yakınlarında arzuhalciler bulunur, mahkemeye işi düşen insanların dertlerini dâvâ vekili gibi ifade etmelerini sağlarlardı. Artık bir nevi mahkemeye dönüşmüş olan sosyal medyada “RThalciler” var.
Bunun türküsü yazılsa her halde şöyle olur:
“Tool alayım, tweet gönderen ellere
Tweet RThalim yaz hakime böyle
Hashtagler dizeyim trend topiclere
Tweet, RThalim yaz hâkime böyle
Hashtagim oyy, etkileşim oyy, reytingim oyyy, oyy”
Bilgi ve İletişim Güvenliği: BİG
SETA raporu ile yabancı medyaya çekilen ihtar sonrası sosyal medyaya da ayrı bir ayar çekilecek mi acaba? Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı imzasıyla “Bilgi ve İletişim Güvenliği Tedbirleri” başlıklı bir genelge yayınlandı. Genelgede özetler, veri depolamak için bulut sistemi kullanılmaması, yabancı menşeli uygulamalar ve sosyal medya araçları yerine yerli ve millî olanlarının kullanılması (sosyal medyanın yerli ve millî alternatifleri mi var diye düşünmeyin, okunuşu “reys buk” olan bir “Racebook” uygulaması neden olmasın?), verilerin aktarımı sırasında şifrelenmesi gerektiği gibi maddeler var.
Bu genelge ile ilgili akla gelen sorular şöyle:
Sadece kamu kuruluşları için mi yayınlandı yoksa özel kurumlar da buna dahil mi?
Genelgede sayılan hususları yerine getirmeye hazır hale gelmek için tanınan süre nedir?
Genelgeye uymayan kişi/kurumları bekleyen müeyyideler neler? Uyumu kim denetleyecek?
Kritik veri, gizli veri gibi ifadelerin tam olarak tanımı ne?
Bilgi ve İletişim Güvenliği ifadesini kısalttığımızda “BİG” oluyor. Şimdiki haliyle taşıdığı muğlaklıklar sebebiyle her yere çekilebilen durumda olan genelge, “BİG brother”ı hatırlatmıyor değil...